Göçe Farklı Açıdan Bakarsak


  • Kayıt: 08.02.2015 16:19:00 Güncelleme: 03.06.2016 16:55:00

Avrupalı Türkler

 

2014 yılını geride bırakıp 2015 yılına giriş yaparken, Hollanda'da yaşayan Türk toplumu muhtelif organizasyonlarla göçün 50. yılını kutlamaktadır. Bir yılın muhasebesi daha kolay olsa gerek, ama yarım asırlık dönemin analizini yapmak birden fazla yazı gerektirir. Ben, bu yazımda iki halkın benzerliğine değineceğim. Göç eden Hollandalılar ile Türkleri mukayese etmek istiyorum.

 

Hollanda’dan göç eden Hollandalılar ile Türkiye’den gelen Türkler arasındaki bir önemli ortak noktaya vurgu yapmak istiyorum. Göçle alakalı olan kazançlarının anavatanlarına yapmış oldukları katkılarına değinmek istiyorum.

 

Tam 362 yıl önce Hollandalılar Güney Afrika’ya göç ederek bu toprakları gasp ettiler, oraya yerleştiler, o topraklarla haşır neşir oldular, tarihe yön verdiler ve insanları köleleştirdiler. 17. yüzyılda Hollanda'nın büyümesine sebep oldular. Zira onlar tüm kazançlarını ve kârlarını Hollanda'ya getirerek milli gelirlerini yükselttiler. Dünyaya “küçük” Hollanda’nın büyüklüğünü gösterdiler ve Hollanda'nın Altın Çağlarını yaşadılar. Oraya giden çoğu göçmenler paralı ve pullu insanlardı. Sermayelerine sermaye katmak için denizlere açılmışlardı. Bu açılımın dönüşümü Hollanda için kârlı oldu.

 

İkinci Dünya Harbi’nden sonra kalkınmakta olan Batı Avrupa’ya ilk İtalyanlar, İspanyollar ve Portekizler geldikten sonra, 50 yıl önce Türkler ve Faslılar, Hollandalıların yapmak istemedikleri ağır ve pis işleri yapmak üzere buralara geldiler.
Bu insanlarımızın çoğu ya okur yazar değil veya sadece ilkokul mezunlarıydılar. Onlar 1562 yılında Güney Afrika’ya giden insanlar kadar zengin ve girişimci değildiler. Öncüler ve rehberler değildiler, başkalarını köleleştiren, ezen ve kullanan insanlar topluluğu değildiler. Onlar kendi çocuklarına daha iyi bir gelecek vermek istedikleri için, kendi yurtlarını arkalarında bırakarak, sevdiklerini geride bırakarak gurbete ve bilmedikleri ülkeye geldiler.

 

Türkiye'yi yönetenler bir işsizler ordusundan kurtulacaklardı.
Avrupalılar ise kendilerinin yapmak istemedikleri en ağır ve vasıfsız işlerde bu insanları çalıştıracaklardı. Göç edenler kaderlerine terk edilmiş, adeta modern köle tacirlerine satılmışlardı. Bir yandan kendi geçimlerini sağlamak için her türlü haksızlıklara göğüs gerip varlıklarını sürdürdüler, diğer taraftan dinlerini ve dillerini korumaya çalıştılar.
Kendi ülkelerinde “Almancı”, misafir ülkede kendilerine yabancı, misafir işçi veya yerli olmayan olarak adlandırıldılar.
Hollanda'da yemediler, içmediler, giyinmediler, kuşanmadılar, gezmediler, tozmadılar ve tüm kazançlarını Türkiye’ye yönlendirdiler. Tatillerinde kullandıkları paralarının yanı sıra biriktirdikleri tasarrufları ile Türkiye ekonomisine döviz kazandırdılar. İstanbul'un toprağı taşı onların sayesinde altın değerine çıkmıştır. Bu nedenle Türkiye’yi Türkiye yapan İstanbul, İstanbul’u İstanbul yapan ise Avrupa’dakiler, yani gurbetçilerdir. Sadece yatırımları ile değil, onların sayesinde Türk mamulleri Avrupa’yla tanıştı ve köprüler kuruldu. Etki açısından Güney Afrika’ya giden Hollandalılar ile mukayese edilemeseler bile, sonuçta onlar da kendi güçlerince anavatanlarına ekonomik anlamda katkıda bulunmuşlardır.

 

Avrupa'da yaşamaya karar vermiş olan Türk toplumu artık Avrupa'daki değil, onlar artık Avrupalıdır. Bundan sonra işçi değil, işveren, sadece öğrenci değil, öğretmen, sadece hasta değil doktor, sadece tüketen değil, üreten, kısacası sadece yük olan değil, yük alan konumuna gelmiştir. Hollanda’daki Türklerin birinci elli yılında Avrupa'daki olarak, ikinci elli yılında ise her alanda yer alarak Avrupalı olmak mecburiyetindedirler.


1652 yılında Güney Afrika’ya gidenler ile, 1964 yılında Hollanda'ya gelenler arasında kendi ülkelerine katkıları arasında bir fark yoktur. İki toplumda anavatanlarına kaynak akıtmışlar ve ülkelerinin kalkınmasında önemli rol oynamışlardır.
Halen eski Hollandaca konuşan Güney Afrikalı ile, halen kırık Türkçe konuşan üçüncü nesil Türkler arasında bir fark yoktur. Onlar o zaman başarmışlar ise, şimdi bunu başaramayacak hiç bir engel yoktur.

 

 

Mehmet S. Kaya