Araştırma mı Karıştırma mı?


  • Kayıt: 24.01.2015 10:47:00 Güncelleme: 24.01.2015 10:47:00

Hollanda’ da son günlerde ‘Türkler’ siyasi ve sosyal olarak gündeme oturdu. Ortalıkta birçok kimi ‘bilimsel’ araştırma kol geziyor. Medyada; gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda bu araştırmaların sonuçları bolca tartışılıyor. Birbirine zıt sonuçlar bile var.

 

Adalet ve Güvenlik Bakanlığı’ na bağlı bilimsel araştırmalar ve dökümasyon merkezi ile Rotterdam Erasmus Üniversitesi’ nin ortaklaşa yaptığı bir araştırma var mesela. Bu araştırma çok eski değil, 2014 yılının ilk çeyreğinde yapılmış. Konusu, Türk gençleri arasında kriminal olaylara karışma ve radikalleşme ile ilgili. Sonuç ise Hollanda’ da yaşayan Türk gençlerinin kriminaliteye ve radikalleşmeye çok açık olmadıkları. Başka bir anlatımla, Hollandalı Türk gençleri ‘ sanıldığı ve beklendiği gibi, radikalleşmiyor.

 

Başka bir araştırma ise daha yeni. Bu araştırma Forum’ un (Çok kültürlü Konular Enstitüsü) isteği üzerine Motivaction pazar araştırma şirketi tarafından yapıldı. Burada bir ayrıntı bence çok önemli. Hollanda hükümeti bu sene verdiği bir kararla Ocak 2015 yılından itibaren Forum’a verilen sübvansiyonu tamamen kesiyor. Bu bir yönüyle Forum’ un sonu demek. Başka bir yönüylede hükümetin Forum kurumuna ihtiyacının kalmadığını, önemsemediğini gösteriyor. Herneyse, biz araştırmaya dönelim. Yukarıdaki bahsettiğim araştırmanın tam tersi bir sonuç çıkmış bu araştırmadan. Güya Türk gençlerinin ezici çoğunluğu (yüzde 87) IŞİD terör örgütünü destekliyormuş ve dolayısiyle radikalleşiyormuş. İşin, benim ilk elden görebildiğim üç komik tarafı var. Birincisi, bu araştırmada Hollanda’da yaşayan 18-34 yaş arası 300 Türk ve 404 Faslı gençle görüşerek bu sonuca varmaları. Bu sayı, böyle bir sonuca varmak ve genelleme yapmak için yeterli mi? Ve bu 300 genç nereden bulunmuş? İkincisi ise daha komik. Bu görüşülen 18-34 yaş arası Türk gençler ya okuma yazma bilmiyorlarmış veya internet üzeri dijital bilgiyi kullanamıyorlarmış. Bundan dolayıda hepsiyle, gerektiğinde Türkçe olarak, yüz yüze görüşülmüş. Tahminim araştırmayı yapanlar ya yirminci yüzyılda yaşadığımızı düşünüyorlar ya da büyük bir gayret göstererek 18-34 yaş arası okuma yazması olmayan Türk gençlerini aramış bulmuşlar. Üçüncü komik olan şey ise Faslı gençlerin Türk gençlere oranla daha az IŞİD örgütüne sempati duymaları. Adama sormazlar mı, neden o zaman Hollanda’dan IŞİD’ e destek vermek için gidenlerin büyük çoğunlu Faslı gençler? Özetle, bu araştırmanın neresinden bakarsanız bakın bir tutarsızlık ve komedi var.
Bitmedi. Üçüncü araştırma ise yine bu sene yapılan ve Hollanda’daki önemli Türk cemaatlerin hemen hepsini kapsayan meşur araştırma. Araştırmayı yaptıran Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher. Cemaatler Hollanda’daki Türk toplumunun uyumuna katkı sağlıyor mu? Yoksa onların uyumunu engelliyor mu? Araştırmanın sonuçları genel itibariye olumlu çıktığında, buna bakandan ‘itiraz’ geldi. Bakan, araştırmayla ilgili Hollanda Meclisi’ne gönderdiği mektupta Türk cemaatlerinin önümüzdeki beş yılda sıkı takibe alınacağını belirtti. Mektupta cemaatlerin yeterince ‘şeffaf’ olmadıkları vurgulanıyordu. Bu duruma öncelikle Türk cemaatleri tepki gösterdi. Daha sonra ise Türk kökenli, bakanla aynı partiden (PvdA partisi) olan iki milletvekili büyük tepki gösterdi. Sonuçta ise bu iki milletvekili parti grubundan ihraç edildiler. Bu olay Hollanda ve Türk basınında büyük yankı uyandırdı. Fikir özgürlüǧü, demokrasi, eşitlik, uyum, uyumsuzluk ve temel insan hakları çerçevesinde konu enine boyuna tartışıldı ve tartışılmaya devam ediliyor.

 

Bu araştırmayı yapan Thijl Sunier ve Nico Landman konu ile alakalı NRC gazetesine bir açıklama gönderdi. Bu açıklamada, yaptıkları araştırmanın ‘bakanın beklentilerini
tatmin etmediğini’, bakanın Meclise gönderdiği mektupla belirttiğini vurguluyorlar. Açıklamanın devamında ise, kendilerinin araştırma sorusuna gayet açık bir cevap verdiklerini ve ama cevabın ‘siyah-beyaz’ olmadığının altını çiziyorlar. Geçen haftaki yazımın başlığı ‘siyah beyaz düşünmek’ idi. Evet ne soruların cevabı ‘siyah-beyaz’ ne de biz ‘siyah-beyaz’ düşünmeliyiz. Böyle yaptıǧımızda, bundan en büyük zararı çocuklar ve gençler görüyor; bunun onların ‘uyumuna’ kesinlikle bir katkısı yok. Katkısı olmadıǧı gibi büyük zararı var. Bu olaylardan dolayı kendilerini doǧdukları ve büyüdükleri ‘ öz baba yurdunda’ garip ve yabancı hissediyorlar. Bu durumdaki gençler nasıl uyum saǧlayacaklar? İsterseniz birde bunu araştırın…

 

Hollanda Türkiye kökenli dini oluşumların izinde

 

Türk Dışişleri Bakanlığı, Hollanda'nın Türkiye kökenli dini oluşumların yakından izlenmesi kararını "ırkçılık" olarak değerlendirdi.
Bu açıklama, Hollanda Hükümeti tarafından tepkiyle karşıladı.
Lahey yönetimi, Ankara'ya "iç işlerimize karışma" mesajı verdi.
Aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ise, "İslam'dan arındırılmış bir Hollanda" istedi.
Türkiye-Hollanda ilişkilerinde gerilime yol açan süreç, Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), Mili Görüş Teşkilatı (MGT), Süleymancılar ve Fethullah Gülen grubunun araştırılması önerisiyle başladı.

 

 


"Paralel toplum" soruşturması

 

Başbakan Yardımcısı Lodewijk Ascher'in, Türkiye kökenli dini oluşumların yeterince şeffaf olmadıkları ve Ankara Hükümeti'nin etkisiyle hareket ettiklerini gündeme getirdi.
Bu örgütlerin "paralel toplum" oluşturmasına izin verilemeyeceğini belirten Ascher, mali yapıları ve Türkiye ile ilişkilerinin 5 yıl boyunca yakından izlenmesini istedi.
Ascher'in de yer aldığı İşçi Partisi'ne (PvdA) Türk kökenli iki milletvekili bu öneriye karşı çıktı.
Ascher'i basın yoluyla eleştiren Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, uyum politikasına ters düştükleri gerekçesiyle partiden ihraç edildiler.
Aynı dönemde, çok kültürlülük üzerine çalışmalar yapan Forum Enstitüsü'nün hazırladığı rapor da tartışmayı büyüttü.
Ascher tarafından açıklanan raporda, Hollanda'da yaşayan Türkiye kökenli gençlerin yüzde 80'inin Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) sempati duyduğu belirtiliyordu.

 

'Susturulmaya çalışıldık'

 

Kuzu ve Öztürk, ihraç kararınını, milletvekillerinin susturulmaya çalışılması olarak değerlendirdiler.
Öztürk, milyonlarca insanın sesi olmak istediklerini ama PvdA'nın buna izin vermediğini savundu. Milletvekilleri, bağımsız olarak görevlerini sürdüreceklerini açıkladılar.
İhraç kararı, Hollanda'daki Türk basını ve bazı Türk kuruluşları tarafından eleştiriliyor. "İşçi Partisi'nin Türkleri partiden uzaklaştırmak istediği" yorumları yapılıyor.

 

 

İşçi Partili Türk politikacılardan Kuzu ve Öztürk'e destek yok

 

İşçi Partisi'nin (PvdA) Başkanı Hans Spekman, başkent Amsterdam'da Türk kökenli 35 siyasetçi ve entegrasyondan sorumlu milletvekili Fas kökenli Ahmed Marcouch'un da katıldığı bir toplantı düzenledi.
Toplantı sonunda gazetecilere açıklama yapan Spekman, İşçi Partisi'nin geleceği ve ileriye dönük hedef birliktelikleri yolunda meclis üyeleri ve parti üyeleri ile çalışmaya devam edeceklerini, tüm konuların enine boyuna tartışıldığını, endişe edilecek bir durumun söz konusu olmadığını ve partiden başka kopma olmayacağını söyledi.
Toplantıya katılan İşçi Partili Eindhoven Belediye Başkan Yardımcısı Yasin Torunoğlu, yolları ayrılan iki milletvekili ile partinin güven sorunu yaşadığını belirterek, "Aslında burada kazanan taraf olmadı. Her iki taraf da kaybetti. Çünkü herkes kendi seviyesinde toplum içerisinde bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu durumlara düşmek üzücü." dedi.

 

 

Hollanda'da Türk toplumu tarafından kurulan derneklerin ve IŞİD'e sempati duydukları iddiasıyla Türk gençlerinin izlenmesi gerektiğini düşünen parti yönetimiyle aynı görüşte olmadıklarını ifade eden Torunoğlu, "Toplantıda entegrasyon konusunda Türk kökenli kurumların son derece önemli payı olduğuna dikkat çekildi. Daha doğrusu bu kurumlar ile diyaloga geçilmesi gerektiği üzerinde duruldu." şeklinde konuştu.
İşçi Partisi Dordrecht Beldiye Meclis Üyesi Bahattin Güler ise "Arkadaşların partilerden ayrılmaları son derece üzücü. aslında olmaması gereken bir durumdu. Parti yönetimi, iki milletvekilinin kendilerinin ayrıldıklarını ifade ettiler. Partiden ayrılmamaları yönünde ikna etmeye çalıştıklarını lakin onların kabul etmediklerini ve parti ile yollarını ayırdıklarını bize parti yönetimi net bir dille açıkladı." ifadelerini kullandı.
Rotterdam Charlois Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Baran da İşçi Partisi içinde çalışmalara devam edeceklerini söyledi. Baran, "İki milletvekilinin birden ayrılması Türk toplumu için bir kayıp. Bu durumu Hollanda Türk toplumuna anlatmak için çaba içerisinde olacağız. Aslında parti yönetimi de yaşanılan bu durumdan memnun değil." dedi.
Amsterdam Nieuw West Belediye Meclis Üyesi Münire Manisa da "Türklere yönelik araştırmalara katılmadığımız toplantıda ifade ettik. Bu konu ile ilgili olarak bir dilekçe sunduk.

 

Meclisde kuzu gibi olan millet vekileri!!!


 
Hollanda Türkleri PvdA’lı diğer politikacıların sessiz kalmalarına büyük tepki gösterdi.Özellikle sosyal medyada günlerce tartışıldı ve halen devam etmekte.İşte bunlardan Atalay Şahin şu yorumlarda bulundu.
Hollanda da yaşayan bireyler olarak,önümüze sunulan iki çesit şık var, birinci şık, işci partisi gibi düşünmek, ikinci şık ise, kendi arasında ikiye ayrılmakta, ya Kuzulaşacağız, yada Öztürkleşeceğiz. Işci partisinin içindeki Turk asıllı milletvekilleri, birinci yolu seçtiler..Peki bu yol, neydi???Bizi hangi sonuclarla karşı karşıya bırakacak ve bu topluma ne getirisi olacak!!!.Partinin düsüncesi, Hollandada ki Turk camilerinin, gruplarının, uyum yasasına, hiç bir faydasının olmadığını ve önümüzdeki dönemde, denetleneceğini öngördüler.
Bu yapılan anketi, partinin içindeki kuzular, kuzu gibi kabul ettiler..Birde bunu kabul etmeyen, adı Kuzu olan, kendine yediremeyen, bir kardeşimiz çıktı ve bu yasaya karşı geldi..Bu sefer kabullenmeyen, kuzu gibi olmayan, bir Kuzu vardı...Birde Öztürkümüz...Benliğinde ve özünde doğrunun yanında olan, bir Öztürk vardı.Bu iki kardeşimiz gösterdiki, her söylenileni kabul etmek, o partiden ayrı olan, onlar gibi dusünmeyen, her şeye evet demeyen, sandelyeyi, onuruna yidirmeyen, bu kardeşlerimizi, gönülden kutlamak isterim.PvdA Yabancı toplumları, kendinden uzaklaştırarak, siz bizden değilsiniz, hissini uyandırdı. Bu halk, zamanı geldiğinde, iyinin ve doğrunun yanında olacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu halk arkanızdadır.

 

Mecliste kendi gruplarını kurdular

 

Türk kökenli milletvekilleri Selçuk Öztürk ile Tunahan Kuzu, mecliste kendi gruplarını kurdu.
Hollanda’da, iktidar ortağı İşçi Partisi’nden (PvdA) ihraç edilen Türk kökenli milletvekilleri Selçuk Öztürk ile Tunahan Kuzu, mecliste kendi gruplarını kurdu.
“Kuzu-Öztürk Grubu” adı altında mecliste görev yapmaya devam edeceklerini belirten milletvekilleri, bu kapsamda siyasi bir hareket çalışması içerisinde olacaklarını açıkladı. Toplumun tüm kesimlerinin sesini duyurmaya çalışacakları mesajı veren Kuzu ve Öztürk, başlatacakları siyasi hareketle ilgili önerilere açık olduklarını bildirdi.

 

"Mesnetsiz, ırkçı saldırılar"

 


Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, bu gelişmeler üzerine yaptığı açıklamada, Hollanda'nın tavrını kaygı verici olarak değerlendirdi.
Bilgiç, Hollanda toplumunun bir parçası olan Türklere "dost ve müttefik bir ülkeye yönelik saldırgan üslup ve ırkçı nitelikteki suçlamaların" kabul edilemeyeceğini bildirdi.
Sözcü, "mesnetsiz ırkçı saldırıların son dönemde ne maksatla gündeme taşındığını anlamakta güçlük çektiklerini" ifade etti.
Bilgiç, "Hollanda'da Türk toplumunun ayrımcılığa tabi tutulması, yabancı düşmanı, İslamofobik ve ırkçı itham, ifade ve saldırıların hedefi olması, kesinlikle kabul edilemez bir durumdur" dedi.

 

"Yanlış ve yakışıksız"

 

Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün açıklaması, Hollanda tarafından tepkiyle karşılandı. Başbakan Yarımcısı Lodewijk Ascher, Hollanda'ya yönelik "ırkçı" suçlamasını, "yakışıksız ve gerçek dışı" olarak değerlendirdi.
Ascher, "Türkiye, demokratik bir tartışma nedeniyle, demokratik seçimle iş başına
gelmiş bir hükümete karışamaz" dedi.
Ascher'e göre hazırladığı uyum planı, ülkede yaşayan herkesin katkısını sağlamayı ve Hollanda'ya ait olduğu duygusunu vermeyi amaçlıyor. Ascher, "Bunun neresi ırkçılık? Başkaları bu işe karışamaz" diye konuştu.

 

"Türkiye özür dilesin"

 

Hıristiyan Demokrat Parti (CDA), Ankara'nın açıklaması için, "endişe verici ve tuhaf" yorumunu yaptı. CDA, açıklamanın Türkiye - Hollanda ilişkilerine zarar vereceğini dile getirdi.
Açırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders ise, "delice ve kabul edilemez bir açıklama" yorumunda bulundu.
Wilders, Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi'nin derhal Dışişleri Bakanlığı'na çağrılmasını istedi. PVV lideri, özür dilememesi halinde büyükelçinin sınırdışı edilmesi gerektiğini savundu.

 

Türklerin Entegrasyonu

 

Bu tartışmaların ana kaynağını Türklerin Hollanda’daki entegrasyonu oluşturuyor. Peki bu tartışmaların entegrasyona bir katkısı var mı? Haftalardır komuoyunda bir şekilde bu konu tartışılıyor. Tartışmalarda herşey var ama olmayan tek şey üslub. Çoğu siyasiler ve yazarlar malesef kullandıkları kelimelere ve cümlelere dikkat etmiyor. Lafın nereye gideceğine ve kimleri nasıl ‘yaralayacağı’ konusuna hiç dikkat etmiyor. Hele birde konu İslam ve müslüman toplum ise bu daha bir farklı boyut alıyor. Her insan şunu bilmeli ki “Üslub-u beyan aynıyla insandır”. İnsanın dili kullanma biçimi ve adabı, onun şahsiyet ve anlayışının yansıması veya dışa vurumudur. Başka bir deyişle ‘ dilin kemiği yok ama kemiği kırar’. Burada yaşayan Hollandalı Türkler kendileri, dinleri ve kültürleri hakkında yapılan tartışmalarda kullanılan üsluptan oldukça muzdaripler. Tabiki bir sorun varsa tartışılmalı; herkes fikrini özgürce söylemeli; Türkler’ de özgürce kendilerini ifade edebilmeli. Burada yaşayan Hollandalı Türk toplumu kendi başına ‘çiçek açacak’ olgunluğa doğru yol alıyor. Ne zaman ki kendi başına hem ferd olarak hem de toplum olarak çiçek açmayı başarır, o zaman tam manasiyle uyumdan söz edilebilir.

 

 

PVV Partisinin bütün camilerin kapatılmasını istemesi
Parlamentoda gerçekleştirilen uyum konulu oturumda konuşan PVV Milletvekili Machiel de Graaf da, Hollanda'daki bütün camilerin kapatılmasını istedi.
De Graaf, konuşması boyunca Müslümanlar ve İslam olmadan Hollanda'nın nasıl iyi bir ülke olacağı üzerinde durdu.
Müslümanların diğer topluluklara göre daha fazla doğurduğunu söyleyen de Graaf, Hollanda'yı bir "nüfus felaketi" beklediğini ileri sürdü.
Hollanda kültürünün "göç ve rahim yoluyla öldürüldüğünü" savundu. Aşırı sağcı parlamenter, "Hollanda'da İslam istemiyoruz" dedi.
De Graaf'ın, Hollanda'da doğan Müslüman çocuklarla ilgili söylemi, diğer siyasi partiler tarafından, "şok edici" olarak değerlendirildi.
iki önemli diğer tartışma vardı. Bana göre ikiside ‘algıya’ yönelik atılmış adımlardı. Birincisi PVV partisinin Hollanda Meclisi’nde gündeme getirdiği, bütün camilerin kapatılması ve Hollanda’ nın müslümanlaşmasının önünün alınması söylemleri. PVV
partisi açıktan ‘islam’ ve ‘müslümanı’ Hollanda’da istemediğini dile getiriyor. Bunu anayasasında din özgürlüğünün teminat altına alındığı Hollada’da yapıyor.
Yapılması gereken şu olmalı değil mi? Hollanda’da yaşayan Türkler 50 yıl aradan sonra artık bu toplumun bir parçası olarak görülmeli. Misafir ve geçici yabancı işçi değil, bu toplumun asli bir unsuru olarak onlara yaklaşılmalı. Bakanlar ve siyasiler üsluplarına dikkat edip, kimi zaman aşağılayıcı, onur kırıcı ve ötekileştirici söylemlerden kaçınmalıdırlar.

 

 

Asscher ve İnanç Gruplarının Temsilcileri Bir Araya Geldi

 

Hollanda Başbakan Yardımcısı Asscher ile Adalet Bakanı Opstelten, arasında Türklerin de olduğu farklı inanç grupları ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi.
Hollanda'da, Başbakan Yardımcısı Loedewijk Asscher ile Güvenlik ve Adalet Bakanı Ivo Opstelten, arasında Türklerin de olduğu farklı inanç grupları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.

 

Lahey'de tarihi Şövalye Salonu'nda basın kapalı gerçekleştirilen toplantıda, toplumun farklı kesimleri arasında arttığı belirtilen gerilim ve kutuplaşmanın önlenmesi konusunda görüş alışverişinde bulunduğu belirtildi.
Müslümanları temsilen programa katılan Devlet ile Müslümanlar Arası İletişim Organı (CMO) Başkanı Raşit Bal, gazetecilere yaptığı açıklamada, daha çok sembolik değerde olan toplantıyı önemsediğini söyledi.
Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve hümanist kesimin devletin üst düzey yetkililerinin de olduğu bir ortamda bir araya gelmelerinin önemli olduğunu belirten Bal, yaklaşık 7 saat süren görüşmede toplumdaki kutuplaşmalarının önlenmesi konusunun ele alındığını kaydetti.
"Hollanda toplumunda gerilimler, kutuplaşmalar var, bu gittikçe derinleşiyor ve sorun haline dönüşüyor" diyen Bal, şöyle konuştu:
"Bu işlerden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı farklı kesimleri bir araya getirdi. Birbirleriyle daha yakın tanışmaları ve bu problemi (kutuplaşma) nasıl daha iyi çözebiliriz sorusu merkeze alınarak öneriler somutlaştırmaya çalışıldı. Daha çok bireysel katkılar söz konusuydu. Daha etkin projelerin geliştirilmesi için çalışma grupları oluşturuldu. Gruplar görüş alışverişinde bulundular. Sonra da bir araya gelip o ürettikleri somut planları detaylandırdılar."
Toplantıya katılanların bu tür programları devam ettireceklerini bildirdiğini söyleyen CMO Başkanı Bal, ilgili Bakanın da bunun için çalışma yapacağı hususunda beyanatta bulunduğunu ifade etti.
Toplantının sonlarına doğru Başbakan Mark Rutte'nin de aralarına katıldığını anlatan Bal, "Kendisine bir özet sunuldu. Memnun olduğunu söyledi. Bu kadar farklı kesimin demokrasinin göbeğinde bir araya gelip birbirleriyle tanışmalarının, Hollanda'nın derin sorunlarıyla ilgili görüş alışverişinde bulunmalarının kendisini çok memnun ettiğini söyledi" diye konuştu.

 

 

Tarık Okan- Yusuf Özkan – Mesut Dişli