Türkler Geliyor!

Avrupa’da çocukları korkutmak için söylendiği anlamda söylenmiş bir söz değil. Günümüzdeki durumun gerçekçi bir tespiti...


  • Kayıt: 08.04.2021 11:04:44 Güncelleme: 08.04.2021 11:15:31

Avrupa’da çocukları korkutmak için söylendiği anlamda söylenmiş bir söz değil. Günümüzdeki durumun gerçekçi bir tespiti.

Ön yargılar o kadar çok ve çeşitli ki. Ve de bunların günlük yaşamda da genelinde de çok rafine, ince işlediğini görebilirsiniz. Neredeyse yarım asırdır, yani 48 yıldır Almanya Federal Cumhuriyeti’nde yaşarım, çalışırım, okuyup öğrenirim; ismimi hala yanlış söylerler. Düzgün söylemek için çaba sıfır. Hala Türkiye’ye ne zaman döneceğimi sorarlar...

COVID-19 aşısını bulan Prof. Dr. Uğur ŞAHİN’in adını bile yanlış yazıyorlar. Der Spiegel gibi ağırbaşlı bir haftalık dergi ve Frankfurter Allgemeine Zeitung gibi ciddi bir gazete bile bu hatayı yaptı, yapıyor... Her ikisine de teessürlerimi belirten ‘okuyucu mektubu’mu gönderdim elbette. Latin Amerika’dan, İspanya’dan veya Çek Cumhuriyeti’nden gelen futbolcuların adlarını orijinaline uygun yazıyorlar, Türklere gelince okunuşu gibi yazıyorlar. Şaşırdık mı? Hayır. Neden? Nedeni tarihten geliyor ve bizlerin beceriksizliği... Lobi çalışması yapamadığımızdan, PR çalışmasını beceremediğimizden... Almanya ile “İşgücü Sözleşmesi”nin 60. yılına ne kaldı şunun şurasında? Almanya’daki 60 yıllık göçmenliğimize rağmen durum traji-komik...

Adam kalkıyor, sözlükte “inzest”i, “kızılbaşlık” ́ diye yazıyor; ne bireylerden ne kuruluşlardan ve ne de devletimizden güçlü bir ses çıkıyor bunu protesto etmek için... Yazık, çok yazık! Kalkıyorlar, kılıcın büyükcesini “Türkischer Säbel” (Türk/lerin Kılıcı/Palası) diye izah ediyorlar ders kitaplarında; gıkımız çıkmıyor. “Türk Marşı”nı (Türkischer Marsch) yazan Wolfgang Amedeus MOZART’ın Salzburg Getreidegasse (Tahıl/Buğday Sokağı) 9 numaradaki doğduğu ev de büyüdüğü başka bir ev de müze olarak düzenlenmiştir ve ziyaretlere açıktır. Mozart Müzesi’nde Türklerin bebek ve çocukları kazığa geçirdiğini gösteren resimler, tablolar sergileniyor. Bu müzeleri, Salzburg’daki bütün öğrenciler sınıflar halinde ziyaret ediyor. Bu örnekler o kadar çok ki... Türkiye’nin temsilciliklerinden ses seda yok... Çocukların beynine akıtılan bu Türkiye ve Türk karşıtı algılar daha sonra su yüzüne çıkıyor haliyle... Ceremesini de biz göçmenler çekiyoruz...

Bütün bunlara rağmen hem Avrupa’da ve hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde Türk kökenli göçmenler ve/veya T.C. yurttaşları yaşamın her alanında öne çıkmaya başladılar. Sporcular, bilim insanları ve iş insanları... Büyük çoğunluğu Avrupa’nın en zorlu liglerinde top koşturan futbolculardan oluşan Türk Milli Futbol Takımı’nın son günlerde sergilediği başarılı futbol ortada. Basketbol ve voleybolda uluslararası arenada elde edilen başarılar gurur verici... Yüzmede ve jimnastikte hareketlenmeler var...

Asıl sözünü etmek istediğim, Türk kökenli bilim insanlarının yurt dışında ortaya koydukları başarılı çalışmalar ve bunların sonuçları. Birkaçını sayalım: Amerika’da tıp-biyoloji-kimya alanında çalışmalar yapan ve Nobel Ödülü almış olan Prof. Dr. Aziz SANCAR Hocamız. Almanya’da BioNTech firmasının kurucuları ve yöneticileri olan, COVID-19 aşısının mucitleri Dr. Özlem TÜRECİ ve Prof. Dr. Uğur ŞAHİN. Önce, Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı (Bundesverdienskreuz mit Stern) aldılar ve peşinden yılın insani seçildiler... Bu iki bilim insanımız daha şimdiden tıp dalında Nobel Ödülü adayı durumundalar... Amerika’da Dr. Elif DAĞDEVİREN fizik ve İsveç’te Dr. Hatice ZORA dilbilim-psikoloji alanında çok değerli çalışmalara imza atıyorlar. Almanya’da Prof. Dr. Onur GÜNTÜRK biyo-psikoloji alanında bir otorite. Gene Almanya’da Prof. Dr. Doğu TEBER hem klinik direktörlüğü yapıyor ve hem de üroloji alanında büyük ameliyatlara imza atıyor. Alanında bir otorite kabul ediliyor. Gene Almanya’da, bir işçi ailenin çocuğu olan Dr. med. Ali SAK bir bilim insanı olarak, bir kanser araştırmaları merkezinde çok değerli çalışmalara imza atıyor. Bunlardan birisi var ki, çocuklarımız için tam bir rol model:

Dr. med. Dilek GÜRSOY. Avrupa’da ilk suni kalp nakli yapan doktor. Bir işçi ailenin çocuğu. Babasını 10 yaşındayken kalp rahatsızlığından kaybetmiş... Okuyup tıp doktoru ve akabinde kalp uzmanı oluyor. Annesi önceleri akar bantlarda çalışmış ve iki çocuğunu da okutmuş. Kızı tıp doktoru ve oğlu mühendis. Ve buna rağmen bu emekçi kadın halen fabrikada çalışıyor. Tam bir gerçekçilik ve alçakgönüllülük örneği... Emeklilik yaşı dolunca emekli olacak. Bu işçi kadın, eli öpülesi ilk kuşaktan, Almanya’ya ilk gelenlerden... Hep “Emek en yüce değerdir!” demiyor muyuz? Hem mavi yakalıların ve hem de beyaz yakalıların emeği en yüce değerdir...

Dr. med. Dilek GÜRSOY 2019 yılında Victress Award alıyor. Gene aynı yıl German Medical Award alarak Yılın Doktoru seçiliyor. 2020 yılında ilk kitabını yazıyor: Bulunduğum Noktadayım Çünkü Başarılıyım! (Siz, ‘Zirvedeyim, Çünkü Çok Başarılıyım!’ diye okuyun lütfen...) Ve bu bilim insanı, bunca yoğunluğuna rağmen, davet edilmesi durumunda, konferans vermek üzere üniversitelere gidiyor severek... Corona Salgını’nın gözü kör olsun. Geçen sene kasım ayında, Dr. GÜRSOY’u Heidelberg Üniversitesi’ne davet etmiştik bir konferans için. Araya Corona belası girdi, gerçekleştiremedik. 2019 yılının nisan ayında Prof. Dr, İlber ORTAYLI Hocamız ile başlattığımız konferans dizisini önümüzdeki sonbaharda sürdürmeyi umuyoruz... Her yıl biri Türkiye’den diğeri yurt dışından olmak üzere bilim insanlarımızı konferans vermek üzere Heidelberg Üniversitesi’ne davet etmeyi Heidelberg Üniversitesi Mezunları Birliği Türkiye Seksiyonu (Heidelberger Alumni International-Türkei) olarak planlamış ve üniversitenin direkt rektörlüğe bağlı ilgili bölümüyle mutabakata varmış durumdayız. Türkiye’den hangi bilim insanlarını davet ettiğimizi de siz tahmin edin artık. (Yakup Divrak)

Kaynak: https://www.muhalif.com.tr/makale/turkler-geliyor-218