Kağıt, matbaa, barut ve pusula


  • Kayıt: 21.07.2018 14:39:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:06:02

Kağıt, matbaa, barut ve pusula

4 Çin İcadı

 

Bu dört büyük icat, Çin medeniyetinin tarihinde parlak bir sayfa bıraktığı gibi insanlık medeniyetinin ilerlemesine de büyük katkıda bulunmuştur.Kağıdın icadı insanlığın modernleşme sürecinde bir önüm noktası olmuştur. Kağıt taş ve kil tabletlerin yerini almış ve bilginin daha kolay bir şekilde taşınmasını, yaygınlaşmasını sağlamıştır. Özellikle matbaanın icadından sonra basılı kitap ve evrak sayısı hızlıca artmış ve insanların eğitim düzeyleri artmaya başlamıştır. Yazının bulunmasıyla başlayan bilginin yayılması süreci, kağıdın icadıyla devam etmiş, modern matbaanın gelişmesi ile yaygınlaşmış ve günümüzde internet sayesinde zirveye çıkmıştır. Bu gün okuduğumuz kitaplar, gazeteler, dergiler ve daha bir çoğu kağıt üzerine basılıyor.

 

 

Kullanım alanı oldukça geniş olan kağıt, endüstride ambalajlarda, temizlik ve hijyen maddelerinde, üretimde, tüketimde ve hatta ekonominin temel değişim aracı olan parada kullanılıyor.Sadece kağıt endüstrisine yönelik Dünyanın birçok bölgesinde ağaç yetiştiriciliği yapılıyor. Milyonlarca insan, kağıt üretim endüstrisinden kazanç sağlıyor.Kağıt icat edilmeden önce insanlar taş, kil tabletler, tahta, hayvan deriler, kumaş veya ağaç kabukları üzerine yazı yazıp resim yaptılar.Avrupada özellkle gürgen ağacının kabukları yazı yazmak için kullanıldı.Eski mısırda,Nil nehrinin bataklık kısımlarında yetişen Papirüs bitkisinden yapılan bir çeğişt kağıt kullanılıyordu. Eski Mısırlılar bu bataklık bitkisini yiyecek, giyecek, yakacak ve sal yapmak için de kullanmışlardır. Papirüs, sadece eski Mısırlılar tarafından kullanılmadı, aynı zamanda antik Yunanda ve antik Roma’da daka yazı yazmak için kullanıldı.Zamanla antik Roma İmparatorluğunda papirüs, yerini hayvan derilerinden yapılan parşömen ve tirşeye bıraktı. Parşömen, dayanıklı, yapması nispeden daha kolay fakat pahallıydı.Kağıdın keşfinden önce, eski Çin'de yazı yazmak için birçok malzeme kullanılmıştı.

 

 

4-5 bin yıl önce, kayalar ve çömlekler üzerine işaretler kazılıyordu; 3-4 bin yıl önce de kaplumbağa kabuğu ve hayvan kemikleri üzerine yazılar oyulmuştu. M.Ö. 700-200 yılları arasındaki İlkbahar-Sonbahar ve Savaşan Devletler döneminde bambu ve tahta üzerine yazı yazmak çok yaygındı. Birçok deneme ve uzun süreli arayışlardan sonra, M.Ö. 200-M.S. 25 yılları arasındaki Batı Han hanedanı döneminde, kenevir halatları, eski kumaşlar, balık ağları gibi eskimiş malzemelerle bitkisel lifli kağıt yapımı teknolojisi keşfedildi. Yazı yazmaya elverişli ideal malzeme, yani kağıt böyle doğdu. Kağıdın ortaya çıkması, yazı yazmak için kullanılan malzemelerde devrim olarak kabul ediliyor.Cai Lun bu devrime yaptığı büyük katkı ile tarihte ün saldı. M.S. 25 ile 210 yılları arasındaki Doğu Han Hanedanı döneminde dünyaya gelen Cai Lun, Batı Han Hanedanı'ndan beri kağıt yapımı alanındaki tecrübelerin bilançosunu çıkararak cesaretle deneme ve yenilemelere girişti. Malzeme olarak eski kumaşlar ve eski balık ağlarının yanısıra ağaç kabuklarının kullanılması, yepyeni bir kağıt hammaddesi bulunmasına yol açtı. Böylece hem hammadde kaynakları arttı, hem de kağıt maliyeti düştü. Ağaç kabuklarının ham madde olarak kullanılması, çağdaş tahta hamuru kağıdın doğuşuydu. Kağıt yapımının gelişmesi için uzun yıllar gerekiyordu.M.Ö. 4. yüzyıldaki Savaşan Devletler döneminde, mühürler çok yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştı. M.S. 4. yüzyılda, anıt taşları üzerine yazı yazma teknolojisi de keşfedildi. Çin'in Tang ve Song hanedanları döneminde, sosyal yaşam, ekonomi ve kültür çok gelişti. Kitaplara duyulan ihtiyaç da çok arttı. İnsanlar için kitap basmanın kolay ve verimli yöntemini bulmak acil bir ihtiyaç haline geldi. Bu toplumsal ihtiyaç Song hanedanı döneminde Bi Sheng adlı bir kişinin 1041 ile 1048 yılları arasında harfli matbaa teknolojisini bularak dünyada dizilebilen ilk harfleri yaratmasına yol açtı.

 

 

Çin'in ilk matbaa teknolojisi 14. yüzyılda Kore ve Japonya'ya, daha sonra Mısır ve Avrupa'ya yayıldı. Matbaa teknolojisi sayesinde, bilginin yayılma hızı ve ölçüsünde elle kitap yazma dönemine göre büyük atılım gerçekleşti ve bu insanlığın en büyük icadı olarak adlandırıldı.1430 lu yıllarda Güney Almanya’nın madencilik kenti olan Mainz’de yaşayan kuyumcu Johannes Gutenberg, baskı dünyasını değiştiren bir teknoloji icat etmek çalışmalar yapıyordu.Johannes Gutenberg, 1436’da değiştirilebilir / taşınabilir tahta veya metal harflerle baskı makinesini yani matbbayı 1440 yılında icat etti. Gutenberg ile uygulanmaya başlanan bu baskı yöntemi yalnızca kitapların üretiminde bir devrim değil aynı zamanda fikirlerin hızla yayılması nedeniyle bilimde, sanatta ve dinde hızlı bir gelişimi ve değişimi destekledi.1438’de Gutenberg, matbaa alanındaki denemelerini finanse eden Andreas Dritzehn ile bir iş anlaşması yaptı. 1450’de Alman işadamı Johannes Fust’da finansörlerden biri oldu. Baskı işine başlamak ve büyük bir Gutenberg Matbaasını inşa edebilmesi için Gutenberg’e para ödünç verdiler.

 


 

30 Eylül 1452’de, Johann Guttenberg’in İncil’i bir cilt halinde ilk kitap olarak yayınlandı.Dünyanın ilk matbaa basımı kitabı, sayfa başına 42 satır sayısı olan bu İncil, Gutenberg Bible olarak bilinmektedir.Gutenberg’in baskı makinesi yüzyıllar boyunca birçok yeni baskı teknolojisine (örn. Ofset baskı.) temel oluşturdu.Gutenberg’in matbaa makinesi Ahşap ve daha sonra metal harfler kullanılan hareketli tip baskı ile Gutenberg, basılı materyallerin fiyatını düşmesini sağladı ve bu materyalleri büyük kitleler için ulaşılabilir hale getirdi. 20. yüzyıla kadar bu teknik kullanılmaya devam etti. Gutenberg matbaası, Ren Vadisi’ndeki vidalı şarap preslerinin teknolojisinden esinlenilerek geliştirildi. Johannes Gutenberg’in baskı makinesi ahşaptan yapılmış hareketli bölümü blok şeklinde yükseltilmiş harflerinin yüzeylerinin üzerine mürekkep sürülüyordu. El basıncı ile bu bölüm kağıtların üzerine bastırılıyordu.1398 yılında doğan Gutenberg ve 1468’de öldü.Avrupa’da matbaacılık özellikle XV. yy’da gelişme göstermiştir. Avrupa’da matbaacılığın üssü Hollanda olmuştur. Burada ki basım tekniği tahta kalıplarla yapılmaktadır. Hattatlarca yazılan tahta kalıplar. Hakkaklarca kazınmaktadır. Kalıplar bu yönetemle üretilmektedir. Harlem kentinde ilk kez tek tek harflerle baskı denemelerini 1430 yılında Lourens Janszoon Coster’in yaptığı sanılmaktadır.Bilim adamları ve tarihçiler arasında fikir birliği ile barutun Çin’liler tarafından icat edildiği bilinen bir gerçektir. Bu keşif, havai fişeklerin icat edilmesine ve Çin’de silahlarda barut kullanılmasına yol açmıştır.

 

 

Çin keşiflerini takip eden yüzyıllarda, barut kullanılan silahlar Müslüman dünyasında, Avrupa’da ve Hindistan’da ortaya çıkmaya başladı. Barut, Çin’den Ortadoğu’ya ve Orta Asya’ya, ardından Avrupa’ya yayılmıştır.Barutun icadı ile ilgili ilk bulgular 9. yüzyılı Çin’i göstermektedir. Barut’un formülü ile ilgili ilk kayıtlar MS 142 yılına uzanmaktadır.Song Hanedanlığı döneminde, Wei Boyang tarafından yazılan belgelerde baruta benzeyen bir maddeden bahsedilir. Wei Boyang yazısında şiddetle patlayan, toz şeklinde olan ve ışıkları dans eden bir tozdan bahseder.MS 300 lü yıllarda yine Çin Hanedanlığı’ nda yaşamış olan Ge Hong adlı bilim adamı, kayıtlarında üç temel maddenin karışımıdan bahsetmektedir. Ge Hong, patlayıcı yapmak için kükürt, kömür ve potasyum nitrat’ı uygun ölçülerde karıştırmaktan bahseder.MS 700 lü yıllarda T’ang Hanedanı döneminde ilk kullanılabilir barut yapıldı. Bu barut çeşidi, hanedanlık kutlamalarını şenlendirmek için bir çeşit havai fişek gösterisi olarak kullanıldı.Barutun düşmanlara karşı, bir silah olarak kullanılması ise MS 904 yılında oldu.

 

 

Günümüzde kullanılan roket benzeri bir silah ile kullanılıyordu. Bu güçlü silah Roma ve İslam İmparatorlukları tarafından, içeriğinin ne olduğu çözülene kadar yani MS 1100 yılına kadar Çinli’ler tarafından sır olarak tutuldu.Ortadoğu’da Barut Müslümanların barutu kullanmasıyla ilgili ilk kayıt, Suriye’li Hasan el-Rammah’ın 1240 ile 1280 yılları arasında Arapça yazdığı kitapta, barut tarifleri yer almaktadır. Baruta katılacak tuz miktarının arıtılması için talimatlar ve yangın söndürücülerinin tasvirleri gibi konulara değinmiştir.Barut ve Havai fişekler için Çin karı, Çin Çiçeği ve Çin Okları gibi tanımlamalr kullanmıştır.Hasan el-Rammah barutun “onikinci yüzyılın sonu ya da onüçüncünün başında” Suriye ve Mısır’da yaygınlaştığını ileri sürmektedir.Barut, Ortadoğu’ya Çin ve Hindistan’dan ticaret yolları aracılığıyla gelmiştir.Avrupa’da Barut Çeşitli kaynaklar, 1241’de Mohi Savaşı’nda Moğollar tarafından Avrupa’lılara karşı ateşli silahlar ve barut kullanıldığını göstermektedir.Profesör Kenneth Warren Chase Moğolları, Avrupa’yı barut ve ateşli silahlarla tanıştıran halk olarak tanımlamaktadır.1248’de Sevilla’da ilk topların kullanıldığı bilinmektedir. Bu savaş topları barutun patlama ile itme gücünden faydalanılarak, demir bilyelerin, demir tüpler içerisinden fırlatılması esasına dayanıyordu. Bu silah özellikle kale duvarlarının yıkılmasında oldukça başarılı oldu. İcat 200 yıl sonra Afrikaya kadar ulaştı. 1400 lü yıllarda, Portekizli kaşifler, barut ve top ikilisini keşif gemilerinde silah olarak koymaya başladılar.

 

 

1846 yılında İtalya'da Soprero,İsveç'te Schönbein ve Fransa'da Böttger adlı kimyagerler ayrı ayrı çalışarak nitrogliserin ve nitroselüloz (veya pamuk barutu) adı verilen barut çeşidini buldular. Bu patlayıcılar olumlu olduğundan, birçok kişi bunları tekamül ettirmek için çaba sarf etti. 1886'da Fransız kimyager Vielle silahlarda kullanılabilen ilk dumansız barutu yaptı.(Kara barut) Barut ağırlıkça 15 birim potasyum nitrat (bazen yerine sodyum nitrat), 3 birim odun kömürü tozu ve 2 birim kükürdün karışımından oluşur. Bu oran yüzyıllar boyunca değişiklikler göstermiştir. Amaca göre oranı değiştirilebilir. Barut imalinde kullanılan bu üç kimyasal madde kolayca öğütülüp toz haline getirilebilir ve karıştırılır.Bu suretle yapılan baruta (un barutu) denilmekteydi. Bunun birçok sakıncası bulunmaktaydı. Bu karışım fıçılar içerinde nakledilirken patlama tehlikesi vardı. Ayrıca barutun yapıldığı maddelerin farklı özgül ağırlıkları olduğundan, fıçıda durduğu sürece ayrılarak bozuluyordu. Son olarak da rutubetten etkilenerek topraklaşıyor ve yanma özelliğini kaybediyordu. Bu sorun da yine 1400 yıllarında taneli barut yapılarak çözüldü. Şöyle ki toz haline getirilen üç kimyasal madde alkol ile karıştırılarak sulandırıldı ve sonra basınç ile kurutularak taneler haline getirildi.Bu tane barutun daha çabuk yandığı ve daha güçlü olduğu görüldü. Bu barut yine de mükemmel değildi. Atış yapıldığı zaman etrafı kesif bir beyaz duman kaplıyor ve birkaç top salvosundan sonra savaş alanı simsiyah oluyordu. Ayrıca tüfeklerde ve toplardan çıkan duman silahların yerini belli ediyordu. Bunlardan başka kara barut namlularda yapışkan bir tortu bırakıyor ve bir süre sonra bu birikintiler yüzünden gülle veya kurşun (ağızdan dolma) silaha sığmaz oluyordu. Atıştan hemen sonra namlu temizlenmezse,bu yapışkan tortunun içindeki kükürt kalıntıları rutubet alarak sülfürik aside dönüşüyor ve namlu içini kemirerek çürütüyordu. Duman ve tortular yüzünden doğan sorunlar başka bir barutun yapılmasını zorunlu kıldı(Dumansız barut): 1886'da Fransız kimyager Vielle silahlarda kullanılabilen ilk dumansız barutu yaptı.Nitroselüloz (pamuk barutu): alkolle karıştırılıp hamur haline getirildikten sonra ince şeritler ve taneler halinde kesilerek kurumaya terk edilir.Eski yunanlılar, milattan önce 6. yüzyılda mıknatısı zaten biliyorlardı, fakat anlamının farkında değillerdi. Ünlü büyük felsefeci Thales (M.Ö. 640 – 546) mıknatıs taşında bir ruhun olduğunu, bu nedenle çekme ve itme özelliklerinin bulunduğunu düşünmüş, manyetik alanın farkına varamamıştır. Mıknatıs üzerindeki coğrafi kuzeye yönelme özelliği, ilk defa 1. yüzyılda Çinli denizciler tarafından keşfedilmiştir.

 

 

Denizciler, mıknatıs taşını bir çöp üzerine koyarak suya bıraktıklarında, taşın kuzey yıldızını gösterdiğini keşfetmişlerdir. Bunun üzerine pusula icat edilmiştir.Pusula Akıllı telefonlar ve navigasyon cihazlarıyla birlikte pusulanın öneminin azaldığını düşünebilirsiniz. Ama pusula icat edilmiş olmasaydı medeniyetin gelişmesi mümkün olmazdı. Her yerin birbirine benzediği açık deniz, gökyüzü ya da orman gibi yerlerde yolumuzu ve yönümüzü bulabilmemiz pusulaya bağlı.Çinliler pusulayı ilk defa icat ettiklerinde, pusulanın iğnesi güneyi gösteriyordu. Çünkü Çinlilere göre ana yön kuzey değil güneydi. İlk pusulalar milattan önce 4. yüzyılda mıknatıs taşından yapılmıştı.Mıknatıs taşının keşfi şans eseri olmuş. Çakmaktaşının üstüne yıldırım düşünce, içinde manyetit denen oldukça güçlü bir manyetik mineral oluşur. Mıknatıs taşının yön belirlemekte kullanılabileceği fikrini ilk olarak kimin ortaya attığı bilinmiyor. Ama Çin’deki arkeolojik kazılarda bulunan kehanet yazıtlarında pusula kepçelerinin resimleri bulunmuş. Çin kâhinlerine göre bu kepçeler yalnızca coğrafi yönü değil içsel uyumu gösteriyormuş.Özellikle denizciler, havacılar, askerler ve doğa sporcuları tarafından kullanılan pusula, yön bulmaya yarayan bir alettir. 1200'lü yıllarda keşfi gerçekleşen pusula, icat edildiği ilk zamanlarda olduğu gibi günümüzde de hayatı kolaylaştırmaya devam etmektedir. Pusulanın icadı konusunu kapsayan, ne zaman, kim tarafından bulundu gibi soruların yanıtlarını, Bilgihanem okurları için hazırladığımız yazımızdan öğrenebilirsiniz. Dünyanın iki ucunda da manyetik çekim merkezleri bulunmaktadır. Dünya, manyetik bir çekim alanı olarak düşünüldüğünde, bir mıknatıstan farksız olduğu görülmektedir. Pusula, bu mantığa dayanarak çalışmaktadır. Bu araç, demir gibi, manyetik alanın yönünü değiştiren maddelerden etkilenmektedir. Bu nedenle, çok hassas davranılması gereken bir araçtır. Pusula, eski zamanlardan beri tüm insanlığın yol göstericisi olarakbilinmektedir.Denizcilikte halen kullanılan bu araç, en küçük kayıklardan en büyük gemilere kadar doğru yönü bulmak için kullanılan, küçük ama en etkili hayat kurtarıcı alettir. Kullanılan meslek alanları sadece denizcilik ile sınırlı kalmamaktadır.Havacılar, askerler, madenciler, ormancılar, harita mühendisleri, dağcılar, harita teknisyenleri, doğa sporcuları ve izciler de mesleklerini icra ederken pusulaya başvurmaktadırlar. Bu meslek grupları için temeli çok basit bir mıknatıs mantığına dayanan bu özel alet, halen hayat kurtarıcı bir rol üstlenmektedir.Pusula, en basit tanımıyla, üzerinde kuzey (North) ve güney (South) yönlerini gösteren bir mıknatıs iğnesi olan, yön bulmak için kullanılan, ebat olarak cep saatine benzeyen bir alettir. İtalyanca bussola kelimesinden Türkçeye girmiştir ve pusula olarak çevrilmiştir. Pusula, yön bulmanın en kolay yoludur. Ortasında sürtünmesiz hareket edebilen bir ibresi vardır. Bu ibrenin renkli ucu, pusula nereye koyulursa koyulsun her zaman kuzeyi göstermektedir. Bu durumun istisnası, aletin etrafında manyetik başka bir aletin bulunması olmaktadır. Herhangi manyetik bir cisim (metal saat, cep telefonu, bilgisayar) pusulanın yanlış yönü göstermesine sebep olmaktadır. Bu nedenle, kullanım aşamasında çevresel faktörler kontrol edilmelidir.

 

 

Aletin gösterdiği yöne doğru dönüldüğünde, arkada kalan taraf güney, sağ taraf doğu, sol da batı olarak tespit edilir. Pusula kullanılarak sadece kuzey yönü değil, diğer ara ve ana yönler de bulunabilir. Pusula iğnesinin altında, yön oku ve meridyen çizgileri vardır ve bunlar aş zamanlı olarak kapsül ile birlikte dönmektedirler. Dönen kapsülün işlevi, daha doğru sonuç elde etmek için, iğnedeki titreşimi azaltmaktır. Pusula tabanının şeffaf ve dikdörtgen yapıda olması kullanımın kolaylaşmasını sağlamaktadır