Uyum mu dediniz, oda ne !?


  • Kayıt: 29.12.2014 23:05:00 Güncelleme: 29.12.2014 23:05:00

Son yıllarda Hollanda toplumu içinde etnik çeşitlilik artma eyiliminde; toplam 240 farklı etnik azınlık söz konusu. Bu, toplumun yüzde 20’ sini oluşturuyor. Buda kendi içinde yüzde 9 Batılı azınlık ve yüzde 11 Batılı olmayan azınlık olarak kategoriye ayrılıyor.

 

Elli yıl önce Hollanda’ya çalışmaya gelen Türkler bu azınlık gruplardan sadece bir tanesi. Böyle olmasına rağmen özellikle geçtiğimiz son üç hafta içinde Hollanda’ da en çok gündeme gelen yabancı etnik ‘azınlık’ Türkler. Değişik platformlarda Türklerin uyumu, eğitim seviyesi, radikalleşme, işsizlik oranı, kurumları gibi konular konuşuluyor. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi bu yıl içinde şimdiye kadar Hollanda’ daki Türkler ile alakalı üç araştırma yapıldı ve sonuçlarıda geniş bir şekilde tartışıldı. Bu tartışmalar devam ederken Merkezi İstatistik Bürosu’nun (CBS) son yayınladığı Yıllık Entegrasyon Raporu yayınlandı. CBS her yıl Hollanda’da yabancılar arasındaki uyumla ilgili araştırma yapıyor ve bunu yıllık entegrasyon raporu olarak yayınlıyor. Bu şekilde hedeflenen yabancıların topluma uyumunu takip edip ona göre siyaset üretmek; sorunlara çözüm bulmak…

 

Yeni yayınlanan son raporda yabancı geçlerin sosyo ekonomik ve eğitimdeki durumlarını ana başlıklarıyla kısaca irdelemek istiyorum.

 

Öncelikle CBS bu raporu ‘uyum güçlükle devam ediyor’ diye lanse ederek ‘bardak yarısına kadar boş’ anlayışından yola çıkarak veriyor. Bu anlayışın yansımalarını hem siyasette hem de medyada rahatlıkla görebiliriz. Bir başlık şu şekilde örneğin;

 

Batılı olmayan yabancı geçler sosyo ekonomik olarak Hollandalı gençler göre hala geriler. Doğrudur geriler ama bu onların ‘ Batılı olmayan yabancı genç’ olmalarında mı yatıyor? Ya da başka bir anlatımla, toplum bu gençlere ‘ Batılı olmayan yabancı gençler’ nazarıyla bakıyor ve bu bakış onlarda menfi tesir meydana mı getiriyor? Düşünün bir kere, Hollanda’da doğmuş, ilk ve ortaokulu Hollanda okulunda okumuşunuz ama size hala ‘ Batılı olmayan yabancı genç’ olarak bakılıyor. Bırakın Hollandalı olmayı, siz Batılı bile değilsiniz. Önce bir Batılı ol sonra bakarız Hollandalı olabiliyor musunuz? Şaka bir yana ‘yaklaşım’ çok önemli diye düşünüyorum. Hani ‘bizde’ derler ya ‘ bir kişiye 40 gün deli dersen deli olur diye’ işte anlatmak istediğim meselede tam bu. ‘Allochtoon, buitenlander, niet westerse herkomst’ diye adlandırılan burada doğmuş gençler kendini nasıl hisseder? Çok iyi hissetmedikleri ortada.

 

Başlıklara devam edelim. Başka bir başlık ise şöyle: Batılı olmayan yabancı öğrenciler Hollandalı öğrencilere kıyasla daha düşük seviyeli okullarda okuyorlar. Ne bekliyordunuz yani? Daha mı iyi olmalıydı? Son günlerde basına yansıyan havo ve vwo bölümleri olan okulların yabancı öğrencilerin çok olmasından dolayı vmbo bölümlerini kapatmaları hafızamızda daha çok taze. Kapatma sebepleri ne? Hollandalı çocukarın, yabancıların çok olduğu vmbo bölümü olan havo ve vwo okullarına gelmemeleri. Yani siz ilkokulda kaliteyi yükseltip yabancı çocukların daha az vmbo okullarına gitmesini sağlamak yerine, Hollandalı çocukları kaybetmemek adına vmbo bölümlerinin kapanmasına göz yumuyorsunuz. Bunun yanında örneğin Amsterdam’ da bazı ilkokulların yabancı öğrencilere düşük seviyeli okul tavsiyesinde bulunduklarıda başka bir araştımada ortaya çıkmıştı. Buda yine ‘bakış açısıyla’ ilgili bir sorundu. Yabancı çocuk havo ve vwo okullarını yapamaz anlayışı.

 

Diğer bir başlık ise ‘öğrencilerin ev durumu eğitim performansı etkiliyor’. Etkilemesi bir tesadüf değil. Anne babanın eğitim seviyesi; sosyo ekonomik durumları; bir işlerinin olup olmadığı; oturulan evin kalitesi gibi etkenler öğrencilerin okuldaki başarısını etkiler.

 

Son olarak vermek istediğim başlık ise ‘Batılı olmayan ikinci nesil yabancılar sosyo ekonomik olarak anne babalarından daha iyi bir seviyedeler’. Buda bir yönüyle anlaşılır bir durum. Burada doğup büyümüş gençler, yaşadıkları ülkeyi tanıyorlar; dilini ve kültürünü biliyorlar. Bu ülkede kendilerine bir hayat kurmaya çalışıyorlar. Onlara destek olmak gerek, köstek olmak değil. İşe ‘onlara’ pozitif yaklaşarak başlayabiliriz mesela.