Hollanda Devleti Türk STK’ların Varlığından Rahatsız


  • Kayıt: 21.12.2016 14:23:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:01:04

Hollanda Temsilciler Meclisinde VVD, SP ve D66 partilerinin, Türkler Türkiye’nin siyasi ve dini çizgilerine göre hareket ettiği gerekçesiyle entegrasyona engel oldukları düşünülerek artık muhatap olmak istemedikleri yönünde sundukları önerge kabul edildi.

 

Hollanda Temsilciler Meclisine göre Türk STK’lar Hollanda’da yaşayan Türklerin küçük bir kesimini temsil ettikleri ve hükümetin isteklerine boyun eğmedikleri için artık bu kurumların devlet tarafından kale alınmayacağı önergenin kabul edilmesi, Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye çalışan Hollanda’nın ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koymuş oldu.

 

Türk STK’larının devletin entegrasyon çalışmalarında destek yerine köstek olduğu ve bazı konularda hükümete karşı birlik olup sözde çalışmaları engellediği iddia ediliyor.

 

SP partisi Milletvekili Saadet Karabulut’un insiyatifi ile  Türk STK’ları ile özel bir görüşme yapan meclis üyeleri, sorgu gibi geçen görüşmeleri yetersiz buldukları bildirildi. Karabulut’a göre hepsi Ankara’nın uzantısı kurumlar. 

 

Devlet bundan sonra Türklerle ilgili görüşmeleri STK’lar ile değil okullar ve mahalle sakinleri ile yapacağını belirtti. Konuyu Hollanda’daki Türk STK temsilcileri ile görüştük.

 

Aydın Üre :  Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (TICF) Başkanı 

 

Murat Gedik : Hollanda Türk Federasyon Başkanı

 

Veyis GÜNGÖR : Türkevi Topluluğu Başkan

Sefa M Yürükel : Hollanda Türkleri Konseyi Başkanı

 

 

Hollanda`daki STK’lar Hollanda Türklerinin küçük bir kısmını temsil etmekte

 

Hollanda’daki STK’lar gerçekten Hollanda Türklerinin küçük bir kesiminimi temsil etmekteler?

 

Aydın Üre


Murat Gedik :  Bugün yaşamış olduğumuz Hollanda’da çok sayıda STK’lar mevcut. Türk milleti Hollanda’ya ayak bastığı andan itibaren STK’lar hayata geçmişlerdir ve halen de yenileri kurulmakta. Hatta çok ilginçtir STK diye piyasaya çıkıp ta resmi tüzüğü ya da Hollanda Ticaret odasına kayıtlı olmayanlar dahi var. Bunun yanında lokali, yönetimi, faaliyeti olmayanlar da az değildir; hele bir de federasyon adını kullanıp ta hiçbir şubesi olmayanlara ne demeli? 

Türk toplumunun en büyük sıkıntısı müşterek konularda bir araya gelememe konusudur. Bu sıkıntı var olduğu müddetçe STK’lar müşterek konuların etrafında birleşmeyip güçlü bir ses olamıyorlar ve böylece karşı taraf STK’ların küçük bir kesmi temsil ettikleri gözüyle haklı olarak bakıyorlar. Oysa milli, manevi değerlerimizi kapsayan konularda en azından bir araya gelinebilse STK’ların genelinin büyük bir kesimi temsil ettiği kanıtlanacaktır, birleşerek yalnız. Öyle ben şu kadar büyüğüm, şu kadar şubem var, şu kadar üyem var demekle bu işler olmuyor. 


Veyis Güngör: Hollanda Türk toplumu, ülkedeki diğer topluluklara göre en örgütlü bir toplum olarak bilinir. Özellikle sosyologlar ve sosyal bilimciler araştırmalarında bugüne kadar Türklerin hep bu yönüne dikkat çekti. Elbette mevcut Türk STK’larının Hollanda’daki Türkleri ne kadar temsil ettikleri tartışılabilir. Bu başka bir konu. Ancak, toplumun hemen hemen her alanında örgütleri olan, yani mahalli kuruluşlardan ülkesel ve uluslararası faaliyet yapan Hollanda kuruluşlarına baktığımızda, bizim yani Hollanda Türklerinin her alanda örgütlü oldukları söylenemez. Bir çok alanda, ki bu bir ihtiyaçtan kaynaklanır, hala örgütlerimizin olmadığı açıktır. Bütün bunlara rağmen, Hollanda hükümetinin ‘Hollanda’daki Türk STK’ların Holanda Türk toplumunun küçük bir kesimini temsil ettiği’ iddiasına katılmam mümkün değil. Zira, sosyolojik ihtiyaçlar farklı alanlardaki örgütlenmeyi beraberinde getirir. Bizim bu ülkede yarım asırlık bir tarihi geçmişimiz var. Demekki, bu sürede ancak bu kadar örgütlenme, STK kurulmuştur. Yarınlarda, yeni ihtiyaçlara göre yeni STK’lar hayata geçirilecektir. Temsil etmek veya etmemek relatif bir açıklamadır. 

Aydın Üre: Türk toplumu olarak çok çeşitli örgütlere sahibiz. Bu durum bir zenginlik olmanın yanı sıra bir dezavantajdır. Zaten görüş ve duruş farklılığımızdan çeşitli örgütler meydana geldi ve son trend olarak da şehir ve hemşericilik eksenindeki STK`ların çoğaldığını görüyoruz.  Hollanda`daki sorunlarımız aynı: işsizlik, eğitim, iş pazarında ayrımcılık ve zaman zaman ırkçılık, çifte standartlık vb. 

Biz Hollandalı Türklerin ortak noktalarını temsil eden güçlü ve köklü STK`lar var iken neden gücümüzü bölüyoruz ve ‘yerele’ kadar küçültüyoruz anlamış değilim. Her STK kendi alanında kendi tabanına dönük olarak aktif ama ülkesel bazda bakıldığında birliğimizin zayıf olduğunu düşünüyorum. 
Bir de buna Kürt-Alevi ve sol ve sağ STK’lerini katarsak ve bu açıdan da bakarsak Hollanda`daki STK’ların gerçekten Hollanda Türklerinin küçük bir kısmını temsil ettiği kanaatindeyim. 

Sefa M. Yürükel : Hollanda’daki STK lar gerçekten Hollanda Türklerinin çok küçük bir kesmini temsil etmekteler. 500. 000 Türk kökenli insanımızın yaşadığı Hollanda’da, en fazla yaklaşık 20. 000 kişilik bir grup, pasif ve aktif olarak  değişik dernek ve vakıflara gidip gelmekteler. Geride kalan diğer yaklaşık 480.000 kişi kendi günlük yaşamlarını sürdürmekte ve bugünkü Türk STK ları diye bilinen kesimle ilişki kurmamaktalar. Ihtiyaç duymamaktalar. Çünkü günümüzdeki Türk STK ları, seviye açısından bu 480.000 insanın ihtiyaçlarına ve amaçlarına, arzularına cevap vermemektedir.Sadece  STK ların Türklere yönelik olması , içe kapalı işleyişleri ve amaç açısındanda büyük çoğunluğa cazip gelmemektedir. İ

nsanların büyük çoğunluğu, fikirsel ve yaşamsal dünyalar açısındanda aynı psikoloji ve değerler sisteminde değiller. Türklerin fikir ve amaç açısından homojen olduğu söylenemez. Toplumsal olarak çok değişik entereseleri kendi içinde  barındırdığı içinde, insanlar bireyler olarak Hollandalılarla ilişkiler içerisindeler veya değişik resmi olmayan enterese gruplarında yer alıyorlar. Digital çağda yaşayan insanlarımız, zamanın değiştiğinin farkındalar. Hollanda Türkleri artık 

Hollanda’da yaşadığının eskisinden daha farklı bir biçimde bilincinde ve bir çok aktivite ve iş konusunda Hollanda milletinden kopmak istemiyorlar. Şimdi Hollandada bulunan Türk STK si olarak bilinenler, çağın gerisinde bir mantıkla işlerini yürütüyorlar. Hollanda Türk toplumunun büyük çoğunluğunun gerisindeler. 

Hollanda Türklerinin büyük çoğunluğu, artık kapalı kültürlü ve sosyal aktivitesi az olan STK ların sığ, sevyesi dar toplumunda yaşamak istemiyorlar. Bu gibi nedenlerle gelişmeyi göremeyen Türk STK ları treni kaçırmış durumdalar. 1980 lerde olduğu gibi  cazip değiller artık. Onun içinde Türk TSK lar Hollanda Türklerinin çok küçük kesmini temsil etmekteler. Bu konuda STK yim diyenlerin tüm Türkler adına konuşması doğru değildir. Onlar sadece kendi küçük örgütlerine üye olanları ancak temsil ederler. Bu konuda dürüst olunmalıdır.

 

STK’lar güçlendirilmeli ve devletin görevlerinin bir kısmını üstlenmelidirler. 

Hollanda’daki STK’lar entegrasyona engel mi olmaktalar?

Veyis Güngör : Hayır. Hollanda’daki Türk STK’lar iddia edildiği gibi Türklerin entegrasyonuna engel teşkil etmemektedirler. Tam tersi, temsil ettikleri ya da muhatap oldukları yani ulaşabildikleri kitlenin entegrasyonuna yardımcı olmaktadır. Hedef kitlesinin sosyal ve digger ihtiyaçlarını karşılayarak veya bu yönde faaliyetler yaparak hem entegrasyon hem participasyon alanında katkıda bulunmaktadır. Bu katkı belki tartışılabilir. Ama STK’lar entegrasyona engeldir demek, abesle işgal etmek olur. Doğru bir tesbit değildir. Türk STK’ları diğer toplulukların kurum ve kuruluşları gibi, bireyin topluma katılımında önemli rol oynamaktadırlar. Biraz daha ileri giderek konuşmak gerekirse, STK’lar güçlendirilmeli ve devletin görevlerinin bir kısmını üstlenmelidirler. 

Aydın Üre : Maalesef Hollanda’da Liberal Parti (VVD), Sosyalist Parti (SP) ve Demokratlar66’nın (D66) meclise sunduğu Türk sivil toplum kuruluşlarının (STK) entegrasyona engel olduğuna ilişkin olan ve kabul gören önerge bizi derin düşünceye sokmuştur. 
Hollanda’daki Türk STK’lar entegrasyona engel mi olmaktadırlar? Bence hayır. Çünkü 2008 de Hollanda İçişleri Bakanlığı tarafından camilerin (camilerimiz STK oluyor bu durumda) topluma ne kadar faydalı ve yararlı olup olmadığı konusu tarafsız Oikos vakfına inceletilmiş ve bu araştırma sonucu STK’ların topluma faydalı olduğuna dair sonuçlar elde edilmiştir. Bilindiği gibi bu STK’lar gönüllülerle yürütülmektedir, profesyonellik aranmasın. Peki bu sekiz yıl içinde ne değişti diye sormak lazım yetkililere.


Bu STK’lar ihtiyarından gencine, öğrencisinden işçisine ve memuruna kadar dayanışma ve kaynaşma alanı sağlıyor. Ve STK yönetimleri bu kişilerden oluşuyor. Şimdi bu kişiler entegrasyon mahrumu mu oluyorlar? Bu STK yönetimindekilerin bir çoğu üçüncü nesil, eğitimlerini burada almış Hollandalı Türklerden oluşuyor. 

Ayrıca devlet kurumları hafif suçluları (taakstraf), sosyal ödenek (DWI) alanları ve diğer topluma geri kazanılması gereken kişileri buralara yerleştiriyor. Demek ki faydalı olduğumuzdan yerel yönetim bu kişileri buralara yerleştiriyor. Bence bu önergeyi veren milletvekilleri bu bilgilerden mahrumlar yada zamanında bizlerin oyuyla temsilci seçtiğimiz kişilerin kendi ‘ideolojileri’ için kullanılan malzeme diye düşünüyorum.

 

Hollanda’daki Türk STK’ları değişime ayak uyduramamaktadırlar.

 

Sefa M. Yürükel: Hollandadaki Türk STK ları değişime ayak uyduramamaktadırlar. Digital çağda yaşadığımızın farkında bile değiller. Derneklerine gelen mektupların çoğunu bile okuyamamaktadırlar. Hollanda ve Dünyadaki konularda, kendi branşlarında olan dernek yada vakıfların çalışmaları ile ilgili bilgi ve bilinç eksiklikleri çok. Gençlerimiz artık, Hollanda’yı daha iyi tanıyorlar. Kendilerinden daha az okuyan, araştıran dernek yöneticilerinin gelişmeyi kültürel muhafaza adı altındaki yaklaşımlarının durduramayacağının farkındalar. Entegrasyonu engellediklerinin farkındalar. 

 

Türk TSK larının yöneticilerinin büyük çoğunluğu, günlük hayatının bir çoğunu kelime haznesi dar olan insanlardan oluşmaktadır. Hollandalıları ve Hollandadaki gelişmeleri yorumlamaktan acizdir. Zaten Hollandada yaşadıkları halde Hollandayla resmi kurumlarla ilişki ve bir kaç tanıdık hariç günlük olarak doğru dürüst sürdürülebilir bir ilişkileri yoktur. Olmadığı içinde, TSK üyelerinide kendi dar alanlarında tutmaktalar. 

 

Hollanda’lılarla ortak aktivitelerden imtina etmekteler. Buda getiri olarak, eksik ilişki, iletişim yetmezliği, kültürel ve sosyal kapanmayı getirmekte. Kendi üyelerinide izole etmede rol oynamaktadırlar. Bununda Hollandadaki, siyasi, kültürel ve sosyal konulardaki doğal ve aktiviteler yoluyla olması gereken entegrasyona hiç bir katkısı yoktur. Bizzat günümüzdeki oynadıkları rollerle entegrasyona engel olmaktadırlar. Türk TSK lar, yaşantıları ve aktiviteleri itibarı ile Hollandada yaşadığının bile farkında değiller. Üyelerinide zaten buna uygun hareket eden insanlar durumuna düşürmüşlerdir. Bugünkü halleri ile TSK lar, Hollandaya ve üye olan Türklere yararlı değillerdir. 

 

Sadece Türkçe konuştukları için Türkçenin kaybolmamasında rolleri vardır. Onun dışında gelenekleri bile sürdürmekten aciz durumdadırlar. Toplumsal öğeleride yarım bildikleri için, gelenekleri dejenere de etmektedirler. Yani bilmedikleri konularda biliyormuş gibi konumdalar. Sağlam bir kültürel yapı ve sosyal yapı geliştiremedikleri ve kurumsallaşamadıkları içinde, Hollandaya kendi kültür ve gelenekleriyle bile katkı yapamamaktadırlar. Çünkü entegrasyon her zaman tek yönlü değildir. Karşılıklı etkilenmeylede olur. Yeni bir şey yaratılır. Ama tabiki esas asli unsur olan Hollanda Milletinin dışında değil içinde olarak. Mevcut TSK lar Hollanda Milletinin esasında yaşam kalitesine ve işlevlerine baktığımız zaman dışındadırlar. Bence katkıları çok cüzzidir. Buda meseleyi halletmez. Eğer bu konuda gerçekten dürüst olunacaksa, mevcut TSK lar entegrasyonun önünde engeldir. Türklerinde Hollanda Milleti içinde  itibarlı olarak gelişmesini engellemektedir.

 

 

 

 

Murat Gedik : Şahsen buna katılmıyorum. Belki kendini Hollanda toplumundan soyutlayan STK’lar vardır, bilemem. Fakat ben önemli STK’ların entegrasyona engel olduklarını zannetmiyorum. Bu ithamda bulunanlar öncelikle entegrasyon deyince neyi kast etmektedirler, buna bir açıklık getirmeliler. Var ise uyuma engel olan çalışmalar, o zaman bunlar örnekleriyle gündeme taşınmalı. Ben Hollanda Türk Federasyon olarak her zaman entegrasyonu desteklemişimdir, bunun yanında da özümden kopmamanın vazgeçilmez olduğunu söylemişimdir ve faaliyetlerimle bu tutumuma destek vermişimdir. Yani, entegrasyon denince ne anlaşılıyor, önce buna bi cevap verilmeli.

 

 

Dışarıya karşı açık ve şeffaf  değiliz

 

Hollanda Türklerinin Türkiye’deki siyasi ve dini çizgilere göre hareket ettiği yönündeki VVD, SP ve D66 partilerinin görüşlerine katılıyormusunuz?


Veyis Güngör : 
Hem evet. Hem hayır. Şöyleki, Hollanda’daki Türk kuruluşlarının tarihçesine baktığımızda, yapılanmalarının, özellikle 12 Eylül 1980 ihtilali öncesi yapılanmalarda siyasi ve dini kuruluşların Türkiye’deki yapılanmalara göre şekillendiği, kurulduğu doğrudur. O zamanki STK’ların 1980 öncesi Türkiye’sinin bir izdüşümü olduğu görülür. Dolayısıyla, Türkiye’nin etkisinde kalmış olmaları hatta bazı STK başkanlarının Türkiye’den tayin edildikleri doğrudur. Bu tarihi bir olaydır ve gerçektir. Olaya böyle bakarsak cevap evet olur. 


Ancak yıllar içinde Hollanda’daki Türkler kendi STK’larını yönetecek, idare edecek başkan ve yöneticileri yetiştirmiş ve genelde buradaki insanların yani kuruluşların üyelerinin yönetimi tayin ettikleri noktaya gelmiştir. Tabiri caizse, reşit olmuşlardır. Yani bir derneğin veya vakfın başkan ve yöneticileri seçmeleri için Türkiye’den veya başka bir merkezden icazet almaları gerekmemektedir. Hollanda Türk toplumunun genel sosyolojisi de böyledir. Bu noktadan sorunuza yaklaştığımızda, elbette ‘hayır’ cevabı ortaya çıkar. 


Tabiiki her iki süreci yaşayan Hollanda veya Avrupalı Türklerin günümüz STK’larında hala yaşanan sorunlar vardır. Hala bazı kuruluşların birinci şık’ta verilen cevap yönünde hareket ettikleri doğrudur. Türkiye’den gelip buralardaki STK’lara başkan tayin etmek, aslında bize hakarettir. 
Şunu da belirtmem gerekir;  VVD,SP ve D66 partilerinin görüş ve iddiaları mutlaka tartışılmalıdır. Aidiyet meselesi ayrı, Türkiye’den idare edilmek ayrı şeylerdir. Müsade buyururlarsa buna biz, Hollanda Türkleri karar versin. Türkler, bir diaspora grubu gibi, bağımsız ama hem içinde yaşadığı ülkeleri etkileyen hem aidiyet duyduğu ülkeleri etkilen bir grup olmanın yolunu bulsunlar. STK’lar bu yönde kafa yorsunlar. 

Aydın Üre : Bu neden kaynaklanıyor diye öncelikle kendimize sormamız lazım. Iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Öncelikli dışarıya karşı açık ve şeffaf olmadığımızdan siyasilere bu görüntüye meyil veriyoruz. Yılda bir gün açık gün veya kermes düzenlemekle açıklık ve şeffaflık elde edilmiyor maalesef.

Su gerçeği hepimiz kabul etmemiz lazım: biz Türk milleti olarak duygusal bir toplumuz. Vatanımızı ve milletimizi diğer ırklara nazaran daha çok seviyoruz ve düşkünüz. Fakat sevinmeyi ve üzülmeyi yerinde ve dozunda yapamadığımızın kanaatindeyim. Başkalarının  gözünde biz abartıyor olabiliriz. 


Diğer bir konu ise: buranın ‘bazı’ milletvekilleri Türkiye`nin iç ve dış meselelerini bilinçli ve kasıtlı olarak buralara taşıdıkça ve bu gibi önergeler sundukça bizleri sokaklarda miting alanlarında görmeye alışması lazım.

 

Murat Gedik : Her STK’nin bir kuruluş felsefesi vardır, bunu inkar etmemek lazım. Niçin kuruldunuz, hangi fikre hizmet ediyorsunuz gibi sorulara kaçamak ya da inkarcı cevaplar vermemek lazım. Böyle yaklaşımlar öncelikle kendine ve kuruluşuna saygı duymamak demektir. Onun için ne isen, o. Dik duruş sergilemek lazım. Örneğin Türk Federasyon Türk milliyetçiliği, Ülkücü dünya görüşü üzerine kurulmuş bir STK’dır ve bu doğrultuda faaliyetlerini yürütmektedir. Elbette Türkiye siyaseti ile ilgileneceğiz, fakat Türkiye’de her olup biteni buraya taşımak bu toplumun lehine değildir. Bu konuda bizler hassas davranıyoruz, nihayetinde Hollanda’nın vazgeçilmez bir parçasıyız biz. Bahsetmiş olduğunuz partilerin bu söyleminde kısmen de olsa haklılık payları var. Fakat unutmayalım ki Türkiye’deki var olan (siyasi) kargaşaların buraya taşınmasına bence en büyük sebep Hollanda medyası ve siyasileridir. Özellikle Türkiye kökenli olupta toplumu Türk ile barışık olmayan siyasiler bu işin başını çekmekteler.    

1960’lı yıllarda Hollanda’ya gelen Türkler bagajlarında siyasi görüşlerinide getirdiler

 

 

 

 

Sefa M.Yürükel: Bu doğru bir tespittir. Göç ün sebebi ne olursa olsun 1960 lardan bu tarafa Hollanda’ya gelen Türkler, Türkiye’den gelmeden önceki, siyasi ve kültürel sosyal yapılarda fikirsel olarak bagajlarında getirdiler. Ama bu konularda herkes o zamanlar öncelikli olarak Türktü. Fazla ayrı düşünmek ve davranmak yoktu aralarında. Özellikle 1970 den sonra ise, Hollandaya gelen siyasi kimlikli insanlar, Hollanda’da çeşitli dernek oluşumları yarattılar. Çünkü bu konuda kabiliyetli idiler. Bu oluşumlara daha sonra çeşitli dini cemaatlere üye oluşumlar ve hemşeri oluşumlarıda eklendi. 

Türk toplumu daha farklı bir mecraya girerek farklı kimlikleri, parçalı olarak daha belirgin olarak yaşamaya başladı. Bu süreçte Türkiye eksenli değişimlere ayak uydurdular. Hollanda ile ilişkileri sadece burada yaşamakla ve para kazanmakla ilgili idi. Bu durum gittikçe kemikleşti. Türkler Toplumsal yapı itibarı ile de, sosyal ve kültürel seviye olarak, okumayan araştırmayan ve bunada çok değer vermeyen insanlardan oluştukları içinde, kendileri gibi düşünenlerin dışındakilerle iletişime geçmediler. Küçük; siyasi, hemşeri ve tarikat gruplarına bölündüler. Bu bölünmelerde ise yeni dernek ve vakıflar oluşturuldu. 

Hollandadaki gelişmelere değil, esas olarak Türkiyedeki gelişmelere endekslendiler. Küçük bir kesim haricinde, büyük oranda dernekler ve vakıflar Türk menşeili olmayıda yanlış kullanarak  içe kapandılar ve büyük ölçüdede Hollandadaki gelişmelerden kendilerini soyutladılar. Şimdi ise evlerde sefaletin yarattığı kolaylıktan  dolayıda, Türk TV leri Hollanda TV lerinden daha çok rağbet görmekte ve nerede ise Hollanda haber ve programları dahi hiç seyredilmemektedir. 

Bu dernek ve vakıflarının binalarındaki seyredilen TV ler içinde geçerlidir. Buda ilgiyi Hollandadan çok Türkiyeye yönlendirmede etkin oldu. Yani Hollandadan bir çok alanda ve burada yaşamalarına rağmen koptular. Etnik getto psikolojisi ile yaşamlarını sürdürdüler ve halada  sürdürmekteler.

 Hollandadaki seçimlere ilişkin katılım düzeyine baktığımız zamanda, katılımın çok düşük olduğunu görmekteyiz. Zaten Hollanda siyaseti ile ilgileri çok az olmaktadır. İlgilenenle ise, Hollandada ki sistem içersinde  bir yere gelmek isteyen, belediyede encümen, milletvekili, senatör olmak isteyen insanlar olduklarını görürüz. Bu kişilerin adaylıkları döneminde kendilerini seçtirme gayretlerinden dolayıda, sadece Hollanda Türklerinin çok küçük bir kesimin, sadece o günler için, Hollanda siyaseti ile geçici olarak çok az bir bilinçle ve bilgi ile ilgilendiğini görüyoruz.

 

Bunların sebeplerinden en önemli olanlarından birisi ise, bugün itibarı ile, Hollandada yaşayan Türklerin STK’larla ilgili bölümünün önemli bir kesmi, Türkiyedeki değişik siyasi partilerin veya inanç gruplarının yada tarikatların örgütlerinin uydu örgütlenmesi durumundadır. Burada kimin başkan olacağına bile Türkiyedeki merkezler karar vermektedir. Uzaktan kumandalı yöneticiler ise Türkiyeye göre davranmaktadır.Toplumuda ona göre yönlendirmektedir. Bundan dolayıda bir türlü Hollandada ayakları yere basan, Hollanda’ya yönelik demokratik  bir kurumlaşma olamamışlardır. Burada genellikle Türkiye merkezli odaklarla hareket eden Türkler, bir türlü Türkiye ve Hollanda arasında bile bir denge oluşturmamışlardır. Dünyaları sadece Türkiye olmuştur. Buda haklı olarak Hollanda devletinin dikkatini çekmiş ve raporlarına girmiştir. Eğer Hollanda Türklerinin örgütlenmeleri, bu sürdürülemez durumu sürdürmede ısrar ederlerse, Türkiye ve Hollanda arasında ilgi anlamında  bir denge kuramaz ise,  Hollanda siyasi ve kültürel, sosyal ve ekonomik çevrelerdenden yoğun tepkilere hazır olmalıdır. Hollanda her ciddi devlet gibi, önemli bir kısmı kendi vatandaşı olan Türklerin yeni vatanlarıyla ilgilenmeleri ve her konuda katkılarını beklemektedir. Bunda yadırganacak bir durum yoktur.

 

STK’lar işlevlerini sorgulamalıdırlar

STK’lar artık işlevini tamamladı. Farklı oluşumlara gerek olduğu yönündeki düşünceye katılıyormusunuz?

 

 



Veyis Güngör : Toplulukların olduğu her yerde, örgütlenmeler, gruplaşmalar, bir araya gelmeler hep olacaktır. STK’ların işlevi hiç bitmez. Belki şu olabilir, 30, 40 yıl önce, o günün şartlarına göre kurulan STK’lar günümüze yönelik vizyon ve amaçlarını değiştirebilirler. Değiştirmelilidirler de. Günümüz insanının şartlarına göre yeni faaliyet alanları seçebilirler STK’lar. Örneğin 1970’lı yıllarda Hollanda’daki Türklerin gündemiyle, 2016 yılındaki Hollanda Türklerinin gündemi çok farklıdır. Bu yönde STK’lar işlevlerini sorgulamalıdırlar. 
Farklı oluşumlara her zaman gerek vardır. El atılmayan alanlar veya var olan alanlarda yenilikçi olmak toplumumuzun yararınadır. Birbirini taklid eden STK yerine, farklı alanlarda, uzmanlaşmaya başlayan ve uğraştığı alanda fikrine başvurulabilecek konuma gelmenin uğraşını versinler.

Murat Gedik : Buna katılmıyorum. Işlevini tamamlayan zaten piyasadan çekiliyor, bunlar da genelde Hollanda Devletinden senelerce para almış fakat şu an para muslukları kapanan STK’lar. Burada önemli olan STK’ların kendilerini geliştirmelerinde yatmaktadır. Örneğin bundan 40 sene önce Hollanda Türk Federasyon’un kurulma sebeplerden biri de Türkiye’mizde var olan komünizm ile mücadele idi. Bugün komünizm kaldı mı? Hayır. Fakat halen ayaktayız ve halen güç kazanmaktayız, sebep? Çünkü insanımıza yapmış olduğumuz faaliyetler ile yaklaşıyoruz ve talep görüyoruz. Zamana göre kendini geliştirmek, fakat burada da özünden kopmadan hareket etmek. Son zamanlarda Türkiye’den maddi katkı alıp kurulan ya da var olupta şişirilen STK’ları görmekteyiz, bunların da akıbeti yarın bu maddiyat son bulunca bitmek olacaktır. 

480.000 ne yakın Türk bu STK ların yörüngesinden uzunca bir zamandır kopmuştur

 

Sefa M. Yürükel : Bence Türk STK lar bugünkü konumları kendi kendilerini işlevsiz hale getirmişlerdir. Hollandadaki olaylarla ve gelişmelerle ilgilenmeyen STK lar hasta adam durumundadır. 480.000 ne yakın Türk bu STK ların yörüngesinden uzunca bir zamandır kopmuştur. Kendilerini geliştirmeyen ve gelişmelere ayak uyduramayan STK lar büyük çoğunluğa hitap etmemektedir. 

 

Konuya ilişkin bir başka sebep ise, değişen çağ ve yeni gelişmeler ve entereselerdir. İnsanlar artık yaşamlarında iş ve okul anlamında yer değiştirmekte ve mobil durumuna geçmişlerdir. Nerede iş varsa oraya Hollanda içindede göçmektedirler. Yada emekli olup Türkiyeye gitmektedir. 

 

Türkler eskiye oranla esas olarak ikinci ve üçüncü nesil olarak yeni bir yaşam ve entereseler kazanmışlardır. Bu değişim ve etkileşme doğaldır. Buda STK’ların yönetim ve üyelerinin yer değiştirmesi ve yetersiz olmasının potansiyelini üretmektedir. STK’lar entereselerin ve yer değişmesinden dolayıda nitelikli  yönetici bulamamaktadır. Nitelikli yönetici ve üyeler gittikçe azalmaktadır. Ekonomik olarak devlet katkılarının yaşanılan küresel kırizlerin yansıması olarak azalması veya verilemez duruma gelmesininde STK ların işlevsizleşmesinde büyük katkısı vardır. Buda ekonomik geliri olmayan STK ların önemli bir faktör olarak yaşam olanaklarını kısıtlamaktadır.

 

Önümüzdeki süreçte, sadece Türk Milletinin değil, Hollanda Milletinin gerçekten bir parçası olmayı, aktiviteler ve tavırları ile ortaya koymayan STK lar müzelik olmaya mahkum olacaklardır.Türkiye ile ilgilendikleri oranda Hollanda ilede ilgilenen STK lar yaşam olanaklarını sürdüreceklerdir. Bu konuda denge kuramayanlar ise silinip gidecek yada dar bir grup olarak kalacaklardır. Dini cemaatler ise belli oranda yaşamlarını sürdürseler bile, Hollanda devletini rahatsız edecek seviyede hareket etme durumu ile karşı karşıyadırlar. Bunu raporlardan ve söylemlerden görebiliyoruz. 

 

 

 İbadet etme dışında dini siyasi oluşumlar, Hollanda’da sürekli olarak,  itibar edinmeleri ve benimsenmeleri mümkün değildir. İllegale itilirler. Buda onların sonu olur. Yani onlarda Hollanda ile ilgili bir katkı sağlamadıkları için, hedef tahtasındadırlar. Yani Hollandaya katkı  acısındanda esasında işlevsiz durumdadırlar. Bu konularda Hollanda devleti ve Hollandada yaşayan Türk olarak herkes dikkatli olmalı ve entegre olmuş, Hollanda’yıda düşünen yeni tip STK lar yaratmalıdırlar. Yoksa bugünkü TSK’ların işlevsizliklerinin yanında kendileri ve gelecekleride heba olur.  Türk TSK lar ne kendilerini geliştirmiş nede üyelerini geliştirmişlerdir. Bu durumda ne Türkiyeye nede Hollandaya yardımcı olamazlar. Gelinen durum Türk STK lar açısından içler acısıdır. Bu bir bitişin hikayesidir.