‘Pastadan Hakkımıza Düşeni Talep Ediyoruz’


  • Kayıt: 22.02.2017 17:50:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:01:39

 

DENK Partisi olarak tek hedefimiz bu ülkedeki sıkıntılara çözüm getirebilmek. Partimiz ne sağ, ne de sol bir düşünceye sahip, biz merkezin tam ortasında durmaya çalışıyoruz. Hollanda’daki tüm vatandaşların problemlerine çare olma çabasındayız,’ diyen DENK Partisi lideri Tunahan Kuzu ve partinin Genel Başkanı Selçuk Öztürk’e DENK Partisi ve Hollanda’daki siyasi atmosferi sorduk.

 

DENK Partisi ne durumda?


Selçuk Öztürk: Çok iyi gidiyor. DENK Partisini Hollanda’da tanımayan medya organı, siyasetçi, bürokrat yok. Hollanda’nın büyük bir kısmı artık DENK Partisini tanıyor.

 

Kaç üyeniz var?


S.Ö.: Partimizin şu an 3.500 üyesi var ve bu sayı her ay artmakta. Parti bınamız bünyesinde siyaset okulu, gençlik kolları ve DENK medya bulunmakta. Baktığımızda şu an Hollanda’daki mevcut siyasi partilerde ne varsa  DENK Partisinde de var.

 

Bu 3.500 üye genelde Türk kökenli mi?


Tunahan Kuzu: Bu sayının bine yakını Hollanda kökenli, diğer kalan kısım Türk, Fas, Endonezya, Somali, Bosna, Afgan ve daha farklı kökenli vatandaşlardan oluşmakta. Hem çalışanlar, hem de üyelerimiz arasında her ırktan insan bulunmakta.

 

DENK Partisinin kuruluşundan bahsedebilir misiniz?


T.K.: DENK Partisi Mayıs 2015 yılında resmi olarak kuruldu. 2014 Kasım ayında yaşadığımız olaylardan sonra altyapı çalışmalarımızı başlattık, 2015 yılında resmi olarak partimizi kurduktan sonra aynı yolda tüm istikrarla devam ettirdik. Fakat bunu gerçekleştirirken çalıştık, çabaladık, tırnaklarımızla kazıyarak belli bir seviyeye getirdik. Ve artık Hollanda da istikbal vaat eden partilerden biri konumuna geldi. Șu dönemde Hollanda’daki mevcut bazı siyasi partilerin üyeleri azalırken DENK Partisinin üyeleri gün geçtikçe artıyor. Hollanda’da şu an hızla ilerleyen siyasi parti DENK Partisi diyebiliriz.

 

İşçi Partisinin gittikçe sağa doğru kayması  bizim bu kararı almamıza sebep oldu.


DENK Partisini kurmadan önce (PvdA) İşçi Partisindeydiniz. Keşke daha önce İşçi Partisinden ayrılıp kendi partimizi kursaydık diyor musunuz?


S.Ö.: Ben ve Tunahan bey 2012 yılında (PvdA) İşçi Partisinde milletvekili seçildik. İlk etapta parti içerisinde Hollanda’daki çarpık gidişatı değiştirmek için mücadele vermek istedik. 2 yıl çabaladıktan sonra parti içerisinde bizim istediklerimize yer verilmeyeceğini anladık. İşçi Partisinin gittikçe sağa doğru kayması  bizim bu kararı almamıza sebep oldu.

 

T.K.: Ek olarak şunu söylemek istiyorum; İşçi Partisi zamanında benim dedeme oturum izni vermiş bir parti.  O zaman ki İşçi Partisiyle şu dönemdeki İşçi Partisinin arasında dağlar kadar fark var. Şu an Hollanda’daki mevcut siyasi partilerin düşüncesi (PVV) Özgürlük Partisinin sahip olduğu kitleyi kendimize nasıl çekeriz düşüncesi.

 

Zaten (PvdA) İşçi Partisiyle (PVV) Özgürlük Partisi ortak bir koalisyon kurdular. 2012 yılındaki seçimlerde vatandaşın İşçi Partisine oy vermesinin en büyük sebebi o gidişata dur demekti.

 

2012 yılındaki seçimlerden sonra siyasi partiler kendi aralarında seçim sonuçlarını değerlendirdiler. Bunu yaparken İşçi Partisindeki bazı politikacılar oyların yüzde sekseninin yabancılardan geldiğini umursamayıp (PVV) Özgürlük Partisine oy verenlerden yüzde onunun İşçi Partisine oy vermiş olmalarına sevindiler.

 

İşçi Partisinde iki yüze yakın Türk kökenli belediye, eyalet meclis üyesi ve belediye başkan yardımcıları vardı. Şu anda bu sayı 50 civarında.


Yabancı uyruklu seçmen ile (PvdA) İşci Partisinin arası açıldı mı diyorsunuz?


T.K.: Selçuk bey ve ben siyasetin içinde uzun zamandır bulunmaktayız. Zaman içerisinde yaşanan bir takım olaylar seçmeni (PvdA) İşçi Partisinden uzaklaștırdı.

 

Bunlardan biri 2016 yılında yașanan Ermeni tasarısı olayı. Bir diğer olay ise Wouter Bos döneminde yabancı kökenli belediye meclis üyelerinin kalitesiz olduğu söylentisi. Fakat 2012 yılında vatandaşlar son kez (PvdA) İşçi Partisine şans verdiler. İşçi Partisi bu şansı değerlendirmek yerine kaybetmek için elinden geleni yaptı.

 

S.Ö.: Aslında bu sürecin başlangıç yılı 2002. O yıllarda İşçi Partisinde iki yüze yakın Türk kökenli belediye, eyalet meclis üyesi ve belediye başkan yardımcıları vardı. Şu anda bu sayı 50 civarında.  Örnek vermem gerekirse eskiden Venray belediyesindeki cami başkanı aynı zamanda İşçi Partisinde belediye meclis üyeliği yapabiliyordu. İşçi Partisi eskiden halkın bir çok kesimini içerisinde barındırabiliyordu. Fakat şimdi durum değişti ve şimdi o cami başkanı (PvdA) İşçi Partisi tarafından aynı düşüncede bulunmadığı iddia edilerek saf dıșı bırakıldı. 


(PvdA) İşçi Partisi vatandaşlar arasında ayırımcılık mı yapıyor?


T.K.: Benim bir örnek vermem gerekirse 2014 yılında belediye seçimleri esnasında Diederik Samsom Lahey şehrinde bulunan Schilderswijk mahallesinde kapı kapı dolaşıp seçmenin hangi partiye oy vereceğini soruyor. Bu mahalle yabancı kökenli vatandaşların oturduğu bir mahalle. Samsom’un kurduğu cümle aynen şu şekilde; ‘ben bu vatandaşların (PvdA) İşçi Partisine oy vermesinden rahatsızım’. Bu anlattığım size şaka gibi gelebilir ama maalesef acı bir gerçek. Diederik Samsom’un kurduğu bu cümle hatta (PvdA) İşçi Partisinin kayıtlarında da mevcut. Hollanda Parlamentosunun çalışma şekli şu şekilde; eğer Groningen vatandaşlarına kötü bir haber verilecekse Groningen’den gelen bir milletvekiline bu sorumluluk yüklenir. Bu anlayış etnik kökenler için de geçerli. Mesela Türk vatandaşlarına kötü bir haber verilecekse bunun için Türk kökenli milletvekillerine görev düşer. Biz bu anlayışa karşı çıkınca 2014 yılında parti içerisinde kırılma noktası yaşadık.

 

Basın danışmanlarının Asscher’a tavsiyesi yabancı kökenlilere baskı yapmak oldu. Çünkü bunun prim yaptığı, oy getirdiği savunuldu.


 

Lodewijk Asscher’la aranızda soğuk savaş var. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?


S.Ö: Asscher Amsterdam’dan Parlamentoya transfer olup, daha sonra başbakan yardımcısı olup, İşçi Partisinin prensi halini aldı. İlk etaptaki görevi 2012 yılında ülkenin içinde bulunduğu işsizliği azaltmaktı. Tüm bakanlıklarda kısıtlama yapılırken Asscher’a bu problemi çözmesi için 600 bin avro bütçe tanındı. Fakat bu konuda çıkardığı tasarılar, kanunlarla hiç bir şekilde başarılı olamadı. Parlamentodaki siyasetçilere basın danışmanları yön veriyor. Asscher bu konudan alnının akıyla çıkamayınca basın danışmaları tarafından farklı bir imaj için yönlendirildi. Basın danışmanlarının Asscher’a tavsiyesi yabancı kökenlilere baskı yapmak oldu. Çünkü bunun prim yaptığı, oy getirdiği savunuldu. Asscher o saatten sonra müslümanları ve özellikle Türk kökenli vatandaşları hedef olarak aldı.

 

Seçimler sonucunda İşçi Partisiyle koalisyon kurmanız gerektiğinde tepkiniz ne olur?


T.K.: Hemen kabul ederiz. Çünkü (PvdA) İşçi Partisi 2012 yılında Özgürlükçü Partisiyle işbirliği yaptığında tüm prensiplerini çok basit şekilde bedavaya sattı. (PvdA) İşçi Partisiyle koalisyon kurmak bizim için çok basit olacak.

 

Seçim sonuçları doğrultusunda kesinlikle koalisyon kurmam dediğiniz bir parti var mı?


T.K.: (PVV) Özgürlük Partisi, A’dan Z’ye bizim prensiplerimize ters düşen bir parti.

 

Koalisyon kurmakta zorlanmayacağınız partiler var mı?


 

T.K.: Siyaset bir alış veriş meselesi, bu alışverişte prensipler, temel değerler üzerinden yapılmaz. Bizim için önemli olan bir kaç nokta var.

 

Bunlardan ilki adalet, ikincisi eşdeğerlilik, üçüncü bizim için önemli olan konu çifte standarda karşı savunduğumuz mücadele. Bu üç noktada anlaşabileceğimiz tüm siyasi partilere kapımız açık.

 

S.Ö.: Bu konuya ek olarak şunları söylemek istiyorum; Hollanda’nın bu 3 değere tekrar kavuşmasına ihtiyacı var. Eskiden toleranslı, şeffaf olarak anılan, barışçıl bir ülke olarak bilinen Hollanda, şimdilerde ırkçılığın, islamafobinin, ayrımcılığın arttığı, yabancı kökenli vatandașların istenmediği bir ülke haline geldi. Ve DENK Partisi olarak Hollandanın ihtiyacı olan değerleri tekrar bu ülkeye vermek için uğraşıyoruz.

 

DENK Partisinin seçim hedeflerini anlatabilir misiniz?


T.K.: Kesinlikle Selçuk beye katılıyorum. Ek olarak şunu söylemek isterim, gerçekçi olmamız gerekiyor. DENK Partisi olarak önümüzdeki seçimlerdeki hedefimiz 5 milletvekili çıkartmak.

 

Çünkü zamanında iki kişiden oluşan partimizin 150 kişilik mecliste etkisinin olmayacağı savunuldu. Biz iki kişiden oluşan partimizle Hollanda’daki gündemi nasıl değiştirebileceğimizi gösterdik. Seçim sonuçlarında hedeflediğimiz 5 kişiye ulaşabilirsek bu ülkede daha fazla etki kazanabileceğimizi düşünüyorum.

 

Sylvana Simons’un beklenmedik ayrılmasını gece saat 2 gibi medya aracılığıyla öğrendik. Bu davranışı hiç bir şekilde etik bulmuyoruz.

 

DENK Partisine katılması ile ses getiren ünlü sunucu Sylvana Simons’un beklenmedik ayrılması da bir o kadar ses getirdi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?  


Sylvana Simons DENK Partisinden ayrılmak istediğine dair bize hiç bir şekilde beyanda bulunmadı. Ben ve diğer parti çalışanlarımız bu olayı gece saat 2 gibi medya aracılığıyla öğrendiğimiz için yaptığı bu davranışı hiç bir şekilde etik bulmuyoruz. Bu olaydan sonra parti çalışanlarımızla grup toplantısı yapıp durumu değerlendik ve biz yürüdüğümüz yolda devam ediyoruz. Bizim misyonumuz kişi odaklı değil, bizim hedeflerimiz var ve biz hedeflerimizi gerçekleştirmek için siyaset yapıyoruz. Siyaset ortamında bu tür değişiklikler olabilir.

 

Sylvana Simons medyaya verdiği açıklamalarda sizin onu emniyeti konusunda çok fazla desteklemediğinizi savundu. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?


Biz onun emniyeti için elimizden gelen tüm imkanları sunduk. Gerek ona özel araç tesis etmemizle, benim birebir otoriterlerle yaptığım görüşmelerde onun kendini güvende hissetmesi için tüm desteğimizi sunduk.

 

Wilders Hollanda’daki mevcut tüm partileri kendine çekmeyi başarabildi


(PVV) Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders hakkındaki düşünceleriniz neler?


Wilders başbakanlık konumuna henüz erişmedi ve belki hiç bir zaman o konuma ulaşamayacak, gerçi son analizlere bakıldığında önümüzdeki sonuçlarda en fazla oy alıp, en büyük parti olabileceği gözlemleniyor.

 

Wilders’in stratejisi işe yaradı. Çünkü Wilders Hollanda’daki mevcut tüm partileri kendine çekmeyi başarabildi. Bizim yapmak istediğimiz Wilders’e yanaşan tüm politik partileri yerine oturtup tekrar dengeyi sağlamak.

 

Mecliste bazen dışlandığınızı düşünüyor musunuz?


T.K.: Bu durum sadece ben ve Selçuk beyin yaşadığı durum değil, bu durum bu ülkede yaşanıyor. (PVV) Özgürlük Partisi liderinin verdiği demeçler bir sonraki gün cami duvarlarına yazılıyor, camlar kırılıp, domuz kafaları binalara atılıyor. Wilders sayesinde Hollanda’daki bir takım kesim ırkçılığın normalleştiğini düşünüp bu tür davranışlar sergileyebiliyor.  Toplumda ırkçılığın, kinin, nefret duygusunun arttığını görüyoruz. 2000 yılından bu yıla bakıldığında bu tür nefret dolu duyguların arttığını görebiliyoruz. Ben bu durumdan ötürü çocuklarımın ve bazı vatandaşların geleceğinden endişeleniyorum. Bu sebeplerden ötürü bizim siyasi bir sorumluluk almamız gerekiyor. Bu yanlış trende dur dememiz ve değiştirmemiz gerekiyor.

 

Biraz da Türkiye’ye gidelim.


T.K.: Gitmeyelim. Hollanda’da kalalım.

 

Neden Türkiye ile ilgili konuşmak istemiyorsunuz?


T.K.: Bizim topluma vermek istediğimiz mesaj, Hollanda da yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’yi takip ettiği kadar veya daha azı Hollanda’daki politikayı da takip etmeleri. Eğer bu ülkede yaşayan vatandaşlarımız Türkiye’deki siyasi olayları takibinin yüzde onu kadar takip etse burada yaşayan vatandaşlarımız kalkınır.

 

‘Son bir kaç yıldır Hollanda’da yükselen sağcılıktan dolayı en çok zarar görenler yine yabancı kökenli vatandaşlar.’


Peki bu konuyla ilgili Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarına nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?

 

S.Ö.: Eğer vatandaşlarımız bu ülkede yaşanan olaylara uzak kalmamak ve tepkisini vermek istiyorsa, içindeki hırsı, acıyı başarıya dönüştürmek istiyorsa DENK Partisine üye olmalarını tavsiye ederim.

 

T.K.: Son bir kaç yıldır Hollanda’da yükselen sağcılıktan dolayı en çok zarar görenler yine yabancı kökenli vatandaşlar. Geçtiğimiz yıllarda bu kesime uygulanan siyasi durumdan ötürü bu vatandaşların kendilerine olan özgüvenleri kırıldı. Bu ikinci sınıf muamele gören vatandaşlara çağrımız şu; DENK Partisi için herkes aynı değerde. Parti olarak son iki yılda bu ülkede söylenilmeyen, söylenilmeye cesaret edilemeyen ve söyletilmeyen konulara parmak bastık, açık şekilde, gür sesle ifade ettik.

 

Tunahan Kuzu mecliste Hollandacayı en iyi kullanan seçildi. 


S.Ö.: Evet, Hollandaca uzmanları tarafından yapılan bir araştırmada meclis bütçe görüşmelerinde Başbakan Mark Rutte ve Tunahan Kuzu Hollandacayı en iyi mecliste kullanan politikacı olarak seçildiler.

 

T.K.: Ben böyle bir konumla anılırken, Geert Wilders benim Türkiye’ye dönmemi istiyor. Geert Wilders’in bu ülkede yaşayan yabancı uyruklu vatandaşların bu ülkenin vazgeçilmez bir parçası olduğunu kabul edip, buna artık alışması gerekiyor.

 

‘Uzun sakallı Hollandalı olunca Hipster’,Müslüman olunca terörist’

Yaşadığınız diğer sorunlardan da bahseder misiniz?


S.Ö. : Ben iki sene önce sakallarımı uzatmaya başladığımda çevremden tepkiler aldım.

 

T.K.: Hollandalılar sakal bıraktığında trendi, hipster diye adlandırılırken, müslüman bir erkek sakallarını uzattığında terörist olma şüphesiyle yaklaşılınıyor.

 

Selçuk bey sakallarını uzatmaya başladığı dönemde güvenlik ve adalet bakan yardımcısı Klaas Dijkhof’da aynı şekilde sakallarını uzatmaya başlamıştı. Selçuk beyinkiyle aynı şekilde uzatılan sakalları olmasına rağmen Klaas Dijkhof’un sakallarının ona çok yakıştığı söylenirken Selçuk bey radikalleşti mi gibi tepkiler aldı. Bu ülkedeki çifte standardı böyle basit bir örnekle açıklamak istedim.

 

Hollanda’daki kamuyu partinizin Recep Tayyip Erdoğan’ın uzantısı olduğunu iddia ediyor. Bununla ilgili neler söylemek isterseniz?


 

T.K.: Hollanda’da yeni bir oluşum başladığında bu durumdan rahatsızlık duyulur. Çünkü ortada bir pasta var ve bu pastadan hakkımıza düşeni talep ediyoruz. Eskiden sadece kırıntılar veriliyordu ama biz buna razı değiliz ve hak ettiğimiz parçayı talep ediyoruz. Ne fazlasını ama azınıda kabul etmiyoruz. Bunu yapınca diğer partilerin pastadaki payı küçülüyor. Bundan dolayı tepkiler ve karalamalar başlıyor. Bu durum Hollandanın tarihte yaşadığı bir gerçek. 1930’lu yıllarda Hollandanın yüzde otuzu Katolik mezhebine sahipti. Bu grup kendilerini siyasi olarak organize etmeye başladıklarında Protestan mezhebi bu grubun Hollandaya sadık olmadığını iddia ettiler. Katoliklerin papanın uzantısı olduğunu iddia ettiler. Yine 1930’lu yıllarda bazı Fas kökenli politikacı gündeme geldiğinde bu politikacıların kral Hasan’ın uzantısı olduğunu iddia ettiler. Bugün de bizim için böyle bir durum iddia ediliyor ama bu kesinlikle doğru değil.

 

S.Ö.: Biz Türkiye değil Hollanda siyasetiyle ilgileniyoruz. DENK Partisi binası da Hollanda da siyasi partiler için ayrılmış bütçeyle ve üyelerimizin yardımları ve gönüllülerin katkılarıyla inşa edilmiştir. Kısacası kendi yağımızda kavruluyoruz. Hollandadaki siyasi hayatta o kadar fazla problem var ki Türkiyedeki siyaseti takip etmeye zaman bulamıyoruz.

 

‘Haklıyla haksız,mazlumla zalim,ezenle ezilen arasında net bir tablo ortaya koymak istiyoruz.


Peki DENK Partisi sağ mı, sol mu bir parti?


T.K.: Sağ- sol kavramı 17. yüzyılda Fransız ihtilalinden sonra ortaya çıkan bir kavram. Hollandadaki siyasi ortama baktığımızda sağcı partiler sol hareket ediyor, solcu partilerin sağa kaymaları söz konusu. Bu yüzden sağ- sol kavramı artık geçmişte kaldı. Bizim parti olarak tek hedefimiz bu ülkedeki sıkıntılara çözüm getirebilmek. Bunun da sağı solu yok, biz merkezin tam ortasında durmaya çalışıyoruz. Hollandadaki tüm vatandaşların problemlerine çare olma çabasındayız. Bize sağcı diyen de var, solcu diyen de ama biz bunları ciddiye almıyoruz.

 

S.Ö.: Bizim hedefimiz haklıyla haksız, mazlumla zalim, ezenle ezilen arasında  net bir tablo ortaya koymak. Hangi tarafta olduğumuzu bunlardan yola çıkarak anlayabilirsiniz.

 

İkinizin arasında anlaşmazlıklar çıkabiliyor mu?


 

T.K. : Her gün anlaşmazlıklar çıkabiliyor ama bunu konuşarak çözümleyip, ortak noktayı bulabiliyoruz. Siyaset zaten fikirleri ortaya koyup bunları tartışmaktır.

 

Selçuk bey benden yaşça büyük olduğu için abim benim, Farid Azarkan Fas kökenli ve tabi Hollandalı çalışma arkadaşlarımızda var. DENK Partisi olarak konulara değişik açılardan baktığımız için, hamuru öyle yoğuruyoruz ki neticede lezzetli, güzel bir pasta ortaya koyabiliyoruz.

 

S.Ö: Hollanda’da bu kadar farklı etnik kökeni bir araya toplayıp politika yaparak tarih yazıyoruz.

 

Tunahan bey son olarak seçmenlere ne söylemek istersiniz? 

T.K: 15 Mart 2017’de Hollanda da genel seçimler olacak. Geçtiğimiz son 2 sene yaptığımız gibi şimdi de Hollanda da konuşulmayan, söyletilmeyen konuları açık ve net bir şekilde gür bir sesle dik durarak söyleyebilmek için tarih yazacağız. Ama tarih mi olacak ya da tarihe mi karışacağız veya bu tarih destan mı olacak bunu belirlemek bu ülkede yaşayan vatandaşların elinde. Bu yüzden 15 Mart 2017 tarihinde seçim sandıklarına gidip oyunuzu kullanın.

 

Röportaj : Banu Çelik