“Daha Yolun Başındayız ve Atılacak Çok Adımımız Var.”


  • Kayıt: 08.05.2015 21:54:00 Güncelleme: 08.05.2015 21:54:00

Mustafa Yeneroğlu, Almanya’da yetişmiş, yurt dışı eğitim, kültür ve diaspora politikaları ile azınlık politikaları alanında uzmanlaşmış bir hukukçu. Biz onu sivil toplum çalışmaları içerisindeki aktif duruşundan, azınlıkların, Türkiye diasporasının ve Müslümanların meseleleri için canhıraş koşturmasından tanıyoruz. 7 Haziran’da Türkiye’de gerçekleştirilecek Genel Seçimlere AK Parti’den İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı olarak girecek olan Yeneroğlu ile yurt dışında yaşayan seçmenin sorunları ve çözüm yollarını konuştuk.

 

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

 

1975 yılında Bayburt’ta doğdum. 1976 yılında babamın aile birleşimiyle bizleri Köln’e getirmesi üzerine annem ve ablam ile birlikte Köln’e geldim ve tüm hayatım burada geçti. İlk ve orta eğitimimin akabinde yüksek öğrenimimi de burada tamamladım. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Ve kendimi bildim bileli sivil toplum çalışmalarının içindeyim.

 

Çocukluğunuzda ve gençliğinizde nasıl bir ortam vardı Almanya’da? Ne şartlarda yetiştiniz?

 

Bizim evimiz sadece 34 metrekareydi ve ben 18 yaşıma girene kadar o evde kaldık. Küçük olduğunu bile fark etmediğim o evde çok güzel bir çocukluk geçirdim. Bize sürekli ülkelerine geri dönecek göçmenler ve işçi çocukları olarak baktıkları için siyasi karar alıcılar evlerimizin nerede olacağını ve hangi okullara gidebileceğimizi de belirlemişti. Aslında biz ve ailelerimiz de o yıllarda er ya da geç Türkiye’ye döneceğimize inanıyorduk. Bu “geçicilik” hissinin eşlik ettiği yıllarda bireysel olarak kendimi hiçbir zaman dışlanmış hissetmedim. Ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığımız tecrübelerimiz elbette oldu, ancak bu tecrübeler bana dışlanmışlık hissi vermekten ziyade daha etkin, daha nitelikli çalışmalar yapmamız gerektiğini hatırlattı. Yaşadığımız olayların sebepleri üzerinde durmayı ve bunlarla bilinçli olarak mücadele etmeyi tercih ettim hep.

 

Çocukluğunuzdan beri sivil toplum çalışmalarında aktif olduğunuzdan bahsettiniz. Bu çabanızda sizi en çok ne motive etti, neden böyle bir hayatı tercih ettiniz?

 

12 yaşından beri sivil toplum çalışmalarının içerisindeyim, tam 27 yıldır. Israrımın en önemli sebebi yine toplum olarak içinde yaşadığımız sosyal gerçeklikti sanırım. Hukuki ve sosyal haklarından haberdar olmayan, haklarını koruyamayan, çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak için çırpınan ama ekonomik statüleri ve eğitimleri müsait olmadığı için onların haklarını savunamayan insanları gördükçe bu konuda bir şeyler yapmak gerektiğini ziyadesiyle hissediyordum. Müslüman ya da değil, azınlıkların maruz kaldığı muamele dolayısıyla ve daha iyi bir gelecek hakettiklerini düşündüğümden dolayı çocukluğumdan bu yana sivil toplum çalışmalarına aktif olarak katıldım, eşitlik için her zaman çaba sarf ettim.

 

 

Türkiye’nin 6 milyonluk diasporası pek çok ülke nüfusundan daha fazla. Buna rağmen bu nüfusa uygun bir etki gücüne sahip değil. Sizce neden bu kadar etkisiz bir diasporaya sahibiz?

 

Bunun birçok sebebi var tabii. Hem bizim hatalarımız, hem de içinde yaşadığımız ülke politikaları bu sonucu doğurdu. Ayrıca köken ülkelerimiz de kısa süre öncesine kadar diasporalarının etkilerinin ne denli güçlü olabileceğinin farkında değildi. Hatta bırakın etki güçlerini, varlıklardan bile neredeyse habersizlerdi.  Âdeta onlar hiç yokmuş gibi davranıyor, siyasi kararlar alıyorlardı. Birçokları için sadece seçim zamanlarında hatırlanan, ülkelerine döviz girdisi sağlamaktan başka bir kıymetleri olmayan bir kitleydi bu insanlar. Dolayısıyla Türkiye kendi diasporasına yönelik kuşatıcı politikalar geliştiremedi son dönemlere kadar. Bu da sayıları milyonları bulan, ancak etki gücü çok sınırlı olan bir diaspora doğurdu.

 

Bugün itibariyle bu durum değişti mi?

 

Nispeten değiştiği söylenebilir, ancak olması gerekenlerin çok gerisinde. Söylem-eylem dengesizliği söz konusu. Ancak özellikle AK Parti hükûmetinin son 10 yılda yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik politikaları yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın hissiyatları için bir dönüm noktası oldu. Artık kendilerine inanan, kendi güçlerinin farkında olan, önemsendikçe hem içinde yaşadıkları ülkelerde, hem de köken ülkelerinde daha aktif olabileceklerine inanan nesiller yetişmeye başladı. Ancak henüz yolun çok başındayız. Daha yapılacak çok şey var.

 

 

Nedir o yapılacak şeyler? Seçilirseniz şayet öncelikli hedefleriniz neler olacak?

 

Partim adına ve bireysel olarak üç ana konuda etkin politikalar geliştirerek yola koyulacağımız sözünü verebilirim. Bunlar anadil eğitimi, dinî ve kültürel kimliklerin muhafazası ve ayrımcılıkla daha etkin mücadele olacaktır. Bu çerçevede bir dizi eylem planımız var. Hayatı yurt dışında geçmiş biri olarak vatandaşlarımızın sorun ve meselelerini yakından tanıyorum. Çünkü hayatım aynı sorun ve meselelerle boğuşmakla geçti. Ben burada büyüdüm, çocuklarım burada doğdu. O nedenle bulunduğumuz ülkelerde dinî ve kültürel kimliklerimizle gelecekte de varlığımızı sürdürebilmemiz için, içinde yaşadığımız toplumları zenginleştirip güçlendirmek için aktif çaba sarfedeceğiz.

 

Türkiye siyasetinde büyük bir kutuplaşma hâkim, malumunuz. Yurt dışında gösterilecek bir birliktelik yurt içi siyasete de etki edebilir mi?

 

Bizim ana sloganımız “Birlikte Daha Güçlü”. Parti olarak yurt dışı diasporamızı bütün renkleriyle kucaklamak en büyük çaba ve hedefimiz. Tüm yurttaşlarımızın dinî ve kültürel kimlikleri bizler için eşit derecede önemli ve değerli. Bunları yüzlerce yıllık mirasımız olarak telakki ediyoruz ve bizi zenginleştiren, daha da zenginleştirecek unsurlar olarak görüyoruz. Hiçbir büyük devlet yurt dışında yaşayan vatandaşlarını şucu ya da bucu yaftamalarıyla ayrıma tabi tutmaz. Bizler de aynı şekilde yaklaşmalı, bugüne kadar yapılan hataları tekrarlamalıyız. Üstelik bizim tarihimiz insanlık tarihindeki birlikte yaşama kültürünün en güzide örneklerinden birini teşkil ediyor. Bu mirasa sahip çıkmak bizi çok daha güçlendirecektir. Bu anlayışla, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın göstereceği birlikteliğin yurt içi toplum ve siyaset üzerinde de etkisi olacağına ben şahsen yürekten inanıyorum.

 

Yurt dışındaki Türk vatandaşlarının ilk kez oy kullandığı Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde katılım ’da kaldı. Bu seçimde katılım artacak mı sizce?

 

Az önce  yurt dışı vatandaşların yurt içi siyaset ve topluma etki edebileceğinden bahsettik. Bu etki ancak seçimlere aktif bir katılımla sağlanabilir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız sorun ve meseleleri ile daha yakından ilgilenilmesini istiyorlarsa seçimlere katılıp iradelerini ortaya koymak durumundalar. Seçmenlerden ilgi görmeyen siyasiler o seçmenlerin sorunlarını da gündemlerine almakta acele etmezler; bu dünyanın her yerinde böyledir. O yüzden bizler on yıllardır yakınıp durduğumuz sorunlarımıza artık daha çok değinilmesini ve çözümler üretilmesini istiyorsak seçimlere katılmak zorundayız. Yurt dışında 2,8 milyon seçmenimiz var, bu Türkiye’deki toplam seçmenin %5’ini oluşturuyor. Bu büyük nüfusun mecliste hakkıyla temsil edilmesini sağlamak istiyorsak seçimlere yoğun olarak katılmaktan başka şansımız yok. Diğer türlü sorunlarımızın siyasilerin gündemine gelmesini ve bu sorunların giderilmesini beklemeye hakkımız olmaz.

 

 

 

Selim TURAN