Virüs bu yaz bize izin verebilir!


  • Kayıt: 24.05.2021 11:28:34 Güncelleme: 27.05.2021 16:10:30

Virüs bu yaz bize izin verebilir!

Ali Develioğlu

Salgın azalacak, yasakların çoğu kaldırılacak ve bu yaz ülkemize rahatça gidip dönebilecek miyiz sorusu bugünlerde hepimizi meşgul ediyor. Her ne kadar inişli çıkışlı ve belirsizliklerle dolu olsa da, gelişmeler olumlu, kanımca iyimser olmalıyız, ama ihtiyatlı.

28 Nisan`da gece sokağa çıkma yasağını kaldıran, teraslara izin vererek ilk yumuşamayı başlatan geçici Rutte hükümeti, inişler çıkışlar beklense de adım adım yumuşama politikasını devam ettirecek. Gerek mevsim etkisi, gerekse hızlanan aşı kampanyası sayesinde Hollanda`da salgının yazın gerilemesi bekleniyor. Nisanda Türkiye`de başlayan tırmanışın da aynı nedenler ve ek önlemlerle inişe geçeceği tahmin ediliyor.

Bir yılı aşkın zaman oldu ve bu süre içinde insanlık virüsü daha yakından tanıdı! Örneğin şunlar artık belli: korona hastalığı kalp, böbrek ya da kanser gibi değil; grip, soğuk algınlığı gibi viral bir hastalık. Bu gibi hastalıklara yol açan onlarca virüs çeşidi olduğu gibi, bu virüslerin hepsi de zamanla değişime (mutasyona) uğruyor.

DİĞER SALGINLARLA BENZERLİKLER

Korona virüsünün grip virüsüne kıyasla daha bulaşıcı olduğu ve riziko gruplarında nispeten daha çok ölüme yol açtığı geçtiğimiz yıl içerisinde anlaşıldı. Örneğin, RIVM`e göre Hollanda’da 2018 sonunda grip salgınından ölen sayısı 9400 iken, geçen yıl korona salgınından ölüm sayısı önlemlere rağmen 11500 oldu. Belirtileri çoğunlukla grip belirtileri. Bazı farklılıklar da var. Grip gibi, korona bulaşmış insanların da büyük çoğunluğu bu hastalığı hafif geçiriyor ya da hiç geçirmiyor. Nasıl grip halinde kalp, şeker, damar, obez, böbrek hastası olanlar ve çok yaşlılar riziko taşıyorlarsa , korona halinde de aynı gruptaki insanlar riziko taşıyorlar. Ancak ölüm rizikosu biraz daha yüksek.

Geçmişte grip virüsünün geçirdiği mutasyon, ülke ve iklim koşullarına göre, farklı farklı sonuçlar verdiği görüldü. Örneğin, 1918-1919 yıllarına rastlayan İspanyol Gribi salgınında dünyada 2 senede 100 milyona yakın insan ölmüştü. Yani korona virüsü İspanyol Gribi virüsüne kıyasla masum kaldı denilebilir. Ama öte yandan 2016 yıl sonuna baktığımızda görüyoruz ki gripten ölüm Hollanda`da 3900`a düşmüş! Yani virüs salgınları mutasyonlarına, önlemlere, hava koşullarına göre farklı farklı sonuçlar doğuruyorlar! Korona virüsü de bundan farklı değil, o da grip gibi durmadan mutasyon geçiriyor, geçirmeye de önümüzdeki yıllarda devam edecek, bunda şaşılacak bir şey yok. Salgını ciddiye almalı, önlemlere uymalı, aşı yaptırmalı, ama korona etrafında bazı ana medyadan yayılan panik yaratıcı yayınlara da kulak vermemeliyiz.

İklim ve mevsimin, grip gibi, korona salgınında da çok etkili olduğu artık anlaşıldı. Ortak özellik taşıyorlar. Havaların birden soğuduğu günlerde, vücudumuzun termostatı , (yani kan dolaşımını dış ısıdaki değişmelere göre ayarlayan mekanizması) çabuk ayar yapamayınca virüs etkisine daha dayanıksız oluyoruz, özellikle o günlerde önlem gerekiyor. Bu nedenle değişken temparatürlerin, iniş çıkışlı sıcaklıkların yaşandığı, ekim, kasım, Şubat, Mart, Nisan ayları virüsün işini kolaylaştırıyor. Bu arada Santa Barbara Üniversitesi araştırmacıları geçen ay, güneş ışınlarının korona virüsünü tahminlerin sekiz katı hızla öldürdüğünü keşfettiler! Virüs kışın 2-3 gün yaşayabilirken, yazın öğlen güneşinde sadece yarım saat yaşayabiliyormuş! Güzel haber. Ancak öyleyse neden nisan ayında Hindistan’da korona salgınında bir patlama yaşandı, öyle ki oksijen yetersizliği nedeniyle sokakta ölenler oldu?

Hindistan tropik bölgede, sıcak iklim ülkesi! Nedeni çok açık: Hindistan’da 1 milyar 300 milyon iç içe, sıkış sıkış yaşıyor! Hem yoksulluk, hem de adetleri gereği. Evlerde bir odada 5 kişinin yatması normal! Zaten şu belli oldu: ne kadar kalabalık ne kadar dar bir kapalı alanda bulunuyorsa, ve hava ne kadar ısı değişikliği geçiriyorsa ve soğuksa , salgın o kadar büyük bir hızla yayılıyor! Mart ve Nisan böyle aylar.

RIVM Hollanda’da salgının nisan sonunda zirveye ulaşacağını beklerken, bir hafta erken iniş sürecine geçildi. Yumuşamaya geçişte yukarıda aktardığım tespitler rol oynadı.

RUTTE HÜKÜMETİNİN KORONA TUTARSIZLIKLARI 

Diğer taraftan Rutte hükümetinin salgına karşı politikalarının bilimsel gerçeklerden ve halkın ihtiyaçlarından çok, siyasal hesaplara ve bazı etkili ekonomik çevrelerin çıkarlarına göre yön değiştirdiğini sıkça gözlemledik. Halkın yasaklardan bıkmaya başladığını hükümet zaten nisan ayı başında farketmişti. Amsterdam Vondel parkta güneşli bir günde izdiham oluyor, yüzlerce gencin katıldığı yasak eğlence partileri Hollanda çapında yaygınlaşıyor, para cezası yiyenler kabarıklaşıyordu.

Eh, bu durumda, zaten yeni koalisyon pazarlıkları sırasında meclise söylediği yalanlarla başı derde düşen, hatta başbakanlık koltuğunu kaybetme korkusu bile yaşayan Rutte `nabza göre şerbet vermeli, seçmene hoş görünmeliydi. Bu nedenle RIVM korona rakamları hiç değişmediyse de, gece sokağa çıkma yasağını kaldırmaya karar veriverdi!

Zaten gece sokağa çıkma yasağı keyfi bir karardı. Çünkü o dönem seçim öncesiydi, Hollandalı seçmen korona paniğine sokulmuştu ve Rutte, ` halkının güvenliğini koruyan şefkatli baba rolü` oynamalıydı. Densiz bazı protestocu gençlerin, teşvik görerek, dükkan yağmalamaları da Rutte`ye yaramıştı. Eh, halk `şefkatli baba` değil de serbestlik arzulamaya başlayınca, Rutte de yumuşama politikasıyla onu verdi!

Yanlış anlaşılmasın burada yasakların hepsi gereksizdi demek istemiyoruz. Sadece, yasakların halk sağlığı endişesiyle değil, başka nedenlerle alınabildiğini anlatmaya çalıştık. Örneğin, Rutte hükümeti yasaklara temel gerekçe olarak hep yoğun bakımdaki hasta sayısını gösterdi. Yer kalmayacağı tehdidini savundu. Böylece yasaklar hep, yoğun bakımdaki yatak sayısına göre ayarlandı. Yatak sayısını 10 bine çıkartarak gereksiz bazı önlemleri kaldırmak ve yaşamı rahatlatmak Rutte hükümetinin işine gelmedi!

Öte yandan Mart ve Nisan döneminde yoğun bakımdaki insan sayısı hep 2200-2600 arasında gerçekleşti. Hemen hemen sabit seyretti. Ama Rutte`nin kararları bir hafta başka öbür hafta başka oldu. En acı tutarsızlığı ise aşı kampanyasında gördük. Sırf bu hükümetin yanlış kararları yüzünden Hollanda aşı sıralamasında Avrupa sonuncusu ülkeler arasında yer almış çok sonraları aşıyı hızlandırabilmiştir.

Ayrıca aşı seçiminde insan yaşamına duyarsızlık yaşadık. Danimarka, Norveç gibi ülkeler, az da olsa ölüm ve tromboz vakalarına yol açan AstraZeneca aşısını tamamen durdururlarken, Hollanda bir sürü ağız değişikliğinden sonra, 60 yaş üzeri için hâlâ devam ediyor! Sağlık Bakanı de Jonge`nin kardeşi Marien ve yine ara bulucu olarak atadığı DSM ecza tekeli eski müdürünün kardeşi AstraZeneca`da müdür! AstraZenecanın ABD`deki genel müdür yardımcısı da Hollandalı bir tanıdık! Bunlar pek çok kimsede kuşku yaratıyor. Sonunda bu aşı aile doktorlarının elinde kaldı, doktorlar isyan etti, kalan aşının yoksul Afrika’ya gönderilip gönderilmemesi tartışılıyor! Öte yandan hiçbir ölümcül etkisi olmayan Çin ve Rus aşıları, Avrupa hükümetlerinin kendi aşılarını kayırması yüzünden getirilmedi! Kısacası Hollanda hükümeti aşı konusunda aylardır tamamen çuvallamıştır. Ancak bu, halka pahalıya patladı!

YABANCILARIN GÜVENSİZLİĞİ

Aşı kampanyasının biz yabancı kökenlileri ilgilendiren bir yanı da var. Geçtiğimiz günlerde aile doktorları hükümetin AstraZeneca politikasını şiddetle eleştirerek, özellikle Rotterdam, Amsterdam gibi büyük kentlerde, göçmen kökenli nüfusun yüzde 70`nin aşı yaptırmadığını öne sürdü! Doktorlar bilgilendirme kampanyası istedi.

Peki, göçmen kökenliler neden böyle davranıyor? Aşının faydası konusunda bilgisizlik bir dereceye kadar rol oynamış olabilir. Ancak asıl neden GÜVENSİZLİKTİR. Ve bu güvensizlik bizzat Rutte hükümeti tarafından yaratılmıştır. Birincisi, tırmanan ırkçılık ve vergi dairesinin binlerce göçmen anneye ayrımcılık sonucu haksız vergi ödettirmesi ve Rutte`nin bu durumu bile bile önlememesi, göçmenlerde ciddi güvensizlik doğurdu.

İkincisi, AstraZeneca`nın az da olsa ölüm ve tromboz vakalarına yol açması ve aleyhte propaganda, göçmenlerde endişe doğurdu. Hollandalılar da da! Karar ve söylem değişiklikleri güveni daha da sarstı. Geçtiğimiz aylarda bazı ağır korona vakalarında göçmen kökenlilere itina edilmemesi izlenimi de güvensizliği ayrıca besledi.

Özetle bu durum hükümetin aşı yanlışlarının doğal sonucudur. Ancak nedenler ne olursa olsun, salgını önlemede aşılamanın başarısı büyük önem taşıyor. Bilgilendirmenin yanı sıra, AstraZeneca ve Janssen Janssen dışındaki aşıların hızla gelmesi de şart artık.

Dileriz bu yanlışlar düzeltilir. Bizler de hijyen ve mesafe önlemlerini uygular, aşılarımızı olursak, seyahat edebileceğimiz güzel bir yaz yaşayabileceğiz. Turizm ve ulaşım sektörünün çıkarı zaten bu doğrultuda. Turizm şirketleri şu an indirim tekliflerinde yarışıyor, koronaya yakalanma halinde uçak biletini yakmama olanakları sunuyor. Test etkinlikler önümüzdeki günlerde yoğunlaşacak, korona testli tatil turları artıyor. Aşı pasaportu tartışmaları ise henüz sürüyor, ne zaman başlayacağı belirsiz.

Her halükarda gidilecek ve geçilecek ülkelerin salgın koşullarını ve önlemlerini yola çıkmadan önce ayrıntılı araştırmak şart. Ayrıca yumuşamayı takiben uçakların tam kapasiteyle sefere konmaları bir süreyi alacaktır. Rezervasyon yığılmaları da olabilir.

Herşeye rağmen Türkiye-Hollanda arası yolculuklarda yaz için iyimseriz. İhtiyatlı bir iyimserlik. Bazı önlemleri ihmal etmeyen bir iyimserlik. Mayıs sonundan itibaren uluslararası yolculuk kurallarının yumuşayacağı anlaşılıyor.