Hollanda’nın oluşumu hangi tarihlerde başlar?


  • Kayıt: 24.05.2021 11:42:04 Güncelleme: 24.05.2021 11:42:20

Hollanda’nın oluşumu hangi tarihlerde başlar?

Zafer Aydoğdu

Hollanda’nın oluşumu hangi tarihlerde başlar?

Kuşkusuz bugün Hollanda veya denizden aşağı ülke olarak tanımlanan bölgeler uzunca bir dönem önce buzullar altında, daha sonra da sular altında kaldığı bilinmektedir. Taş devrinde avcılar ve toplayıcılar halinde insanların Batı Avrupa’da yaşadıkları bilinmektedir. Hollanda coğrafyasında en eski yaşayan veya ilk insan türünün Neanderthalerın 250.000 yıl önce, bugünkü Maastricht bölgesinde ayak izlerine rastlanmıştır. Modern insan olarak bilenen Homosapiens’in bu bölgelere hangi tarihlerde geldiği henüz tam olarak bilinmektedir. Yeni Taş devri (Neolithicum) döneminde, özellikle Limburg bölgesinde, göçebelikten yerleşikliğe geçişler gözlenmektedir. Çanak ve tarım kültürüne doğru geçişler bu döneme rast gelir. M.Ö. 5500 yıllarından itibaren hem coğrafi olarak hem de demografik, Hollanda’da değişimlerin arkeolojik izleri bulunmuştur. Özellikle Schelde, Rijn, Maas ve Eems gibi nehir yataklarının oluşturdukları delta ve verimli topraklar etrafında ilk yerleşimler gözlenmektedir. Brons ve Demir dönemlerinde kuzey bölgelerinde (Drenthe gibi) yerleşim yerlerinin ve ticari hatların oluştuğu bilinmektedir.

Keltler – Cermenler – Romalılar 

Ayrıca şunu da belirtiyim ki, Milattan 1000 yıllarından önce bu ülkelerde yaşayanlar, bugünkü Hollandalılarla dil olarak aynı gruba mensup değillerdi. Daha güneyde yaşayanlar genellikle Kelt grupları iken, Cermenler kuzeyden genişlemeye ancak M.Ö.1000’li yıllardan itibaren başlamışlardır. Zaten Cermenlerin Avrupa’ya gelişi çok sonraları gerçekleşmiştir. Geldikten sonra da Avrupa’nın (Batı) yerli halklarının ya yok ya da bünyelerinde asimile etmişlerdir. Güney bölgelerinde Keltler görece daha varlıklı ve zengin bir toplum oluşturmuşlar. Çeşitli zanaatları geliştirmişlerdir. Bu da çok sonra gelen Cermenlerin Batıya doğru yayılmalarını beraberinde getirmiştir. Bugün bile halen çok bariz bir şekilde var olan Güney Kuzey ayrımının, yalnızca bir Katolik Protestan ayrımı olmadığı bu tarihsel gelişmelerden kaynaklanmaktadır. Onun içindir ki Romalılar nehrin altı (güneyi) ve nehri üstü (kuzey) diye bu bölgeyi ayırmışlardır. Zaten Ren nehri Romalıların dayandığı en uç sınır olmuş. Bu sınırın altında yaşayanlara ‘’Belgea’’ demişler. Meşhur Jül Sezar M.Ö. 57 tarihinde general olarak yönettiği Galya Savaşlarından (M.Ö. 58 – 52) eserinde bu bölge halklarından bahseder. Böylece de ilk yazılı kaynaklar ortaya çıkar. Roma döneminde en kayda değer olaylardan bir tanesi de Bataafların (Betuwe bölgesi) ayaklanmasıdır. Julius Civilus olarak bilenen birisinin önderliğinde Roma İmparatorluğu’na karşı büyük bir ayaklanma organize edilir (M.S. 68 – 69). Bataflar Romalılar tarafından pasifize edildikten sonra, güneyde ilk şehirlerde kurulmaya başlar. Batafların şehri (Oppidum Batavorum), Noviomagus (Nijmegen) 104 yıllarında kurulur. M.S. 122 tarihlerinde Hadrianus’un kurduğu Voorburg’da bu kentlerden bir tanesidir.

Cermen Kavimlerinin hakimiyet dönemi

Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması sonunda, Vandallar ve Alanlar gibi Cermen kabileleri Ren nehrinin öte yakasına saldırarak, genişlemeyi başarmışlardır (405 – 406 yıllarında). Uzun yıllar sürecek Cermen kabilelerinin kendi aralarındaki mücadeleler sonunda henüz bir Hollanda’dan bahsetmek mümkün değil. Franklar daha güneyde hakimken, doğuda Saksonlar, kuzeyde ve sahil şeridi boyunca Frizler ülkeye hakimlerdi. Bu kavimler içinde genişleyerek güçlenen belki de Franklardı. En önce de Hristiyan olarak Roma’nın desteğini de arkalarına aldılar (497 yıllarında). Ancak Büyük Karel (768–814) Saksonlar’ı ve Frizler’i zapt etti.

Orta Çağ’da Hollanda

Orta Çağ’dan Modern Çağ’a geçiş sürecinde henüz Hollanda’nın birliği sağlanmamıştı. Bugün Belçika olarak bilinen toprakların büyük kısmı ve Güney Hollanda, bizim Hollanda için kullandığımız Flemenk kavramı, asıl bu coğrafya için kullanılıyordu. Bir bakıma Orta Çağ’da Hollanda dendiği zaman, bu bölge ifade edilirdi. Bu bölge Orta Çağ boyunca çok önemli bir yere sahipti. İktisadi ve kültürel olarak birçok önemli merkez bulunmaktaydı. Antwerpen, Gent, Brugge, Luik, Limburg, Brabant gibi birçok gelişmiş ve zengin şehirlerden oluşuyordu. Brugge Batı Avrupa’nın önemli metropollerindendi. Bir bakıma bugün Rotterdam limanı neyse, o tarihlerde Brugge aynı konuma sahipti. Amsterdam henüz 13cü yüzyıldan itibaren oluşmaya başlamıştı ve ancak 17ci yüzyılda ülkenin önemli bir şehri düzeyine gelecekti. Rotterdam çok önemli bir liman değildi henüz. Den Haag (Die Haghe) ise ancak 1248’lerde, Hollandalı kontların oturduğu yerler olarak belgelerde geçmektedir. Batı kısmı çok fazla gelişmemişti. Doğu Hollanda’nın birçok kültürel şehri mevcuttu. En eski şehri Nijmegen’di (Romalılar tarafından kurulmuş). Deventer (800’li yıllar) hem eski hem de kültürel olarak belki de en önemli kentiydi. İlk üniversitenin ve matbaaların (kitap baskılarının) kurulduğu kent Deventer dir. Deventer aynı zamanda Hanziatik ticari birliğinin önemli şehirlerinden birisiydi. Bu şehirlerin başında Zutphen, Deventer, Zwolle, Kampen v.s. geliyordu. Denizciliğin gelişmesi, Kuzey ülkeleri başta olmak üzere, birçok ülke ile balık ticaretinin (Ringa Balığı) gelişmesinin önünü açtı. Ukrayna (Kırım) ile buğday ticareti mevcuttu. Bu bakımdan ticaret ve tarımın geliştiği bölgeler, aynı zamanda daha sonra oluşacak tekstil sanayisi de Doğu Hollanda’da filizlenmiştir.

Hollanda’nın Hristiyanlaşması süreci

İktisadi ve siyasi gelişmeler, aynı zamanda kültürel ve inançsal değişimleri de beraberinde getirdi. 800’li yıllardan itibaren Hristiyanlaşan Hollanda coğrafyası (denizden aşağı olan ülkeler), ilk zamanlardan itibaren geçmişteki inançları ile yeni inancın harmanlanmasını yaptılar. Diğer taraftan Hristiyanlığın merkezi olan Roma’ya çok uzak bir bölgede kalmaları hasebiyle, dinde daha yumuşak ve hoşgörülü bir duruş geliştirdiler. Özellikle manastırlar ve dini cemaatler etrafında organize olan Hristiyanlık, okuma yazma oranı çok düşük olan bölgelerde ne derece tam manasıyla icra edilebilirdi acaba? Üstelik Cermen gelenek ve göreneklerine sahip bir halkın, eski adetlerini bir anda terk edip, bu coğrafyaya çok yabancı olan bir inancı benimsemesi de öyle çok hızlı olmadı herhalde. Çok uzunca bir sürece yayılan Hristiyanlaşma kuşkusuz birçok zorluklarla da karşılaşmaktaydı. Buna örnek özellikle de Frizlerin direnmeleri idi. Frizler 754’te Bonifatius’u öldürdüler.

Romalılar döneminde zaten nehrin altı ve üstü diye Hollanda iki ayrılmıştı. Ren nehri Roma İmparatorluğunun en son sınırı idi. Bu sınırı Romalılar bir türlü geçemediler. Hollanda’nın güneyi veya Ren nehrinden aşağısı, eski Roma coğrafyasından gelen misyonerler aracılığıyla çok önce Hristiyanlaştırılmıştı (ki bu bölgelerin çoğu halen Katolikler). Irmağın kuzey kısmının Hristiyanlaştırılması, ki bu bölgeler Romalılar döneminde daha çok Frizlere ait bölgelerdi, bir hayli zaman almıştır. Frizler veya Cermen kavimleri doğa dinine inanıyorlardı. Kendilerine has inançları vardı. Gerçi bu tüm Hristiyanlık öncesi Batı ve Kuzey Avrupa için geçerliydi (Roma İmparatorluğu dışındaki). Bonifatius, Lebuinus ve Willibrord gibi rahip ve misyonerler bu coğrafyayı Hristiyanlaştırmak için uzun çabalar sarf ettiler. Ancak 1000’li yıllara doğru eski Cermen inançları ateş ve silah zoruyla ortadan kaldırılacaktı. Fakat aynı zamanda Hristiyanlığın katı ve dogmatik yanlarına karşı ilk itirazlarda, yine bu coğrafyadan geldi.

Hollanda reform hareketlerinin ve Aydınlanmanın başladığı ülkedir

Halk Hristiyanlığı diyebileceğimiz yapılanmalar Hollanda’da oluştu. İnsanlar kendi dil ve kültürlerinde dinlerini öğrenmek ve yaşamak istiyorlardı. Dinin daha basit ve pratik olarak sunulması ve herkesin anlayacağı biçimlerde sunulması, basitleştirilmesi gerekiyordu. Merkezi kiliselerin (doğrudan Roma’ya bağlı olan) hiyerarşik yapıları ve halktan uzak durmaları, yenilikçi hareketleri de beraberinde doğurdu. Bu yenilik hareketinin (Moderne Devotie) başında ise Deventer’de doğan (1340), Geert Grote geliyordu. Thomas a Kempis (1380 – 1471) ise bir diğer tanınmış kişi idi. Bu hareket daha çok resmiyetin ve bürokratik dinin dışında, bacı ve kardeşlerden oluşan topluluk olarak gelişti. Temel ilkeleri ise ortak bir yaşamı savunuyorlardı. Yani eşya ve mülkün ortaklığını.

Kaldığımız yerden devam edeceğiz.