Bu Akşam Yine Umuda Yolcuyu ve Yolculuğu Yazdım!..


  • Kayıt: 19.10.2021 22:31:44 Güncelleme: 19.10.2021 22:31:44

Bu Akşam Yine Umuda Yolcuyu ve Yolculuğu Yazdım!..

Nejat SUCU

Her yıl Ekim ve Kasım aylarında, soğuklar başlar ve kış geliyorum dercesine üşütür. Düşünürüm ve hissederim. Bu günlerde gönlüm daralır ve içim sessizleşir. Hayat tabi ki 365 gün, şen mutlu bir şekilde geçmez. Ama insanoğlu işte hep güzel günler geçirmek istiyor. Ben de onlardan biriyim sanırım.

Kimleri yazdım ? 

1980’li yıllarda Türk göçmenlerinin, göç hikâyelerinde, “ Umuda yolculuk ’ta “yaşadıklarını heyecanla anlatırlar ve bizde ilgiyle onları dinler anlamaya çalışırdık.

Bazen acı, bazen de trajik komik hikayeleri olurdu. .Bu insanlarımız daha sonra çıkan bir işçi affı ile yasal statü kazanarak aile ve çocuklarını yanlarına aldırarak Hollanda’da bir yaşam kurmuşlardı. 1980 li yıllarda, Türkiye’den %400 artan aile birleşiminden sonra, Türkiye ‘ye geri dönme umutlarını tamamen kaybetmişlerdi.

Kısa bir süre önce kendimi, Almelo şehrinden, Almanya ‘nın sınır şehrine uzanan patika yol, Almelo – Noordhorn Kanalında buldum.

Geçmiş yıllardan bugüne aynı şekilde canlılığını koruyan ve yaşanan göç, mülteci utancından ve umuda yolculukta karşılaşılan 20. Yüzyılda olmaz dediğimiz görüntülerden etkilenmiş olacağım ki bende, kısacık bir umuda yolculuk yapmak istedim.

Kanalın kenarından illegal Almanya’ya geçmeye karar verdim. 5 kilometrelik yayan yolculuğumda, sınır geçişinde o yaşanan olayları resimleme olanağımda olmadı ama o insanları daha iyi anlama olanağım oldu.

O yaşananları görür ve hisseder oldum. Kaçaksınız, yakalanma ve memlekete gönderilme korkusuyla, 2 metreyi geçen Mısır tarlalarının içinden bataklığa saplanarak alınan 5 kilometrelik uzun bir maratonu hisseder ve görür gibi oldum.

Her gelen sesin, Polis ve Polis Alman Kurt Köpekleri olabileceği ihtimalini düşünmek bile insanı ruhen hastalıklı bir kişi olmaya yetiyor artıyordu bile.

En acısı da nereye gittiğini bilememek, şaşkınlık içerisinde etrafa bakakalmak.

Daha vahim olanı ne biliyor musunuz? Hollanda’da karşı taraftan sizi bekleyenleri ve onların arabasını bulamama ihtimali. Oracıkta kalakalma korkusu. .

Gizli gizli ağlayanı, sabahın aydınlığını, memleketi, çocuklarını ve bir çanak çorbaya hasret kalanları hisseder ve duyar gibiydim.

Yol boyunca Almanlar, benim kaçak işçi olmadığımı anlamış olacaklar ki, ne polis çağırdılar nede Alman Kurt Köpekleri bana kaçak işçi muamelesi yaptılar.

Yaşamda göç, umuda yolculuk, yine 60 yıl sonra tekrarlanıyor. Umuda yolculukta, Alp dağlarında donarak ölen göçmenlerin yerini Suriyeli, Afganlı, Iraklı ve Kosovalı göçmenler almışlar. Bilinmeyen bir geleceğe, yolu, dili ve kültürü bilinmeyen bir geleceğe yolculuğa doğru ilerliyorlardı.

Düşünsenize öyle bir yol ki gittikleri o Yollarda ölebilirsiniz, çocuklarınızı ve eşinizi kaybedebilirsiniz de.

Savaşa karşı olmak, savaşların yıkımından, felaketlerden başka bir şey getirmediğini görmekteyiz. Savaşların demokrasi, barış ve mutlulukta getirmediği kesin. Savaşlardan kazanan sadece silah tüccarları, silah fabrikaları ve yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olmak isteyen Kapitalizm. Yaşam biçimi ve lüks tüketim toplumunun parçası olmakla da bizler aslında Kapitalist sistemin bir parçası olmuşuz. Unutmayalım ki sistemin devamını da ben, sen ve bizler sağlıyoruz.

Başka bir göze ve söze gerek var mı ?

Bizimki ise, bizde bir söz vardır “Gelin gider kız gibi, hem ağlar, hem gideriz

Hoşçakalın

Nejat SUCU