15 Mart Eyalet seçimlerinin artan önemi!


  • Kayıt: 04.03.2023 09:53:17 Güncelleme: 04.03.2023 09:53:17

15 Mart Eyalet seçimlerinin artan önemi!

Ali DEVELİOĞLU

Evet, Hollanda`da yeni eyalet meclisi seçimleri günü yaklaşıyor. Gidecek miyiz oy vermeye? Yoksa o gün ` Aman, bugün daha önemleri işlerim var.” deyip unutacak mıyız?

Ya da: “Aman sen de, bu seçimler hiç de önemli değil” diye kendimizi mi avutacağız?

Geçen yıl belediye seçimlerine de katılmadı Türk ve Faslı seçmenin neredeyse YARISI! İki yıl önceki meclis seçimlerinde de katılım düşük olmuştu.

Ama böylece sorunlarımızı çözmeyen, hatta daha da arttıran göçmen karşıtı aşırı sağ partilerin ve sağın büyümesine yardımcı olmuş olduk! Sonuçta, hep sorunlardan yakınan, ama değiştirmek için mücadele etmeyen bir topluluk görüntüsü verdik! İşte bu görüntüyü bozmak için yeni fırsat: 15 Mart eyalet meclisi seçimleri! Üstelik bu defa kritik bir önem taşıyor! Neden?

GÖÇMEN SEÇMEN KATILIMIN ÖNEMİNİ KAVRAMALI

Ülkedeki konut sektörü, ulaşım, tarım ve doğa-iklim alanlarında alınacak kararlarda kuşkusuz eyalet meclisleri son sözü söylüyor. Ama asıl önemi bu değil! 12 eyaletin 12 meclisine seçilecek yaklaşık 600 meclis üyesinin çok, çok daha önemli başka bir görevi var: Birinci Meclis`i, yani Hollanda senatosunun 75 senatörünü seçmek! 30 Mayıs 2023 günü. 

Ve bu `senato` ne yazık ki, `İkinci meclis` denilen parlamentonun aksine, 2019`da PvDA`dan seçilen ilk Türk Hamit Karakuş`un dışında neredeyse tamamen Hollandalılardan oluşuyor! Ülkenin renkli mozaiğini yansıtmıyor. Bembeyaz! Bizler sandığa yeterince gitmezsek bembeyaz kalmaya da devam edebilir! 

Özellikle Güney Hollanda ( Rotterdam – Den Haag – Leiden bölgesi), Kuzey Hollanda ( Amsterdam – Haarlem-Alkmaar bölgesi), Utrecht (Utrecht – Amersfoort bölgesi) ve Overijssel ( Enschede-Almelo-Deventer-Zwolle bölgesi) eyaletlerinde güçlü katılımla senatonun rengini etkilemek mümkün. Çünkü bu eyaletlerde göçmen nüfusun yerli nüfusa oranı yüksektir.

SENATO, ALEYHİMİZE KARARLARI ÖNLEYEBİLİR Mİ? 

Tabii ki `yasama` yetkisi parlamentoya ait, yani ülkenin en yetkili yönetim organı parlamento ( Tweede Kamer). Senato meclisin, yani parlamentonun onayladığı yasa tekliflerini değiştirme yetkisine sahip değil. Ama şuna dikkat edin: reddetme yetkisine sahip ve asıl gücü buradan geliyor! Reddederse o yasa teklifi meclise geri dönüyor. Örneğin; sığınmacılar ve yeni göçmenler konusundaki artan zıtlaşmalar nedeniyle yaza doğru yeni bir yasa tasarısı ve aile birleşimi konusunda da yeni kararlar bekleniyor. Senato vetosuna ihtiyaç olabilir!

İkincisi; senato, meclisin onayladığı bütçe tekliflerini de reddetme yetkisine sahip ( Budgetrecht). Mesela, aşırı kemer sıkmaya yönelik ya da sağlık sektöründen yeni kısıntılara yönelik yeni bütçe teklifi düşünün gelecekte. Senato halkçı bir bileşime sahip olursa, uzun yıllardır kullanmadığı bu `veto` yetkisini kullanarak , dar gelirlilerin başına felaket getirebilecek böyle bir bütçeyi meclise geriye gönderebilir.

Ayrıca senatoda, küçük muhalif partilerin koalisyon kararlarını etkileme olanağı parlamentoya oranla daha fazla. Mecliste koalisyon hükümeti çoğunluğa sahip olduğundan ve işleyiş farklı olduğundan, küçük partilerin ya da birkaç milletvekilinin oyuyla, koalisyon kararlarının değiştirilmesi olanaksız. Ama hem şu andaki koalisyon senatoda azınlıkta olduğundan ve önümüzdeki seçimlerde de azınlıkta kalması beklendiğinden dolayı, hem de işleyiş farklı olduğundan dolayı, küçük partiler veya az sayıda senatör hükümet kararlarını etkileyebilir. Bu olanak bizler için önemli değil mi!

YİRMİ YILDIR AYRIMCILIK VE AŞIRI SAĞA KAYIŞA DUR DEME ZAMANI 

20 yıl önce yayıncı politikacı Paul Scheffer`dan beri bazı köşe yazarları ve politikacılar `tabuları yıkalım` bayrağı arkasında `Pandora`nın Kutusu`nu` açarak, pek çok şeyden göçmenleri suçlamayı marifet haline getirdiler. Pim Fortuyn`la birlikte 2000``lerin başlarından itibaren ayrımcılık dalga dalga yayıldı.. Wilders`ın PVV`si, FvD ve yeni bir kaçının daha eklenmesiyle aşırı sağcı ve ayrımcı partiler yerden mantar biter gibi büyüdü. Vergi dairesinde, sağlık sektöründe, poliste ve daha bir çok devlet kurumunda, `kurumsal ayrımcılığın ` tırmandığı günler geldik.

Göçmenler ve Hollandalı dar gelirliler aleyhindeki bu gelişmelere, ekonomik krizler ve Hollanda halkının alım güçünün düşmesi, küresel gerginliğin, savaşların artması, Avrupa`ya birbirini ardı ardına izleyen sağ koalisyonların kemer sıkma politikaları ve göçmenler aleyhindeki kararlarla, eski `refah devleti` can çekişir hale düşürüldü.

15 Mart eyalet meclisi seçimlerine çok güçlü katılım, bu olumsuz gelişmelere karşı verilmiş etkili bir yanıt ve bazı şeyleri düzeltmek için atılmış bir adım olacaktır. Ve bu seçimlerde kuşkusuz Wilders, FvD, VVD, CDA gibi partilere oy vermemeliyiz, çünkü ülkenin bugünkü durumundan bunlar sorumludurlar. Tabii ki aday seçmek herkesin kendi bileceği bir şeydir ama göçmen ve Hollandalı dar gelirlilerin durumunundan yola çıkarsak seçimimizde, örneğin SP, Groen Links, DENK, PvDA ve PvdD bence oy verilebilecek partiler arasında sayılabilir.

HÜKÜMETTEN ACI REÇETELER BEKLEMEK YANLIŞ BİR KURUNTU MU? 

Yukarıda senatonun en büyük öneminin, hükümetin yasa tekliflerini reddetme hakkı olduğunu belirtmiştik. Peki, önümüzdeki dönemde böyle bir olanağa ihtiyacımız olmayacak mı? Ukrayna`da savaş ve yaptırımlar, tırmanan enflasyon, ekonomik kriz ve içine girmekte olduğumuz resesyon, düşmekte olan alım gücü, tırmanacak işsizlik ve buna bağlı olarak artacak ayrımcılığı dikkate alırsak, koalisyon hükümetinden önümüzdeki dönemde yeni acı reçeteler beklemek hiç de yanlış bir KURUNTU olmayacaktır. Bu nedenlerle senatonun, bu sağ koalisyondan gelebilecek acı reçeteli yasa tekliflerini veto etme gücüne ihtiyacımız büyük.

Tüm Avrupa gibi Hollanda da çalkantılı bir döneme girdi, bu herkesin gözü önünde. Dijital teknoloji ve dağıtım sektörü ile sağlık gibi hizmet sektörlerindeki personel açığı hariç, ekonominin bütününde işsizliğin artacağı ve alım gücünün düşeceği görülüyor. Hollanda`yı bekleyen iş yavaşlatmaları, grevler ve protestolar dönemi daha şimdiden başladı bile.

HAKLARINA SAHİP ÇIKAN `TUTUMLU` HOLLANDALI`YI ÖRNEK ALMAK 

`Tutumluluğu` tarihsel olarak öğrenmiş, bu nedenle geçim düzeyini ve parasını korumaya büyük önem veren Hollanda`lı halkı acı reçeteleri kabul etmeyecektir. Örnek almalı ve senato seçimlerine güçlü katılmalıyız! Dar gelirli Hollanda halkıyla elele.

Hollanda`da tutumluluk (kimilerinde cimriliğe varan) geleneği 16. Ve 17. Yüzyıllara dayanır! O yüzyıllarda Vatikan`da papalar ve kardinaller muazzam bir sömürü düzeni kurmuşlar, müsriflik, israf, eğlence ve düşkünlük içinde yaşıyorlardı. Bu duruma karşı ilk isyan Felemenker ve Almanlardan gelmişti. Yüz yıl süren o `Protestan reformu` savaşlarında Felemenkler Kalvinist öğretiyi seçtiler. Kalvinizme göre papaların müsrif ve gösterişli yaşantısının tam aksine, tutumlu ve sade olmak gerekiyordu. İşte bu düşünce tarzı Hollanda`danın sonraki nesillerine miras kalacaktı. Buna 1810-1850 yılları arasında bir başka faktör daha eklendi. Fransa Napolyon önderliğinde, Rusya ve Avusturya devletlerini hedef alan uzun ve acı bir savaş başlatmıştı. O dönemde Hollanda önce Napolyon`un yanında yer aldı. Ama bu Napolyon`un muazzam ordusunu Hollanda`da yıllarca beslemek anlamına gelecekti. Köylüler hayvanlarını bile kesip askerlere yedirmek zorunda kaldılar! Arkasından ise monarşi restore edildi ve on yıllar süren bir kemer sıkma dönemi izledi. Bütün bunlar, zaten Kalvinist eğitimli Hollanda halkında acı izler bıraktı, onu daha da tutumlu, hatta bazan cimri ve sade yaşama meralısı bir ruh haline soktu. Halkın girdiği bu tutumlu ve tasarruflu ruh halinin tek olumlu yanı, kapitalizm için gerekli olan sermaye birikimini sağlamış olmasıydı. İşte bu ruh hali, sonradan çıkan iki dünya savaşının acıları da üzerine eklenerek, biz göçmenler buraya gelene kadar artarak devam etti.

GÜÇLÜ KATILIM GÜZEL GELECEĞİN GÜVENCESİ 

Bunları anlatmamızın nedeni, Hollanda halkının bu tarihsel özelliğini anımsatarak, bu yeni enflasyon ve enerji krizi günlerinde, sessiz kalmayacağına dikkat çekmektir. Bir de şuna dikkati çekmek: acı reçeteli yeni yasa teklifleri gündeme gelebilir. Ayrıca şu da olabilir: kötüleşen durumdan göçmenler daha fazla sorumlu tutulabilir!

Tabii ki bütün bu olasalıklar olmasın istiyoruz. Toplumun barış ve refah içinde olması, enflasyon, enerji krizi ve ayrımcılığın durması en büyük dileğimizdir. Ama bunun için 15 Mart eyalet meclisi seçimlerine güçlüce katılmaya büyük içtiyaç var. Göçmen ve Hollandalı dar gelirlilerin senatoda daha güçlü temsil edilmesi, güzel günler ve enflasyon ortamında geçim koşullarının düzeltilmesi için bir güvence olacaktır. Tüm Hollanda`nın buna ihtiyacı vardır.

Demir her zaman tavında dövülür, güzel gelecekler de…