Azınlıklar, bir toplumun en büyük zenginliğidir


  • Kayıt: 05.05.2023 18:28:54 Güncelleme: 05.05.2023 18:28:54

Azınlıklar, bir toplumun en büyük zenginliğidir

Nejat SUCU

Dünya üzerindeki hemen her ülke; etnik, dini, kültürel, siyasi açıdan farklılık gösteren azınlıklara sahiptir. Bu grupların toplumsal yaşama katılmaları ve mili gelirden pay almaları, o ülkede var olan ekonomik ve politik sistemin sunduğu olanaklara bağlıdır. Azınlıkları zenginlik olarak değerlendiren ülkeler refah ve barış içinde yaşarlar.

Çoğunluk olmak, diğerlerinden daha fazla hakka sahip olmak değildir

Bir ülkede yönetimde bulunan iktidarın devamı ya da belirli bir etnik grubun hakimiyeti, o ülkedeki azınlıklara eşit davranılması ve onlara yasal haklarının verilmesiyle doğru orantılıdır. Bu grupların ekonomik sisteme katılarak milli gelirden pay alması ve toplumla tam bir uyum içerisinde bulunması, o ülkenin zenginliğine ve demokrasi gelişimine büyük katkı sağlar.

“Bulgaristan” örneği

Yıllar öncesine gidelim: 1989 yazında arabalarımızla Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye giderken binlerce Türk kökenli Bulgaristan vatandaşının Türkiye‘ye yolculuğu, Balkan Savaşlarındaki büyük göçü hatırlatıyordu. Çünkü dilleri, soy isimleri, dinleri Bulgaristan’da yok sayılıyordu ve yaşam hakları da ellerinden alınmıştı. Oysa bugün, Türk kökenli Bulgaristan vatandaşlarının siyasi temsilcisi olan Hak ve Özgürlükler Hareketi( HÖK), Bulgaristan Ulusal Meclisi’nde 33 milletvekiline sahip ve ülkede Türk kökenli onlarca belediye başkanı görev yapıyor. Bu belediyelerin web sayfaları, bir zamanlar yasaklı hale gelmiş olan Türkçe ile oluşturulmuş durumda.

İşte tüm bu olumlu gelişmeler, Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne üye olmasını ve ülkedeki Türk, Pomak, Çingene ve Arnavut gibi etnik azınlıkların Bulgar toplumu ile barış içinde yaşamasını sağladı. Bugün Bulgaristan’da kişi başına düşen milli gelir ise 12 bin doları aşmış durumda.

Ayrımcılığı benimseyen azınlıklar

Bir ülkede azınlıkların hakları ve ülke ekonomisine katılımları gözetilmiyorsa, söz konusu bu azınlıklar kendilerini dışlanmış hissettikleri için “ayrımcı davranışlar” içerisine giriyorlar. Bu da, toplumsal barışı bozan ve çatışma ortamına yol açan en büyük etken olarak kendisini gösteriyor.

Hollanda’daki Türklerin durumu

Hollanda’da göçmen işçiler olarak yaşamakta iken yerleşik yaşama geçen ve çocukları doktor, avukat, memur, polis ve asker olarak görev yapan bir Türk göçmen toplumu görüyoruz. Hollanda toplumu her ne kadar ayırımcılıkla mücadele etse de; ayırımcılık, kendinden olmayanı dışlama ve azınlıkların milli gelirden pay alamaması sorunu, Hollanda’nın bir gerçeği olarak çözüm bekliyor.

Milli gelirden bizim alacağımız pay

Hollanda’da kişi başına düşen milli gelir 53 bin avro iken, göçmenlerin milli gelirden aldıkları pay ise 40 bin avro seviyesinde bulunuyor. Daha fazla toplumsal katılım, eğitim, beceri ve tecrübe ile, aradaki milli gelir farkını gelecek 20 yılda kapatmamız mümkün.

Hollanda kabinesi, son dönemde vergi dairelerinde baş gösteren fişleme skandalından sonra, “kurumsal ayrımcılığı” resmen kabul etti. Umarız, gerekli tedbirler en kısa zamanda alınır ve kalıcı toplumsal katılım ve kabul gerçekleşir.

Hak ve özgürlükler, yan gelip yatarak kazanılmıyor. Toplumsal kabulü sağlamak, belirli bir beceri ve bilgiyi gerektiriyor. Bunu başarmak için, bir Hollandalı 8 saat çalışıyorsa bizlerin 16 saat çalışmamız gerekiyor. Yeni nesil bu beceri ve bilgiye sahip olabilecek güçte. Dolayısıyla, Türk göçmenlerin ve Hollandalıların mutluluk ve refah içinde bir arada yaşamalarının önünde devasa engeller bulunmuyor.

Bütün güzellikler sizlerin olsun. Hoşa kalın…