Batı’da Müslümanların peygamber algısı anlaşılamıyor


  • Kayıt: 26.10.2018 01:51:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:06:34

Batı’da Müslümanların peygamber algısı anlaşılamıyor


Hristiyanlıkta İslâm’daki gibi bir peygamber anlayışı olmadığından, Müslümanlar için Hazreti Peygamber’in ifade ettiği değeri, ona duyulan saygı ve sevgiyi Batılıların anlaması zor. Buna bir de İslâm ve Hazreti Peygamber’e yönelik  ön yargılı, İslamofobik arka plan da eklenince, durum hasmane söylem ve eylemlere dönüşebiliyor.


Hollanda Başbakanı Rutte’nin bir açıklaması da meseleye sadece “fikir özgürlüğü” temelinde yaklaştığını, Müslümanların peygamberlerine duydukları sevgi ve saygı konusunda empati kurmaktan yoksun olduğunu gösteriyor. Kendisinin de dindar biri olduğuna işaret eden Rutte, “Ben Hristiyan’ım ve inancım her gün gülünç duruma düşürülüyor; inançlı insanlar küçük darbelere karşı dayanıklı olmalı ve bu tabiatıyla Müslümanlar için de geçerli” diyor. İlk bakışta bu açıklama makul gelse de, “liberal” bir partinin (VVD) lideri olan Rutte’nin dini de “liberal” yorumladığı ve Müslümanların Hazreti Peygamber’e dair sevgi ve saygısını yeterince anlamadığı açık.


Bu olay vesilesiyle üzerinde durulması, irdelenmesi gereken önemli konu (Başbakan Rutte ve Dışişleri Bakanı Stef Blok tarafından bu bağlamda bir kez daha ileri sürülen) fikir özgürlüğünün nasıl ele alınacağı. Zira fikir özgürlüğü konusu son yıllarda Batı’da Müslümanlar özelinde istismar edilen, sınırsız olarak anlaşılan, çifte standartlı tutumlarda kendisine sığınılan en önemli kavramlardan biri. Nitekim Müslüman karşıtlığında sınır tanımayan, Müslümanların kutsallarına yönelik her türlü hakareti adet haline getirmiş olan Wilders de bu yarışmayı, (ironi gibi dursa da) giderek baskı altına alındığını düşündüğü ifade özgürlüğünü savunmak için “güçlü bir karşı ses” ortaya koymak maksadıyla düzenlediğini söylüyor. Ancak aynı Wilders’ın, partisinin Utrecht Belediye Meclisi üyesi adaylarından Henk van Deun’un geçtiğimiz günlerde Hollanda’daki bütün camiler gibi kentteki Ulu Cami’nin de “yakılıp yıkılması” çağrısına hiçbir ses vermemesi göz önüne alınırsa, onun Müslümanların kutsallarına yönelik şiddeti bile “fikir özgürlüğü”nden saydığı ortaya çıkıyor.


Tabiatıyla fikir özgürlüğüyle bağlantılı olarak düşünülmesi gereken bir diğer kavram da “din ve vicdan özgürlüğü”. Ancak bu kavram Hollanda’da daha ziyade fikir özgürlüğü içinde değerlendiriliyor ve Müslümanlarla ilgili tartışmalarda genelde buharlaşıyor.

 

Ebubekir TURGUT