Bursa'da 8 Bin 600 Yıl Önce Yoğurt Üretilmiş

Hollanda Araştırma Enstitüsünce Yenişehir'deki Barcın Höyüğü'nde yürütülen kazılarda, bölgede en eski süt tüketimi ve yoğurt yapımına ilişkin önemli ip uçları bulundu.


  • Kayıt: 07.09.2014 19:56:00 Güncelleme: 07.09.2014 19:56:00

Hollanda Araştırma Enstitüsünce Yenişehir'deki Barcın Höyüğü'nde yürütülen kazılarda, bölgede en eski süt tüketimi ve yoğurt yapımına ilişkin önemli ip uçları bulundu.

 

Yenişehir ilçesinde yer alan ve 8 bin 600 yıl öncesindeki yerleşim izlerine ilişkin bulgular elde edilen Barcın Höyüğü'ndeki kazılarda, bazı toprak kaplarda süt ve yoğurt kalıntılarına rastlandı.

 

Hollanda Araştırma Enstitüsüne bağlı arkeologlar, yerleşimin 500-600 sene sürdüğü o dönemde bölgede yaşayan insanların sütten yoğurt ve kaymak gibi işlem görmüş yiyecekleri üretip tükettiğini belirledi.

 

Kazı Grubu Başkanı ve Enstitü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fokke Gerritsen, Barcın'da 7 yıldır sürdürdükleri kazılarda, insanların 8 bin 600 yıl önce burada küçük bir köy oluşturup yaşadığını tespit ettiklerini söyledi.

 

Bölgenin en eski yerleşim alanının burası olduğunu belirten Gerritsen, "Yeni ve şimdiye kadar görülmemiş şeyler çıkıyor. O insanların günlük aletleri, kemikten yapılmış kaşıklar, çanak ve çömlekler çıkıyor. Onların evleri çıkıyor. Özellikle ilginç bir şey, burada süt ürünleri çıktı. Bunu da çanak ve çömleklerden biliyoruz. Muhtemelen bu bölgede yaşayan insanlar peynir, yoğurt gibi süt ürünleri yaptı" ifadesini kullandı.

 

"Süt tüketimi hayvanlar evcilleştirilince başladı"

 

Kazı Grubunda yer alan Arkeometri Uzmanı Prof. Dr. Hadi Özbal da laboratuvar ortamında analizler yaparak höyükte bulunan eserlerin kimyasal özelliklerini saptamaya çalıştığını bildirdi.

 

"Koyun Eti mi, sığır Eti mi pişirmişler?", "Süt mü kaynatmışlar?" gibi sorulara cevap arayıp elde ettiği bilgileri arkeologlara aktardığını dile getiren Özbal, "Üç değişik yağ türünü inceleyebiliyoruz; geviş getiren hayvanların doku yağı, geviş getirmeyen hayvanların doku yağı ve sütün doku yağı. Bu üçünü de birbirinden ayırt etmek mümkün. Bu da hayvanların Anadolu'da evcilleştirilip ve Anadolu'dan yayılıp Avrupa'ya geçme aşamalarında hangi yolu takip ettiğini belirlemede yardımcı oluyor" diye konuştu.

 

Özbal, kaplardaki organik kalıntıların niteliğini belirleme gibi yeni bir çalışmanın dünya çapında ilgi görmeye başladığını vurguladı.

 

Boğaziçi Üniversitesindeki bir laboratuvarın bu çalışmaya uyarlandığı bilgisini veren Özbal, şunları kaydetti:

 

"Özellikle pişirme kabı olarak kullanılan çanak ve çömleklerde organik kalıntıları tespit edip kökenlerini bulmaya çalışıyoruz. Bunun en önemli ve bugün için ses getiren konusu da süt oldu. İnsanların yüzde 65'e yakını laktoz sorunlarından dolayı taze süt tüketemiyor. Hayvanların evcilleştirilmesinden sonra sütün ilk defa insanların repertuvarına girdiği zaman genel kanı; laktoz sorunundan dolayı sütü içememişlerdir fakat 5-6 sene önce, günümüzden 8 bin yıl önceki çanak çömleklerde de süt yağı bulundu. İnsanlar sütü, hayvanları evcilleştirdikten hemen sonra tüketmeye başlamış. O insanların kesin olarak sütü tüketip tüketemediklerini bilmiyoruz ama süt ürünlerini tükettiklerini gayet iyi biliyoruz. Bunlar yoğurt, peynir ve sütün yağının çıkarılması gibi ürünler olabilir. O dönemin koşullarında taze sütü muhafaza etmek ve taşımak son derece zor çünkü çabuk bozulur. Buna karşı yoğurt veya peynir yaparsanız daha uzun bir süre koruyabilirsiniz ve daha verimli bir besin kaynağı olur. O insanların doğadaki birtakım imkanlarla sütü elde ettikleri andan itibaren yoğurdu üretip tükettiğini biliyoruz."

 

Marmara Bölgesi'ndeki en eski süt kalıntıları

 

Hadi Özbal, Barcın Höyüğü'ndeki neolitik aşamalara ait toprak kapları, sistematik bir şekilde topladığını ifade etti.

 

Bu höyükte 500-600 senelik neolitik dönem bulunduğuna işaret eden Özbal, "Burada yaşamın ne zaman başladığını belirlemek için bütün dönemlerden numune aldım. En alt tabakadaki çanak ve çömleklerde dahi süt yağlarını buldum. Marmara Bölgesi için en eski süt kalıntılarının bu kazıda ortaya çıktığını söyleyebilirim" değerlendirmesinde bulundu.

 

Özbal, Barcın'da elde ettikleri bilgileri geliştirip Anadolu'daki diğer kazı alanlarından alınan örneklerde de analizler yapmaya başladığını sözlerine ekledi.