Mehmet Salih Kaya: Denk Partisi Kuzumu Kurban mı?


  • Kayıt: 05.06.2020 21:38:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:09:07

Mehmet Salih Kaya: Denk Partisi Kuzumu Kurban mı?

 

Denk partisi içerisinde, nedenine tam erişemediğimiz nedenlerden dolayı partinin kurucularından ve liderlerinden olan Tunahan Kuzu’nun siyaseti bırakacağını bildirmesiyle parti içerisinde bir koşuşturma başladı. Bazıları, Denk partisinin içinde ve dışında, gelinen durumun müsebbibi olarak Selçuk Öztürk’ü gösterirken, bazıları “yangın çıkmayan yerde, duman çıkmaz” düşüncesine kapılarak Tunahan Kuzu ‘ya tepkilerini ortaya koymuşlardır.


Herkes bir uzlaşmayı umar ve beklerken, bir çözüm aranır ve bulunur diye düşünürken, birde bakıyorsun taraflardan birisi bir hamle yapmış ve tüm denklemleri alt üst etmiş. Sayın Azarkan ‘ın, Öztürk tarafından partiden ihraç etmesiyle artık Denk hareketi kalıcı olarak ve onarılması zor gözüken iki kampa bölünmüştür. Öztürk kampı bir tarafta, Kuzu – Azarkan kampı bir tarafta, Denk partisi içerisinde mücadele etmeye devam edeceğe benziyor. Bu kamplaşma sürecinde kafaya takılan soru: sayın Öztürk ‘ün gücünü nereden aldığı. Yaptığı hamleler, gerçekten etkili ve kimse engel olamıyor. Derln analizlerin yapılmasında fayda vardır.


Bundan sonra ne olur? Bu gelişmeler partiyi nasıl etkiler? Denk hareketi hangi tarafa doğru etkilenir hep beraber bakıp göreceğiz, lakin şimdiden bazı gerçekleri görmemiz gerekmektedir. Hiç unutmayalımki, dünyayı, insanlığı ve Hollanda’yı kıskacına alan korona krizi olmasaydı, Denk hareketi içerisindeki çalkantılar Hollanda medyası tarafından bu denli zayıf olurmuydu? Epey zamandır parti yönetimine ulaşılamayan bir hareket bu kadar kolay hareket edebilirmiydi? Hollanda basını bu olayı her gün çarşaf çarşaf ön sayfasından haber etmezmiydi.


Bu arada taraf veya tarafsız olarak olaya müdahil olanlar bir nevi taraflarını belli etmiş oldular. Hollanda Türk basınının ekseriyeti ve toplum önderleri “Kuzu’yu kurban ettirmeyiz” deyip, kendisine açıktan sahip çıkarak bir nevi “çözümü” ileri bir zamana ertelemiştir. Parti içerisinde yerel yönetimlerde görev alan bazı grup başkanları ise sayın Öztürk ‘e  duydukları liyakatlerini sergilediler, fakat diğer grup başkanları ise sayın Öztürk ‘ü istifaya zorlayarak, olayı daha çetrefilli hale soktular. Parti içerisinde görev yapan arkadaşlar bile çaresiz hale gelmişken, dışarıdan yazan ve çizenler yangını daha fazla harlamadan sühuleti elden bırakmamalıdırlar.


Taraflara başka bir eleştiri noktası ise, her şeyden önce varsa yaşanılan olayın sosyal medya aracılığıyla deklare edilmesi ve tartışılması profesyonel yaklaşımdan uzak olmasıdır. Tarafların daha disiplinli hareket etmeleri partiye daha az zarar vereceği aşikârdır. Sosyal medya üzerinden haberlerin paylaşılması parti içerisinde bir disiplin kurulunun veya komisyonun olmadığını ortaya çıkarmıştır. Bu konu her hâlükârda gelecek için ivedilikle ele alınmalı ve gerçekleştirilmelidir.


Bu durum, Denk hareketinin yetişken ve olgun bir hareket işleyişine henüz vakıf olamadığının göstergesidir.


Dost akıllar, karşılıklı suçlamaların, zaten baskı altında olan bir harekete fayda getirmeyeceğini, hatta zarar vereceğini bilmelidirler. Bundan sonra yapılacak olan görüşmeler bir an evvel mantıklı ve daha şeffaf sürdürülmesi partininin geleceği için çok önem taşımaktadır. Şimdi zarar verse bile geleceğe daha umut verecektir.


Yaklaşan genel seçimlerde bu olayın partiye yansıması bir istatistik kurumu tarafından araştırılmamıştır. Eğer yapılmış olsaydı yansıması büyük ihtimalle olumsuz olurdu.


Kafayı karıştıran bir kaç soru ise, parti içerisinde gelişmeler hangi yönde olacağıdır. Sayın Öztürk istifa ederek, bu hareketin önünü açacakmıdır, yoksa bu polemik devammı edecektir? Sayın Kuzu kendisi aklansa veya suçsuz, olduğu tespit edilse bile seçmen bunu nasıl değerlendirecektir? Daha önceki genel seçimde Denk hareketi başarısını sürdürüp 3 milletvekilini koruyabilecek midir?


İlgi çeken diğer bir konu ise Avrupa'da faaliyet gösteren büyük federasyonlar, konfederasyonlar ve tanınmış STK’lar,  Hollanda'da vuku bulan bu durumu neden gündemine almamışlardır? Hollanda onlar için küçük bir devletmidir veya konu onlar için önemsizmidir? Bu durumda kendi halkımızın ve devamı olan üst kurum ve kuruluşlarımızın siyasete ne kadar uzak oldukların göstermiştir.


Bütün bu olayların en can alıcı noktası ise bu olayların genç seçmene yansıması nasıl olacağıdır? Siyasi idollerini böyle bir konuyla irtibatlaştırılması gençleri nasıl etkileyecektir? Bu durum onları Denk hareketinden, uzaklaştırıp veya ayırıp diğer partileremi savuracaktır?

 

Son olarak


Umarım korona virüsü etkilerinden dolayı ve seçimlere uzun bir zamanın olması bazı olumsuzlukları giderir. Konunun en kısa zamanda çözüme kavuşturulması partinin lehine olacaktır. Çözümden kimse kaçmamalıdır. Gelinen son noktada yeni bir partinin bile kurulabileceği kulislerde konuşulmaktadır. Yazının başında bahsedilen kamplardan hangisi daha etkili olur, bakıp göreceğiz.


Bu ayrışmada, partinin önü açılmadığı sürece kazananı olmayacak. Kaybedeni ise partiye oy veren seçmenleri olacaktır. Denk’i kurban etmeyiniz.