BÜYÜK ATEŞ

Bir gün başkanlığını yaptığımız bir kurumun yönetim kurulu toplantısındayken aniden toplantı salonunun kapısı çalınmadan açıldı. Kapıyı açan kişi bizimle görüşmek istediğini söyledi. Biz de toplantıda olduğumuzu belirterek sonra görüşelim, dedik. Ancak adam,  önemli ve kritik bir durum olduğunu ifade ederek mutlaka şimdi görüşmemiz gerektiğinde ısrar etti. Bunun üzerine tamam az bekle hemen geliyoruz deyip adamın dışarı çıkmasını sağladık. Az sonra arkadaşlarımızın toplantıya devam etmelerini söyleyip salondan dışarı çıktık. Adamı müsait bir odaya alıp önce onu tanımaya ve sakinleştirmeye çalıştık. Çünkü adamın heyecandan eli ayağı ve özellikle de dudakları titriyordu. Tabir yerindeyse adam rüzgara kapılmış bir kavak ağacı gibi sallanıyordu. Hayırdır, deyip ilk sorumuzu sorduk. Adam ağlamalı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.


  • Kayıt: 03.08.2012 14:58:00 Güncelleme: 03.08.2012 14:58:00

BÜYÜK ATEŞ


Sebahattin Uçar

Bir gün başkanlığını yaptığımız bir kurumun yönetim kurulu toplantısındayken aniden toplantı salonunun kapısı çalınmadan açıldı. Kapıyı açan kişi bizimle görüşmek istediğini söyledi. Biz de toplantıda olduğumuzu belirterek sonra görüşelim, dedik. Ancak adam,  önemli ve kritik bir durum olduğunu ifade ederek mutlaka şimdi görüşmemiz gerektiğinde ısrar etti. Bunun üzerine tamam az bekle hemen geliyoruz deyip adamın dışarı çıkmasını sağladık. Az sonra arkadaşlarımızın toplantıya devam etmelerini söyleyip salondan dışarı çıktık. Adamı müsait bir odaya alıp önce onu tanımaya ve sakinleştirmeye çalıştık. Çünkü adamın heyecandan eli ayağı ve özellikle de dudakları titriyordu. Tabir yerindeyse adam rüzgara kapılmış bir kavak ağacı gibi sallanıyordu. Hayırdır, deyip ilk sorumuzu sorduk. Adam ağlamalı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

  • “Hocam, nasıl anlatayım, nerden başlayayım bilmiyorum. Çok kötü bir durumla karşılaştım. Eşimin beni aldattığını gözlerimle gördüm. Dünyam yıkıldı. Ne yapacağımı bilemedim, yanlış bir şey yaparım diye korktum ve koşarak size geldim. Bana bir yol gösterin.”

Lütfen, biraz sakin olun, böyle durumlarda soğuk kanlı olmak gerekir, deyip adamcağızın öfkesini hafifletmeye çalıştık. Sonra da onu konuşturarak içini boşaltmasını ve böylece rahatlamasını sağlamak için olayın nasıl olduğunu sorduk. Bu sorumuz üzerine yuvadaki büyük ateşin nasıl yandığını, yangını nasıl gördüğünü  anlatma başladı.

  • “Uzun zamandır eşimden şüpheleniyordum. Sözleri, hareketleri, tavırları gizli bir şeyler çevirdiğini ele veriyordu ama hiç böyle bir şey yapacağı aklıma gelmemişti. Dün akşam yaptığı bir telefon görüşmesindeki bazı ifadelerinden  huylandım. Sabahleyin o yatakta yatarken azık çantamı, iş elbiselerimi ve ayakkabılarımı yanıma aldım işe gitmiş gibi yaparak bizim evin hol bölümündeki dolabın içine saklandım. Aradan yaklaşık iki saat geçtikten sonra kapının zili çaldı. Eşim gecelik kıyafetiyle gelip kapıyı açtı ve gelen kişiyi direk yatak odasına aldı. Gerisini anlatamayacağım, hocam. Her şeyi gözlerimle gördüm. İkisini de rezil ettim. Yüzlerine tükürdüm Elimden kaza çıkmasın diye kendimi zor tuttum. Buraya kadar nasıl geldiğimi bile hatırlayamıyorum.”

Adam yaralıydı. Hem de derin yaralı. Evine düşen büyük ateş onu derinden yaralamıştı. Olan bitenleri anlatırken hem ağlıyor hem de ellerini yumruk yapıp dizine vuruyordu.

Bazı şeyler anlatarak biraz daha sakinleştirmeye çalıştık. Bu arada bir bardak çay ikram ettik. Elleri titreyerek çayını yudumlarken sözüne şöyle devam etti:

  • “Hocam, benim kayın biladerler çok şerli insanlar. Bu durumu anlatsam kesin bana zarar verirler. Anlatmadan ayrılsam yine zarar verirler. Bana zarar vermeleri pek umurumda değil ama iki tane çocuğum var onları düşünüyorum. Bu problemi nasıl çözebiliriz? Bu konuda bana yardım ederseniz çok memnun olurum.”

Bu durum karşısında neyi nasıl yapacağımız büyük ölçüde anlaşılmıştık. Hemen kadınla bir telefon görüşmesi yaparak geleceğimizi haber verdik. Sora da adamı yanımıza alıp eve gittik. Kadın bizi karşıladı ama hoş geldiniz demeye yüzü yoktu. Hep yüzünü saklıyordu. Aynen süt dökmüş kedi gibiydi.

Uygun bir ortam oluşturduktan sonra hemen kadınla problemi konuşmaya başladık. Çünkü fazla zamanımız yoktu. Önce eşinin anlattıklarının doğru olup olmadığını sorduk. Bir ara cevap verip vermemede tereddüt eder gibi oldu ama sonra konuşmaya başladı.

  • “Maalesef anlattıklarının hepsi doğru. Bizi suçüstü yakaladı. Onu ben çok saf zannediyordum. Böyle bir şey yapacağı hiç aklımın ucuna bile gelmedi. Beni beraber yakaladığı adamla ilişkimiz yıllardır var. Ta ben bekarken bana asılıp dururdu. Yakamı ondan bir türlü kurtaramadım. Sonunda beni böyle bir duruma sürüklemiş oldu. Hatta bu iki çocuk da eşimden değil, birlikte yakalandığım kişidendir.”

Kadının itiraflarıyla yuvadaki yangının ne kadar büyük olduğunu bir kez daha anlıyorduk. Anladıkça da hem üzülüyor hem de şaşırıyorduk. Bu olayın etkisini günlerce üzerimizden atamadık.

Anlaşıldığı üzere ayrılmadan başka bunların bir çareleri kalmamıştı. Bunun için kadına, eşine zarar gelmeyecek şekilde bir ayrılma formülü teklif ettik. O da bu teklifimizi kabul etti. Adam da zaten böyle bir şey istiyordu.

Böylece yangının dumanı etrafa yayılmadan ayrılmış oldular. Takdir edileceği gibi kendi yuvalarını kendi elleriyle yıkmış oldular.

Ders Alalım!

  • Hiçbir erkeğin çirkin ve pis bakışlarına fırsat verip hedef olmayın. Unutmayın ki, siz leş olursanız onlar karga olurlar.
  • Ömrünüz boyunca her yerde ve her zaman eşinize karşı sadık olun ki, eşiniz de size karşı sadık olsun.
  • Nefsinize uyarak yuvanızı ateşe veren ve yangın çıkartan siz olmayın. Çünkü yine yanan siz olacaksınız. Hem dünyada hem de ahirette…