Venedik Taciri William Shakespeare


  • Kayıt: 30.10.2018 22:43:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:06:36

Venedik Taciri William Shakespeare


Venedik Taciri William Shakespeare’in 1594’de sahnelenen komedi oyunudur. Her ne kadar komedi olarak geçse de içerisinde çok ciddi göndermeler barındırmaktadır. Özellikle insanların din ve ırk nefreti ile ilgili yerinde göndermeler yapar. Aynı zamanda içimizde ki ırkçı kısmı dürterek, alevlendiren Shakespeare, bize iyi ve kötüyü farklı bir açıdan gösteriyor.


Her oyunda olduğu gibi bu oyunda da bir kötü adam vardır.

 

Bu kez kötü adam yahudi bir tefecidir. Adı Shylock olan bu adam, sürekli olarak yahudi olduğu için ezildiğini söyleyerek kendisini acındırmaktadır. İnsanların dikkatini sürekli olarak bu noktaya çekmektedir. Bu durumun, günümüzde de benzer örneklerini görebilmekteyiz. Günün birinde varlıklı bir tüccar olan hristiyan Antonio’ya borç para verir. Yahudi tefeci Shylock hiç sevmediği Antonio’ya bu parayı verir, verir ama ödeyemezse, vücudunun neresinden isterse, yarım kilo et keseceğini senedin sonuna şart olarak ekletir.


Bunu kabul eden Antonio ne de olsa ödeyeceğinden emindir. Fakat işler umduğu gibi gitmez. Antonio’nun gemileri bir bir batar. Borcunu ödeyemeyen Antonio, mahkemeye çıkar. Tefeci Shylock, nefretle hakkını ister yani hakkı olan yarım kilo eti. Para teklif edilsede Antonio’nun arkadaşları tarafından o reddeder. İlla hakkını istemektedir.


Bıçağını bileyen yahudi tefeci kanunlara sığınarak hakkını almak istemektedir. Fakat bir açık vardır. Eti keserken kan akıtmaması gerekmektedir. Kanuna göre eğer kan akarsa, bir hristiyanın kanını akıttığı için, yahudi tefeci Shylock’un tüm mal ve mülküne el konulacaktır. Venedik’te kanun böyledir. Shylock hakkından vazgeçer, seneti atar. Fakat bu sefer de bir hrıstiyanın hayatına kast ettiği için, mallarına el konur. Yaşayıp yaşamayacağı ise Antonio’nun merhametindedir. Antonio hristiyan olması şartıyla Shylock’u bağışlar.


Üzerine sayfalarca yazılacak bir hikaye. Fakat her satırda birileri rahatsız olabilir.


Bu yüzden herkes okumalı ve kendi doğruları ile başbaşa kalmalıdır diye düşünüyorum.


Cehaletin boyumuzu aştığı bu dönemde, dinlerle alakalı söylenecek her söz, yazılacak her satır bambaşka yerlere çekilip, parmaklarımızı kesen bir bumeranga dönüşebilir.


Atalay Kızılay