Her mevsim kendine göre güzeldir derler. Kış da kendisine göre güzeldir. Onca soğuğa, onca zorluğa, onca ürkütücü oluşa rağmen...
Değerli okuyucular!
Her mevsim kendine göre güzeldir derler. Kış da kendisine göre güzeldir. Onca soğuğa, onca zorluğa, onca ürkütücü oluşa rağmen...
Elbette bir şeyin güzel oluşu kişiden kişiye, anlayıştan anlayışa değişir. Kışı Sibirya’da yaşayana değil, Sahara’da yaşayana sormalı. Kimileri özlemle bir miktar kar yağsa da bir güzellik yaşasak derken, diğeri beyaz bir dünyadan bıkar. Kimileri kar beyazlığının bütün kirleri örtmesini beklerken, diğerleri biraz güneş, biraz yeşillik arar. Kimileri yayla hayatını tercih eder, kimisi denize aşıktır. Kimisi tabii bir hayatı daha zevkli bulurken, bazıları modern aletlerle yaşamayı mutluluk sayar.
Öyle ya insan kadar zevk, insan kadar bakış açısı vardır. Herkesin aynı düşünmesini, aynı şeyden aynı derecede zevk almasını beklemek abestir. Herkes kendine göre bir şeyi sever, bir şeyi daha güzel bulabilir.
Kış kimileri için kâbus, kimileri için kayak mevsimi. Kar bazıları için hayatı zorlaştırırken, bazıları için de geçim kaynağı.
(Derler ki eskiden adamın birisinin iki damadı varmış. Biri çiftçi, diğeri kerpiç ustası imiş. Adam bir gün çiftçi olan damadını ziyaret etmiş. Nasılsınız evlat diye sormuş. Damadı: Eğer yağmur yağarsa iyiyiz, iyi olacağız. (Öyle ya yağmur yağarsa mahsul bol olacak. O da onları satıp geçimini sağlayacak) Adam sonra oradan ayrılıp kerpiççi olan damadının yanına gitmiş ve ona da nasılsınız evlat diye sormuş. İkinci damadı da: Eğer yağmur yağmazsa iyiyiz, iyi olacağız demiş. (Yani yağmur yağarsa kerpiçler kurumaz. O da kerpiç satamaz ve maddi açıdan sıkıntı yaşar. Adam belki de ellerini açmış ve şu Allah’ın işine bak demiştir. )
İşte böyle birisi yağmurun yağmasını, diğeri yağmamasını hayat kaynağı sayar. Demek ki değerlendirmeler kişinin durumuna göre değişir. Herkes kendi açısındanolaylara bakar.
Kim ne derse desin, kim nasıl bakarsa baksın; dört mevsim tabiatın dengesi, hayatın kaynağı ve devamı. Eğer mevsimler böyle olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Yaratan böyle yaratmış, düzeni kuran böyle kurmuş. Ne yeryüzünde, ne gökyüzünde, ne de fezada bir çatlaklık, bir uyumsuzluk, bir düzensizlik yok. Her şey bir hesaba, bir plana göre kurulmuş, devam ediyor. Bu denge içerisinde kış mevsiminin de bir yeri var. Bazı yerlerde karın az yağması, bazı yerlede çok yağması da bu dengenin bir parçası. Ama asla rastgele değil.
İnsana düşen şikayet etmek değil, bu işin hikmetini anlamak ve zamanın değerini bilmektir.
Bir yıl önce bir kış geçip gitti. Daha önceki yıllarda da nice kışlar geçip gitmişti. Demek ki zaman yerinde durmuyor. Saatler işliyor, mevsimler geçiyor. Yıllar yılları kovalıyor. İnsan her yıl, her kış bir yaş daha yaşlanıyor. Heyhat yeni yılın geldiğini kutlayanlar, giden yılın ardından hüzünlenmiyorlar. Kaybolan biri yılın ardından hayıflanmıyorlar.
Unutmamak gerekir ki bir gün gelecek yaz da bitecek kış da. Bu dünyadan elini eteğini toplayıp gidenler için ne kışın bir anlamı var, ne de baharın. Ne karın yağması, ne yağmurun yağması onları ilgilendirmez.
Zamanın kıymetini bilenlere selam olsun.
İyi okumalar dileğiyle.
e-mail: kerimece@hotmail.com
DERT OLUR SONRA
Vakti zamanında demişti babam;
Kalmasın içinde dert olur sonra...
Gönülden bir duygu şiir vesselam
Türkçeyi bilmesi şart olur sonra...
Kar gibi beyazdır helal ise süt,
İstersen şenliği dinle bir öğüt,
Yürekte sen yine sevgiyi büyüt
Taze soğan bile kart olur sonra...
Fırtına büyük zor Temel’in işi,
Balyoz gibi inmiş kırılmış taşı,
Terörist tanıktır orduya karşı
Bu vatan düşmana yurt olur sonra...
Tanıdık arama muhabbet sanal,
İstavroz gizlemiş en önde hilal,
Atlantik ötesi barışı hayal
Karşıdır Türklüğe sert olur sonra...
Nasreddin Hoca’mız içinde halkın,
Kesme kuyruğunu eşeğin sakın,
Kimi kısa, kimi uzun der çirkin
Kiminin itleri dört olur sonra...
Kara kış eylese geceyi zindan,
Sabırla baharı beklesin insan,
Ressam Halil, sever, değildir pişman
Ocak, şubat derken mart olur sonra...
Halil GÜLEL
Düsseldorf/Almanya
2012 Platform Şiir Yarışmasında beğenilen şiirlerden:
BİLMİYORUM
Bir rüzgara kapıldım gidiyorum,
Fırtına mı boran mı bilmiyorum.
Ateşlerde kavruldum tütüyorum,
Cehennemi suzan mı bilmiyorum.
Ummanlardan çaylara akıyorum,
Göz yumup maziye bakıyorum,
Savruluyor nevgazel döküyorum,
Mevsimler hep hazan mı bilmiyorum.
Yıldızlara varıpta dönüyorum,
Gecelerde güneşi arıyorum,
Su içinde suları suluyorum,
Aşk ki; aklı bozan mı bilmiyorum.
Çizik çektim ne varsa bana dair,
O'ndan başka herşeyimmiş vesair,
Kelimeler ile olunmaz şair,
Yazdıran mı yazan mı bilmiyorum.
Mecnunluk en son durağım viraneyim,
Bülbülüm gül elinden divaneyim,
Narı harda kanatsız pervaneyim,
Aşık; candan bezen mi bilmiyorum.
Cengiz Halıcı
Amsterdam
BEN VE NEDENSİZLİK
Ömrümün baharında çiçeksiz, bülbülsüz zamanlardayım!
Yüklemsiz cümleler gibi anlamsızım sensiz…
Ben hayatın satranç tahtasında onaltı parçaya bölünmüş,
Yutulmayı bekleyen piyonların her biri…
Aşk okulunun matematik defterinde yarım kalmış denklem,
Tarihin tozlu raflarında, papirüs kağıtlarında,
Bir yanı eksik, okunamamış, anlamsız bir belge…
Şifreleri sende saklı çözülmez bir gizli sır gibiyim.
Hayat denizinde yüzme bilmeyen deniz kızı,
Ben sonbaharda sıcak ülkelere göç edemeyen,
Bir kanadı kırık soğuktan üşüyen serçe kuşu,
Hazanlarda rüzgarın savurduğu mecalsiz bir yaprak,
Gel de şu gönlümün içindeki oluklardan akan sele bak.
Sen gök yüzünden yere inemeyen Zöhre,
Gönül Babil kuyusunda Harut ve Marut.
Cehennem ateşine bile değil denk
Feleğin bize ettiği oyuna bak!
Ben bir ressamın tuvalinde yarım kalmış manzara,
Sen fırçasının ucunda kuruyup kalmış boya.
Tamamlanmaz bu fotoğraf o İlah emretmeyince…
Biz iki ayrı mısradan oluşan tek bir beyit,
Ben kafiye sen redif,
Bu parçaya hakim tem tarifsiz.
Yakar yüreğimi bunca şey ama hepsi nedensiz…
Fatma Mustafa
Gümülcine/Yunanistan
GÖÇÜN 50. YIL MARŞI
Başlangıcı malum öküz parası
Ahlak çöktü artı gurbet yarası
Günden güne büyür göç faturası
Göçle gavurlaştı sonumuz bizim
Ceddimizin ünü sarmışken arşı
Göçle herşeyimiz Türklüğe karşı
Kaçımız tam bilir İstiklal marşı
Göçle gavurlaştı dünümüz bizim
Elli yılda neler neler yitirdik
Gün oldu rüzgara karşı tükürdük
Tam kıbleye karşı çişe oturduk
Göçle gavurlaştı yönümüz bizi
Hep derdik biz aşı tutmaz gövdeyiz
Ramazan ve Kurban biz görevdeyiz
Paskalya Noel, bizler evdeyiz
Göçle gavurlaştı günümüz bizim
Artık canlar malın yolunda yonga
Giyim kuşam çoktan alafranga
G-string, bikini, mayo ve tanga
Göçle gavurlaştı donumuz bizim
Göç silahı bizi vurdu vuralı
Kızım ecnebiye gelin varalı
İstisnalar bozmasa da kuralı
Göçle gavurlaştı kanımız bizim
Nikah mı yapar hiç gardaşla bacı
Formalite bile olsa çok acı
Kâr etmez bu derde tıbbın ilacı
Göçle gavurlaştı genimiz bizim
Sazımızda uyum denen bir fasıl
Uyum diye uyutuldu bu nesil
Ne taharet vardır ne vardır gusül
Göçle gavurlaştı dinimiz bizim
Hakiki Kabakçı
Grimbergen/Belçika