Müzik ve Beyin


  • Kayıt: 09.11.2018 09:37:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:06:40

Müzik ve Beyin



Müzik, bireylerin bir nevi dünyayı farklı bir şekilde görmesini sağlıyor. Deneklere tepkisiz bir yüz ifadesinin gösterildiği bir çalışmada üzüntülü müzikler dinleyen katılımcıların, yüz ifadesini olduğundan daha üzgün olarak algıladıkları, neşeli müzikler dinleyen kişilerin yüz ifadelerini daha mutlu algıladıkları görülmüş. Yapılan çalışmalar, kişilerin en sevdikleri müzik parçalarının beyin bağlantıları üzerinde güçlü etkileri olduğunu gösteriyor. Tercih edilen müziklerin beyindeki etkisinin fMRI görüntüleme tekniğiyle gözlemlendiği bir çalışmada özellikle odaklanmış düşünme, içebakış, empati ve kendi farkındalık faaliyetlerinde görev alan bir devrede beyin bağlantılarının arttığı gösterilmiş. “Varsayılan hal ağı” olarak isimlendirilen bu devredeki bağlantılar, denekler hoşlanmadıkları müzikleri dinlediğinde daha zayıftır, sevdikleri parçaları dinlediklerinde güçlüdür ve en sevdikleri parçayı dinlediklerinde beyinde en güçlü bağlantılar gözlemlenir. “Varsayılan hal ağı” aktif olduğunda “pozitif görev ağı” pasif kalır. Bu iki durumdan “varsayılan hal ağı” iç düşüncelerimizle ilgiliyken “pozitif görev ağı” dış dünyayla ilgili işlemlerde aktiftir.


Favori parçaları dinlemek ayrıca işitsel beyin bölgeleri ile hafıza ve sosyal duyguda görev alan bölgelerdeki bağlantıları da değiştirir. Müzikle olan etkileşimimiz, beynin farklı bölgelerinde güçlü değişimler yapar.

 

Daha yaratıcı olmak için müzik dinleyin


Yapılan başka bir çalışmaysa kişilerin olumlu olduğunu düşündükleri müzikleri dinlerken daha yaratıcı olduklarını gösteriyor. Bu müzikleri dinleyenler sessiz ortamda çalışan kişilere göre daha değerli fikirler ortaya atıyor. Ancak aynı deney olumsuz hisler içeren müziklerle yapıldığında bu etkiler gözlenmiyor. Vivaldi’nin besteleri gibi olumlu müzikler sadece yaratıcılığı tetikliyor, problem çözmeyi gerektiren durumlarda sessizlikte çalışmanın daha verimli olacağı belirtiliyor.

 

Hangi müzik beyni nasıl etkiliyor?


Müzik, konsantrasyon ve öğrenme arasında bir ilişki var mı?


Ders çalışırken, kitap okurken veya bir proje üzerinde çalışırken ne tip müzikler dinlemeliyiz?


Konsantrasyon ve öğrenme açısından hangi müzikler bizi negatif, hangi müzikler bizi pozitif etkiliyor?


Tüm bu soruların cevabına bakmadan, bence önce müziğin beyin üzerindeki etkilerine bir göz atmak gerekir.


Müzikle yakın olmayan birçok insanın inandığının aksini söyleyen araştırmaya göre, eğitimli müzisyenlerin beyni diğer insanların beyninden biraz farklı çalışıyor.

 


Brain and Cognition adlı bilimsel dergide yayınlanan, Vanderbilt Universitesi psikologlarının elde ettiği bulgulara göre, profesyonel müzik eğitimi alanlar, müzik eğitimi almamış insanlara oranla, hem etkili bir yaratıcı düşünme tekniği sayılan beyinlerinin isinsal dusunme  becerilerini çok daha iyi kullanıyorlar, hem de beyinlerinin her iki yarım küresinin ön korteks bölümlerini birlikte ve dengeli kullanıyorlar.


"Doğal olarak daha yaratıcı düşünen kişilerin problemlere yaklaşımlarını inceleyerek süreci anlamaya çalışıyoruz" diyen araştırmacı Folley, günlük deneyimlerinin sürekli yaratıcı düşünmeyle geçmesinden dolayı özellikle müzisyenlerin düşünme tarzlarını incelediklerini ifade etmiştir. Araştırma sonucunda müzisyenlerin beyinlerindeki ilişkisel çalışmanın ve problemlere verilen cevapların onların beyinlerinin düşünme tarzında niteliksel farklılıkların olduğu ortaya çıkmıştır.


Müzisyenlerin beyinlerinin her iki yarım küresinin birlikte kullanılmasının açıklamasından bir tanesi, düşünme ve uygulama sırasında müzisyenlerin aynı anda her iki yarım küredeki motor hareketlerin aktif olması gösterilebilir. Çünkü müzisyen hem gördüğü notaları ve ritimleri beyninde düşünmekte, hem de düşündüğü şeyleri her iki elini, hatta bazen ayak ritimlerini de kullanarak uygulamaya dökmektedir.


Beyninin her iki yarım küresini bu şekilde birlikte ve dengeli kullanan müzisyenlerin diğer bilgilerin değerlendirilmesinde ve ilişkilendirilmesinde de iyi olmalarının doğal bir sonuç olduğunu vurgulayan Folley, "Entrümantal müzisyenlerin farklı melodik satırları birleştirerek, aynı anda her iki eli kullanarak senkronize tek bir müzik parçasına dönüştürmeleri ve özellikle nota sembollerini aynı anda hızlı bir şekilde okumadaki becerileri onların beyinlerinin hem sağ, hem de sol yarım kürelerini dengeli kullanmalarını sağlamaktadır" demektedir.


Bugüne kadar yapılan daha önceki yaratıcı düşünme araştırmaları daha çok açık uçlu ve çok yönlü problemlerde yaratıcı sonuçlara ulaşmayı sağlayan ışınsal düşünmeye odaklanmıştır. Yapılan araştırmalar yaratıcı düşündüğü kabul edilen kişilerin diğer insanlara göre daha ışınsal düşündüğünü ve düşünme tarzlarında böyle bir farklılığın olduğunu ortaya koymuştur.


Yapılan araştırmaya Vanderbilt Blair Müzik Okulu’ndan 20 klasik müzik öğrencisi ile, Vanderbilt Psikoloji bölümünden müzikle ilgisi olmayan 20 öğrenci katılmıştır. Müzik bölümü öğrencilerinin hemen hemen hepsi de en az sekiz yıl müzik eğitimi almış öğrencilerdir. Çaldıkları enstrümanlar piyano, nefesli çalgılar, telli çalgılar ve vurgulu çalgılardır. Gruplar yaş, cinsiyet, eğitim, lise başarı seviyesi ve üniversite giriş puanları (SAT) olarak karşılaştırılmıştır.


Araştırmacılar müzisyenlerle kontrol grubunun yaratıcı düşünme süreçlerini mukayese etmek için iki deney yapmışlardır. Birinci deneyde her iki grubada ev eşyaları veya objeleri gösterilerek bunlarla yapılabilecek farklı fonksiyonları yazmaları istenmiş, ayrıca bazı kelime ilişkilendirme testleri de yapılmıştır. Bu deneyin kelime ilişkilendirme testinde müzisyenler kontrol grubuna göre daha fazla sayıda doğru cevap vermişlerdir. Araştırmacılar bu sonucun müzisyenlerin sözel yeteneklerinin daha iyi olduğunun bir göstergesi olduğunu ifade etmektedirler. Bu deneyin ev eşyaları veya objeleri ile oluşturulacak farklı fonksiyonlar bölümünde de müzisyenler çok daha yeni ve beklenmedik fonksiyonlar önermişlerdir.


İkinci denyede, her iki gruba tekrar günlük kullanılan bazı objelerle yapılabilecek farklı fonksiyonlar önermeleri istenmiş, ancak bu kez beynin korteks bölümündeki kanlanma NIRS (near-infrared spectroscopy) yöntemiyle takip edilmiştir. Bu teknikle beynin nerelerine kan ve oksijen hareketi olduğu izlenerek, düşünme sırasında hangi bölgelerin aktif olduğu gözlenebilmektedir.

 

"Deneklerin günlük kullanılan bazı objelerle yapılabilecek farklı fonksiyonlar düşünmeleri sırasında müzisyenlerin beyinlerinin her iki yarım küresinin de aynı anda yoğun olarak aktif olduğu gözlenmiştir" diyen Folley, müzisyenlerin beyinlerinde oluşturdukları farklı ağlar sayesinde diğer insanlara göre daha farklı düşünen beyinler geliştirdiğini ve bilgiye karşı yaklaşımlarının daha farklı olduğunu vurgulamaktadır.


Esas olan müzik eğitiminden çok birinci sırada beynin her iki yarım küresini birlikte ve dengeli kullanmak, ikinci sırada da bilgiler arasında ilişkiler kuran bir düşünme tarzıyla beyinde yoğun fiziksel ağların oluşmasını sağlamaktır.

 

Araştırmacıların bulduğu diğer bir ilginç sonuç da müzisyenlerin zeka (I.Q.) seviyesinin müzisyen olmayanlara göre daha yüksek çıkmasıdır. Bu sonuç daha önce bulunan müzik eğitimi ve zeka gelişimi arasındaki ilişkiyi de destekler durumdadır. Şüphesiz zeka da zihinsel faaliyetler sonucunda beyin hücreleri arasında kurulan fiziksel ağların bir ürünüdür. Ayrıca müzik, beyin ve konsantrasyon arasında da ilginç ilişkiler vardır.


fMRI ve Beyin Araştırmaları

 

Fonksiyone Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI), MRI teknolojisinin en heyecan verici uygulamalarından biridir. Özelliği ise beyin fonksiyonlarının görüntülenmesini sağlamasıdır. Bu teknik, kandaki oksihemoglobin (oksijen bağlı hemoglobin) ile oksijenini yitirmiş deoksihemoglobinin manyetik özelliklerindeki farklılığa dayalıdır ve bu nedenle fMRI sinyali Kan Oksijenasyon Düzeyine Bağımlı Sinyal (Blood-Oxygenation-Level-Dependent signal – BOLD) olarak adlandırılır. Sinirsel aktivite artması, aktive olan bölgede oksijen tüketiminde ve enerji metabolizmasında artışa neden olur. Bu, oksijenini yitiren hemoglobinin artmasına ve manyetik sinyalde küçülmeye neden olur. Bununla birlikte, yerel kan akımındaki artış ile saniyeler içerisinde oksijen tüketiminde artış olur. Beyin kan akımındaki artış, oksijen tüketimindeki artışın üzerine çıktığından oksi-hemoglobin artar ve sinyal büyüklüğünde bağıl artış görülür. Böylece istenen fiziksel veya zihinsel aktivinin beynin hangi bölge ya da bölgelerinden kaynaklandığını öğrenmiş oluruz.

 

fMRI, beyin araştırmalarında kullanılan ilk yöntem değil ama kullanılan en uysal ve yenilikçi yöntem diyebiliriz. Fonksiyonel beyin araştırmaları 2. Dünya Savaşı sıraları Nazi Almanyasında popülerlik kazanmış ve büyük gelişme kaydedilmiş araştırmalardır. Beynin fonksiyonel anatomisi ile alakalı bilinen birçok bölge ve çekirdeğin keşfi o zamanlara rastlamaktadır. Keşiflerde kullanılan yöntem ise gerek hayvan gerek insan deneklerin, hala canlı iken, beyinlerinin bir kısmını zedeleyip oluşan fonksiyon kaybı sonucu bu fonksiyonun zedelenen beyin bölgesine atfedilmesinden ibaretti. Evet, bilim her ne kadar ilerlese de Naziler bu uğurda bazı Yahudileri kıymaktan geri durmadılar. Yapılan tabii ki etik değildir. fMRI, bu yöntemler arasında çok masumdur. BT gibi vücuda radyasyon verme tekniğine dahi dayanmayan tamamen güvenli bir yöntemdir.


Yalan Makinesi

 

Bir zamanlar bilim kurgu romanlarda ve filmlerde rastladığımız makine, fMRI tekniği ile kısmen gerçeğe dönüştü. Doğru söylediğimiz zaman daha önceden gördüğümüz, işittiğimiz, tanık olduğumuz bilgiyi rasyonel olarak, hiç kurgulamadan söyleriz. Oysa ki yalan söylediğimiz zaman malumatımız olmayan bir konuda kurgulamak zorundayızdır. İşte fMRI altındaki deneklerde, doğru söyleyenler ile yalan söyleyenler arasındaki parlayan beyin bölgeleri farklıdır. Buradan çıkılarak da kişinin doğru mu yalan mı söylediğine karar verilir.

 

İnovatif fMRI Kullanımları

 

FMRI tekniği sadece bilimsel araştırmalarda ya da tıpta kullanılmıyor. Bunların yanında kullanıldığı daha birçok dal var, hatta bunlardan bazıları fMRI tekniği ile kendini bulmuş dallar; nörofinans, nöroekonomi, nöroreklamcılık, nöropazarlama, nöropsikiyatri, nöropsikoloji,...

 

Bir finansçı olarak insanların yatırımlarını değerlendirirken hangi zihni süreçlerden geçtiğini ve nelere göre hareket ettiğini öğrenmek istemez misiniz? Yaptığınız reklamın tam hedefine ulaşabilmesi için insan faktörüne göre reklamın icerigini ve verdiği mesajı belirlemek istemez misiniz? İnsanların alma alışkanlıklarını, alım sürecinde nelere dikkat ettiğini öğrenerek pazarlama stratejisi geliştirmek istemez misiniz? İşte soruların büyük kısmı fMRI'ın öncülük ettiği yöntemlerde yatmakta. Şu anda bu konularda da araştırmalar devam ediyor. İlk gelen sonuçlar da insan psikolojisi denen bilinmezin kısmen aralandığı yönünde.

 

Sonuç

 

fMRI bir yandan heyecan verici ve yenilikçi bir yöntem iken; diğer yandan daha yolun başında olan, geliştirilmeye çok açık bir yöntemdir. Örneğin bize olayın sadece nerelerde gerçekleştiğini verir. Uyarı nereden çıktı, nerede değerlendirildi, asıl bu konu üzerine en etkin bölge neresi gibi soruların cevaplarını vermez. Sadece olay yerini gösteren ve sizi birçok muammayla baş başa bırakan bir dedektif gibidir. Bakalım her gün bir şeylerin değiştiği dünyada gelecek bizlere daha ne gösterecek.


Tekrar görüşünceye kadar beyninize iyi bakın.

 

Atalay Kizilay

Kaynak: Brain and Cognition/ Vanderbilt Universitesi