Araştırmalar Enstitüsü’nün kapanma hikayesi


  • Kayıt: 24.04.2014 19:45:00 Güncelleme: 25.04.2014 00:35:00

"Kurumumuz, bilimsel alanda bir çok etkili ve güzel araştırmalar yapmış olsa da, ne yazık ki Hollanda Türk toplumu tarafından yeterince ilgi ve destek görmedi"

 

2010 yılında inisiyafitinizle kurulan Türk Araştırmalar Enstitüsü maalesef bu senenin eylül ayında kapanmak zorunda kaldı. Enstitünün kapanmasına neden olan sebepler nelerdir?

 

 

En önemli neden maddi sebepti. 2010 yılında kurulan ve 2011’de resmi açılışını yapan kurumumuz, bilimsel alanda bir çok etkili ve güzel araştırmalar yapmış olsa da, ne yazık ki Hollanda Türk toplumu tarafından yeterince ilgi ve destek görmedi. Türk toplumu ne yazık ki bilim ile ilgili olan konulara yeterince odaklanmamış ve önemini anlamış değildir.

 

Örneğin, Hollanda’da şu an kral olan Willem Willem Alexander, üniversitede tarih okumuştur. Aynı zamanda şu anda Hollanda Başbakanı olan Mark Rutte, ondan önceki Başbakanımız Jan Peter Balkenende ve hatta muhalefet liderimiz Aleksander Pechtold hep tarih veya sanat tarihi mezunulardır. Özellikle bu tarz bölümler günümüzde kamuoyunu etkileyebilen bir kitledir. Ama Türk toplumu üniversitede seçtiği ilk üç bölüm ise Hukuk, Mali Müfettiş ve Ekonomi’dir. Bunun nedeni ise o bölümlerde para olmasıdır. Türk gençlerinin hayalleri büyük ev, pahalı araba ve güzel bir eş bulmaktır. ‘Av, avrat, silah’ atasözümüze uygun bir yaşam istemektedirler. Ama bu hayat tarzı ile etkili bir lobi veya bilimsel anlamda sözsahibi toplum gerçekleştirmek imkansız. Zaten bu yüzden Hollanda’daki Faslılar bir Belediye Başkanı (Rotterdam’da Aboutaleb) ve daha nice aydınlar yetiştirebiliyorlar ama Türkler bu konuda yetersiz kalıyorlar.

 

Unutmayalım ki Hollanda’da en kalabalık toplum, elbette yerli Hollandalılar dışında, Türkler’dir ama yine de Surinamlılar, Faslılar kadar etkili olamıyorlar. Ticaret konusunda ise Türkler çok başarılı ama o parayı da yatırmıyorlar. Kazanılan para ile bir öğrenci bursu, lobi bürosu, tanıtım gezileri, kitap basma etkinlikleri ya hiç yapılmıyor ya da çok az. Bilim enstitümüz de bu konuda, Türk kökenli iş adamlarımızla gerçekleştirdiğimiz onlarca görüşmeye rağmen, hiç ilgi görmedi diyebiliriz.

 

 

 

Kapanmayı önleycek ne gibi girişimlerde bulundunuz ve neden bu girişimler sonuçsuz kaldı?

 

 

Enstitümüzün kapanmaması için daha hala birkaç girişim düşünüyorum. Şimdiye kadar Türk toplumuna odaklandığım için, başarı yakalayamadık ama Türkiye’ye açılmak isteyen Hollanda şirketleri daha ılımlı bakıyorlar gibi. Türk toplumu 20.000 şirket kurup yaklaşık 60.000 kişi çalıştırmaktadırlar. Tahmin olarak 16,8 milyar avro dönmektedir ama, ona rağmen bir kaç iş adamı dışında hiç bağışlayan olmadı. Bu da zaten Türk toplumunun büyük sorunu. Geçen bir araştırmada yine ilginç sonuçlar çıktı. Hollandalıların % 45’i gönüllü iş yaparken, Türkler’de bu oran ise % 5 idi. Burada ‘gönüllü iş’ kavramı dini etkinlikler dışında olanlardı, ayrıca bir eylem düzenleyip örneğin bir haber gazetesine mektup yazmayı da kapsıyordu. Bu zihniyet yüzünden ortalama Türk vatanseverliğinden dolayı ‘hayatımı feda ederim’ diye haykırır, ama beş avro vermeyi ret eder. Demek ki kendi hayatının değeri beş avrodan düşük. Türkler için paranın ne kadar önemli olduğunu gösteren bir olaydır.

 

 

Enstitü kurulduğundan kapanıncaya kadar geçen süre içinde ne gibi faaliyetlerde bulundu?

 

Üç sene boyunca çalışan enstitümüz şu çalışmalara imza attı:

 

 

· AB Bilimsel kurumuna üye olundu (ERC);

 

· Üç aydan üç aya çıkan bilimsel dergimiz üniversite kütüphanelere dağıtıldı (11 adet çıktı);

 

· Üç kitap yazıldı, dört tane daha basılmak üzereydi;

 

· Bir kitabın editörlüğü yapıldı, ayrıca basıma hazır olan başka bir editörlük kitap hazırlandı;

 

· Bir kitap Türkçeden Hollandacaya çevrildi;

 

· Atatürk’ün Nutuk’u için ilk defa daha hiç çevrilmediği Hollandacaya çevrilmesi için Türkiye’den resmi izin alındı;

 

· AB’in resmi dergisi tarafından araştırma yapıp makale göndermemiz istendi, gönderdiğimiz yazı yayınlandı;

 

· Hollandaca olarak çıkan Kanuni Sultan Süleyman kitabını gözden geçirip düzelttik, bu kitap Türkçeye de çevrildi;

 

· Hollanda’da meşhur olan Avukat Gerard Spong’un kitabına katkıda bulunduk;

 

· Şu anda Belçika’da Guy Brugmans tarafından yazılan kitabın içeriğini düzeltiyoruz;

 

· Bunun yansıra araştırmacılarımız sık sık yurtiçi ve yurtdışı bilimsel dergiler için akademik makale yazmaktadırlar (yılda en az dört kez);

 

· Konferanslara katılıyoruz, özellikle Hollanda üniversitelerine;

 

· Saraybosna, Tiflis, Ankara gibi üniversitelerden misafir hocalık için teklifler geliyor;

 

· Üniversiteli gençlere tarih dersleri veriliyor; okutmalık hazırlandı bunun için;

 

· Hollanda gazetelerde yazılarımız çıkmaktadır;

 

· Hollanda’da öğrenci ve stajyer eğittik ve stajyerler konusunda başarı oranımız %89,3’tür;

 

· Mayıs 2013’e kadar 15 MBO’lu, 2 HBO’lu, 11 üniversiteli olmak üzere 28 öğrenciden 25’i stajını başarı ile tamamladı;

 

· 21 Türk kökenli, 3 Faslı kökenli, 4 Hollandalı stajyerden 4’ü Türkiye’den olup 23’ü Hollanda vatandaşıydı. Bunlardan yalnızca bir Türk’te Hollanda’da oturma izni vardı;

 

· 90 günlüğüne Türkiye’den üniversiteli öğrenciler, araştırma görevlileri getirilmek üzere Türkiye’den bir çok üniversite ile antlaşma yapıldı;

 

· 1 Hacettepe Tarih Bölümü’nden araştırma görevlisi...

 

 

 

 

 

Hollanda’da bir Türk enstitüsü neden bu kadar çok önemli?

 

 

Hollanda başta olmak üzere, Avrupa ve Batı dünyasında Türkiye ile ilgili bir çok tek taraflı ve yanlış bilgi mevcuttur. Örneğin daha geçen Galatasaraylı futbolcu Sneijder ve eşi, Hollanda’nın en büyük haber sitesine göre "Türkiye’nin başkenti olan İstanbul’da" yaşamaktadırlar. Bu tarz basit bilgiler hariç, Atatürk, Ermeni Meselesi, PKK Sorunu gibi bir çok derin konuda da yanlış bilgi mevcuttur. Bu özellikle siyasi çıkarlardan dolayı ortaya koyulan tablodur ve ancak bilimsel gerçeklerle aşılabilinir bir olaydır. O yüzden enstitümüzün resmi sloganı ‘Bilimsel Gerçekler’ idi.

 

 

 

Enstitü kapandığına göre bundan sonra bu boşluk nasıl doldurulacak?

 

 

Bu boşluğu illaki bir araştırma kurumu dolduracaktır, ama sanırım ilk önce Hollanda’daki Türk toplumu bilinçlendirilmesi gerekiyor ki duyarlı olsunlar. Daha günümüzde bu konuda çok büyük eksizlikler var. İnternette bile tarafsız bilgi veren kaç tane site var? Enstitü olarak bu boşluğu da doldurmak istedik ve tam yedi site kurduk. Hepsi çevrimiçi bilgilik siteleriydi. Bazı sitelerimiz birkaç senelik süre içerisinde çeyrek milyon defa okundu, bu da bu eksikliğin özellikle genç Türk nesillerimizce hissettildiğini vurgulamaktadır. Ümit ediyorum ki bu gençlerimiz yakın zamanda mezun olup iş sahibi olunca, bu eksikliği doldurmak için en azından onlar büyüklerine uymayıp paralarını bilime yatırım yaparlar.

 

 

 

Gelecekle ilgili planlarınız nelerdir?

 

 

Enstitü projemiz benim için ek projeydi. Ben aslen üniversitede görevli olan bir tarihçiyim. Enstitü bana maddi olarak hiç bir katkıda bulunmamaktadır, tam tersi sadece gider idi ki zamanımın ve paramın büyük bir bölümü enstitüye gidiyordu. Ama ona rağmen hala ümitliyim ki, bir şekilde para kaynaklarını bulup bu enstitüyü canlandıracağız. Başında benden başkası olsun, farklı araştırmacılar olsun, isim değişikliği olsun ama yeter ki bu bilgi merkezi Türk toplumunun geleceği için ve insanlığa bilime dayalı gerçekleri yaymaya devam etsin. Gelecek yıl için tek isteğim budur.

 

 

 

Okan Akın / Amsterdam