Mutluer, PLATFORM'un "Siyasi Arenada Türkiye Kökenliler" serisinde röportaj konuğumuz oldu. Röportajda, siyasete girmeye nasıl karar verdiğini, Türkiye kökenli bir siyasetçi olarak yaşadığı zorlukları, Hollanda'daki uyum ve entegrasyon tartışmalarını, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığıyla mücadeleyi, Türkiye kökenlilerin Türkçe öğrenmesini, Hollanda-Türkiye ilişkilerini ve İsrail-Hamas çatışmasını değerlendirdi.
Öncelikle sizi biraz öğrenmek istiyoruz. Eğitiminiz ve şu anda aktif olabilecek bir partideki potansiyeliniz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Adım Songül Mutluer, hukukçu ve milletvekiliyim. Amsterdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra genç yaşta politikada aktif oldum. Bir işçi çocuğu ve sosyal demokratım. Hem fabrikalarda çalışan, hem de çocuklarına daha iyi bir gelecek ve eğitim sağlamak için elinden geleni yapan ebeveynlere sahip 7 çocuklu bir aileden geliyorum. Dolayısıyla kendimi sosyal demokrasiye adamak ve böylece en güçlü omuzların en ağır yükleri taşımasını sağlamak benim için çok mantıklı bir seçimdi. Her çocuğun, nerede doğmuş olursa olsun, yoksulluğun ve ayrımcılığın olmadığı, iyi bir geleceğe sahip olması gerektiğine inanıyorum.
Şu anda Pvda-GroenLinks adına adalet ve güvenlik, kadın hakları ve ayrımcılık sözcüsüyüm. Milletvekili seçimlerinde partimiz adına 10. sıradan giriyorum.
Bu mevki bana hediye edilmedi, canla başla çalışarak ve bundan dolayı işimde etkili olarak buralara geldim.
Siyasete girmeye ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Sizi siyasete girmeye iten en önemli etken ne oldu?
Songül Mutluer: Genç ve yabancı bir bayan olarak, her zaman biraz daha fazla çalışmak zorunda kaldığım bir gerçektir. Ve bunun da zorlukları vardı. Kalıplaşmış düşüncelerle karşı karşıya kaldığımı hatırlıyorum. Bu mevki bana hediye edilmedi, canla başla çalışarak ve bundan dolayı işimde etkili olarak buralara geldim.
Siyasete girmeye karar vermem, kendim gibi olan gençlerin sesi olmak istememden kaynaklandı. Bir gurbetçi çocuğu olarak çok mücadele verdim. Kendi yaşıtlarım gibi eşit haklar için çok çabaladım, çalıştım ve tüm zorluklara rağmen başardım. Toplumda benim gibi olan gençlerin sesi olmak istedim.
Önce belediye meclis üyesi olarak, daha sonra bulunduğum Zaanstad belediyesinde parti lideri ve belediye başkan yardımcısı olarak Zaanstad halkının tüm bireylerine hizmet ettim. Örnek verecek olursam, düşük gelirli vatandaşlarımız için sosyal konut projelerini hayata geçirdim.
Siyasetimin yanı sıra üniversitede öğretim görevlisi, araştırmacı ve danışman olarak da görev yaptım. Özellikle yabancı uyruklu gençlerimize örnek olmaya çalıştım.
Geçen dönem ilk kez milletvekili adaylığımı koydum. Bunun temel sebebi kuralların Lahey'de yapıldığını, paranın Lahey'de belirlendiğini görmemdi. Barınma, yoksulluk ve gençlik alanında belediye başkan yardımcısı olarak, insanlar için yaptığım çalışmaları her zaman en iyi şekilde gerçekleştiremediğim gerçeğini deneyimlemeye başladım. Lahey'de bulunarak bunu değiştirebileceğimi biliyordum. Ve adaylığımı bu yüzden koydum, ve seçildim.
Partinizi tercih etmenizde hangi konu belirleyici oldu?
Songül Mutluer: Ben bir işçi çocuğuyum ve sosyal demokratım. Dolayısıyla kendimi sosyal demokrasiye adamak ve böylece en güçlü omuzların en ağır yükleri taşımasını sağlamak benim için çok mantıklı bir seçimdi. Her çocuğun, nerede doğmuş olursa olsun, yoksulluğun ve ayrımcılığın olmadığı, iyi bir geleceğe sahip olması gerektiğine inanıyorum.
Siyasete girdikten sonra yaşadığınız en büyük zorluklar nelerdi?
Songül Mutluer: Genç ve yabancı bir bayan olarak, her zaman biraz daha fazla çalışmak zorunda kaldığım bir gerçektir. Ve bunun da zorlukları vardı. Kalıplaşmış düşüncelerle karşı karşıya kaldığımı hatırlıyorum. Bu mevki bana hediye edilmedi, canla başla çalışarak ve bundan dolayı işimde etkili olarak buralara geldim.
Bizim gücümüz, kültürümüz ve geçmişimize dayalı olarak bu konulara farklı bir perspektiften bakabilmemizdir
Türkiye kökenli siyasetçiler genellikle yalnızca “uyum/entegrasyon, göçmen ya da azınlık politikaları” gibi konularla ilgilenirmiş/ilgilenmeliymiş gibi bir algı var. Sizce Türkiye kökenli bir siyasetçinin kendine ait bu konular dışında bir siyasi çalışma alanı seçimi mümkün mü? Yoksa “Türk siyasetçisi, Türklerle/azınlıklarla ilgili konulara yönelir” algısı mı hakim?
Songül Mutluer: Bu toplumun bir parçası ve siyasetçisi olarak her konuyu ele alabileceğimize inanıyorum. Ve bu entegrasyon konularından daha fazlası. Ben birincisi hukukçuyum ve üniversitede yıllarca öğretim üyesi olarak çalıştım. Belediye başkan yardımcısı olarak barınma, gençlik, ve yoksulluk ile ilgileniyordum. Milletvekili olarak adalet ve güvenlik ve kadın haklarıyla ilgili tüm dosyalar üzerinde çalışıyorum. Bu konuda uzmanlığımın yanı sıra deneyimimi de kullanıyorum. Biz 2. ve 3. kuşak olarak toplumdaki sorunlar ile ilgili pek çok konu hakkında bilgi sahibi olduğumuzu düşünüyorum. Bizim gücümüz, kültürümüz ve geçmişimize dayalı olarak bu konulara farklı bir perspektiften bakabilmemizdir. Ve bundan gurur duymamız lazım.
Partimiz, Müslümanlara karşı ayrımcılığın her türlüsüne karşıdır
Hollanda’daki uyum/entegrasyon tartışmalarında, Müslümanlar hakkındaki söylemlerde partinizin ve sizin pozisyonunuz nasıl?
Songül Mutluer: Partimiz kurumsal ırkçılığın sona ermesini istiyor. Hollanda'da ten rengi, cinsiyet, din, milliyet ve kültüre dayalı yapısal ve organize ayrımcılık biçimlerinin ortaya çıkmasını kabul edilemez buluyoruz. Bunu örneğin iş piyasasında, toplu konutlarda ve güvenlik politikalarında görüyoruz. Altta yatan önyargıların ve güç mekanizmalarının kırıldığı bir kültürel değişim üzerinde aktif olarak çalışıyoruz.
Partimiz, Müslümanlara karşı ayrımcılığın her türlüsüne karşıdır. Bankalar ve finans kurumlarının Müslümanlara karşı uyguladığı ayrımcılık. Ayrıca konut piyasasında, iş, staj olanaklarında, sağlık hizmetlerinde ve kamu veya özel sosyal hizmetlerde ayrımcılık biçimlerine karşı daha sert önlemler alınmasını istiyoruz. Örneğin okullarda ve sosyal kuruluşlarda bilgi sağlanması yoluyla islamofobi konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Hollanda'da İslam düşmanı, yabancı karşıtlığı ve ırkçılıkla ilgili sizin çözüm öneriniz nedir?
Songül Mutluer: Sonuçta mesele birbirimizi anlamak, görmek ve kabullenmektir. Bu iki yönlü bir süreçtir. Bu yüzden her zaman diyalogu sürdürmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ve ayrımcılığa, hangi türden olursa olsun, her zaman karşı çıkmamız gerektiğini. İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı ile mücadele etmek için aşağıdakileri yapmamız gerektiğini düşünüyorum:
Eğitim: Okullarda, medyada ve toplumda ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele için eğitim verilmesini sağlamalıyız.
Diyalog: Farklı kültürlerden ve inançlardan insanları bir araya getiren platformlar oluşturmalıyız.
Yasalar: Ayrımcılık ve ırkçılığı önlemek için yasaları güçlendirmeliyiz.
Hollanda’daki Türkiye kökenli STK’larla ilişkiniz ne seviyede?
Songül Mutluer: Sivil Toplum Kurulları bir toplumda çok önem taşıdığını herkes biliyor. Bu kurullar insanları bir araya getirme, gerektiğinde yardım etme ve birbirlerini kollama konusunda önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Hollanda'daki sorunları çözmek için STK ile el ele vermeliyiz.
Hollandaca öğrenmenin de önemini anlatmalıyız
Peki Hollanda’daki Türkiye kökenlilerin Türkçe ile ilişkisine dair görüşünüz nedir? Türkçe öğrenimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Songül Mutluer: Araştırmalar, ana dilde iyi bir temel oluşturmanın, yani küçük çocuklara birçok doğru dil sunmanın Hollandaca öğrenmek için önemli olduğunu göstermiştir.
Ne yazık ki günümüzde dil gecikmesi olan, anadilini veya Hollandaca'yı iyi konuşamayan küçük çocuklar görüyorum. Çok dilliliğe çok daha olumlu bir açıdan bakmaya başlamamız gerekiyor. Ana dildeki gelişim iyi ilerlerse ikinci dilde Hollandaca öğrenmek kolaylaşacaktır.
Türkiye kökenli ailelere, çocuklarının anadillerini öğrenmelerini ve geliştirmelerini teşvik etmelerini tavsiye ediyorum. Hollandaca öğrenmenin de önemini anlatmalıyız. Ancak bunun, anadilin önüne geçmemesi gerektiğini de vurgulamalıyız.
Kökenimle gurur duyuyorum ve genç nesle her zaman rol model olarak hareket edeceğim
Kendinizi Türkiye kökenlilerin temsilcisi olarak görebiliyor musunuz?
Songül Mutluer: Ben halkın temsilcisiyim, bu da Hollanda'daki herkezi temsil ettiğim anlamına geliyor. Kökenimle gurur duyuyorum ve genç nesle her zaman rol model olarak hareket edeceğim. Hangi kökenden geliyor olursanız olun, bu hayatta her şeyi başarabilirsiniz.
Hollanda-Türkiye arasında yaşanan krizlerden bir siyasetçi olarak nasıl etkileniyorsunuz?
Songül Mutluer: Sonuçta ben doğup büyüdüğüm Hollanda’da bir politikacıyım ve gerilimler ortaya çıktığında ben buna objektif bir şekilde bakabilme kabiliyetimin oldugunu biliyorum. Bu konuda tahriklere kapılmamalı, profesyonelliğimizi göstermeliyiz.
Ben politikaya bu topluma faydalı olmak icin girdim
Türkiye kökenli bir siyasetçi olarak, siyaset içerisinde kendinize yer bulabilmek için vazgeçtiğiniz/ödün verdiğiniz şeyler oldu mu?
Songül Mutluer: Özel hayatımın büyük bir kısmını politika için feda ettiğimi biliyorum. Ben politikaya bu topluma faydalı olmak icin girdim. Ben bu işi gonlumle ve büyük bir özveriyle yapiyorum.
Siyasette aktif olmanın sizin için en büyük kazanımı ne oldu?
Songül Mutluer: İnsanlara faydalı olmak ve toplumdaki sorunlara çözüm üretmek. Bu yüzden siyasetin içindeyim.
Siyasette aktif olmanın benim için en büyük kazanımı, bu topluma faydalı olma fırsatı bulmamdır. Toplumdaki sorunları yakından takip ediyor ve çözüm önerileri sunuyorum. Bu da beni mutlu ediyor.
Partim ateşkesten yanadır. Ne yazık ki bu önerimiz Mecliste kabul edilmedi
İsrail ile Hamas arasındaki ilişkilerde çok sayıda masum kadın ve gösterilerin izlendiğini görüyoruz. Bu konuda partiniz ve siz ne düşünüyorsunuz?
Songül Mutluer: Partim ateşkesten yanadır. Ne yazık ki bu önerimiz Mecliste kabul edilmedi. Yeterince kan döküldü, iki tarafli. Uluslararası toplumun bu soruna bir çözüm bulması gerekiyor. Biz iki devletli çözümden yanayız.