Denk Partisi Milletvekili Adayı Yıldırım Usta'nın Siyasi Yolculuğu


  • Kayıt: 18.11.2023 10:39:47 Güncelleme: 18.11.2023 10:39:47

Denk Partisi Milletvekili Adayı Yıldırım Usta'nın Siyasi Yolculuğu

Röportaj: Ebubekir TURGUT

Bu röportajda, Platform'un "Hollanda'da Türk Kökenli Siyasetçiler" serisinde, Hollanda Parlamentosu'na DENK Partisi'nin adayı olan Yıldırım Usta'yı konuk ediyoruz. Usta, siyasete girme kararını, karşılaştığı zorluklar ve Türk kökenli siyasetçilere yönelik algıyı tartışıyor. 

"Siyaset kurumu, toplumsal sorunların veya değişmesini istediğiniz hususların medeni bir çerçeve içinde tartışıldığı ve görüşüldüğü bir platformdur. Topluma dair bazı görüşleriniz varsa, şikayet etmek yerine siyaset yapmalı veya en azından siyasi bir tavır almalısınız.’’

Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz. Eğitiminiz ve şu an aktif olduğunuz partideki pozisyonunuz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?

Yıldırım Usta:1982 yılında Hollanda'nın Arnhem şehrinde doğdum. Ailemin kökeni Giresun, Eynesil'e dayanıyor. Evliyim ve üç çocuk babasıyım. Arnhem ArtEz Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda Grafik Tasarım okudum. Daha sonra uzun yıllar farklı sektörlerde idari pozisyonlarda bulundum. 2009 ile 2016 yılları arasında girişimcilik deneyimim oldu ve bir danışmanlık şirketinde danışmanlık görevlerini üstlendim. Şu anda DENK adına Arnhem Belediye Meclisi'nde Grup Başkanı olarak görev yapıyorum ve Hollanda Parlamentosu'nda DENK Meclis Grubu İletişim Departmanında müdür olarak çalışıyorum. 22 Kasım 2023’deki Parlamento Seçimlerinde ise DENK Partisi adına 6. Sıradan milletvekili adayıyım.

11 Eylül saldırılarından sonra artan İslam karşıtlığı ve göçmenlere yönelik nefret söylemleri doruk noktasına ulaşmış

Siyasete girmeye ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Sizi siyasete girmeye iten en önemli etken ne oldu?

Yıldırım Usta: Siyaset kurumu, toplumsal sorunların veya değişmesini istediğiniz hususların medeni bir çerçeve içinde tartışıldığı ve görüşüldüğü bir platformdur.

Topluma dair bazı görüşleriniz varsa, şikayet etmek yerine siyaset yapmalı veya en azından siyasi bir tavır almalısınız. Aslında çocukluğumdan beri siyasi konulara, tarihi olaylara veya fikri tartışmalara büyük ilgi duyarım.

İş hayatım nedeniyle uzun süre aktif siyasetle ilgilenme fırsatım olmadı, ancak 2016 yılında siyasete atılmaya karar verdim. Çünkü ülkenin gidişatı beni çocuklarımın geleceği açısından endişelendiriyordu. Benim ve onların doğduğu ve büyüdüğü ülkede, bizim gibi insanları "öteki" olarak görüp, ikinci sınıf insan muamelesi görmemiz kabul edilemezdi. 11 Eylül saldırılarından sonra artan İslam karşıtlığı ve göçmenlere yönelik nefret söylemleri doruk noktasına ulaşmış, ırkçılık ve ayrımcılık, özellikle popülist ve aşırı sağ politikacıların etkisiyle ciddi bir şekilde normalleşmeye başlamıştı. Buna seyirci kalamazdım. Artık bizi ilgilendiren konuların bizimle birlikte tartışılmasını ve geleceğimize dair kararların birlikte alınmasını istiyordum. Bizden biri tarafından temsil edilmeli, hatta yönetimde bizden olan kişiler bulunmalıydı. Bu nedenle siyasete atılma kararı, toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Tabii ki, bu kararı almamda etkili olan birçok toplum lideri ve şehrimizin önde gelen kişilerinin düşünceleri de önemli bir rol oynadı.

DENK, Hollanda siyasetinin dengesini değiştiren ve zorlu sorunları cesurca ele alan bir hareket haline geldi

Partinizi tercih etmenizde hangi konu belirleyici oldu?

Yıldırım Usta: DENK Partisi, insanımızın yıllarca özlemle beklediği bir siyasi harekettir. Bu hareket, toplumumuzu temsil eden tek ses olarak ön plana çıkmaktadır. DENK, Hollanda'da sadece siyasi bir parti değil, aynı zamanda bir umut ışığı olarak parlıyor. Bu çatı altında bir araya gelen yüzbinlerce insan, DENK'in temsil ettiği değerlerde kendilerini buldular. DENK, Hollanda siyasetinin dengesini değiştiren ve zorlu sorunları cesurca ele alan bir hareket haline geldi. Bu parti, sadece siyasi bir oluşum değil, aynı zamanda bir özgürlük hareketidir.

Uzun yıllardır siyasi bir arayış içerisindeydim, umutsuzca bir değişiklik aradım. Ruh halimizi ve toplumumuzu derinden etkileyen ırkçı ve ayrımcı yaklaşımlara birilerinin dur demesini, toplumu temsil eden insanların toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiğine inanıyordum. DENK, bu inancımı paylaşıyor ve toplumu temsil etmek için cesurca mücadele ediyor. Bu nedenle, DENK hareketine katılmaya karar verdim. DENK, sesi kısılmaya çalışılanların ve haksızlığa uğrayanların güçlü temsilcisi oldu. Kendi çocuklarımın geleceği için umut oluşturdu ve siyasete küsenlerin güvenini kazandı.

Mantıken düşünüldüğünde, DENK dışında başka bir alternatif düşünmek zor olurdu. Uzun yıllar boyunca toplumumuzun oylarıyla büyüyen sistem partileri, seçimlerden sonra halka ihanet ettiler ve kendi hatalarını örtbas etmek için toplumu kullanmaya çalıştılar. Zaten bu ihmal ve ihanet, DENK'in doğmasına yol açmıştı. DENK, siyasi sahtekarların maskesini düşürdü. Bu duruş benim DENK’e bağlanmamı sağladı.

DENK, Hollanda siyasetinin dengesini değiştiren ve zorlu sorunları cesurca ele alan bir hareket haline geldi

Partinizi tercih etmenizde hangi konu belirleyici oldu?

Yıldırım Usta: DENK Partisi, insanımızın yıllarca özlemle beklediği bir siyasi harekettir. Bu hareket, toplumumuzu temsil eden tek ses olarak ön plana çıkmaktadır. DENK, Hollanda'da sadece siyasi bir parti değil, aynı zamanda bir umut ışığı olarak parlıyor. Bu çatı altında bir araya gelen yüzbinlerce insan, DENK'in temsil ettiği değerlerde kendilerini buldular. DENK, Hollanda siyasetinin dengesini değiştiren ve zorlu sorunları cesurca ele alan bir hareket haline geldi. Bu parti, sadece siyasi bir oluşum değil, aynı zamanda bir özgürlük hareketidir.

Uzun yıllardır siyasi bir arayış içerisindeydim, umutsuzca bir değişiklik aradım. Ruh halimizi ve toplumumuzu derinden etkileyen ırkçı ve ayrımcı yaklaşımlara birilerinin dur demesini, toplumu temsil eden insanların toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiğine inanıyordum. DENK, bu inancımı paylaşıyor ve toplumu temsil etmek için cesurca mücadele ediyor. Bu nedenle, DENK hareketine katılmaya karar verdim. DENK, sesi kısılmaya çalışılanların ve haksızlığa uğrayanların güçlü temsilcisi oldu. Kendi çocuklarımın geleceği için umut oluşturdu ve siyasete küsenlerin güvenini kazandı.

Mantıken düşünüldüğünde, DENK dışında başka bir alternatif düşünmek zor olurdu. Uzun yıllar boyunca toplumumuzun oylarıyla büyüyen sistem partileri, seçimlerden sonra halka ihanet ettiler ve kendi hatalarını örtbas etmek için toplumu kullanmaya çalıştılar. Zaten bu ihmal ve ihanet, DENK'in doğmasına yol açmıştı. DENK, siyasi sahtekarların maskesini düşürdü. Bu duruş benim DENK’e bağlanmamı sağladı.

Siyasete girdikten sonra yaşadığınız en büyük zorluklar nelerdi?

Yıldırım Usta: Zorluktan ziyade, bazı siyasetçilerin önerilerinize her fırsatta karşı çıkma çabaları can sıkıcı olabilir. Temsil ettiğiniz seçmenlerin taleplerini savunmak ve hak arayışı mücadelesi vermek, zaman zaman gereksiz yere destek eksikliğinden kaynaklanan umutsuzluğa neden olabilir. Buna fırsat vermemek gerekiyor. Elbette, küçük bir parti olmanız ve yerel teşkilatlanmanızın eksik olması, bazı zorluklarla da karşılaşmanıza yol açabilir. Her daim bir ayağınızın temsil ettiğiniz toplumun içinde olması ve diğerinin de siyasi arenada aktif olması gerekiyor. Bu ikisi arasında sağlıklı bir denge kurmak önemlidir. Zaman zaman diğerlerinin iki adım attığı bir ortamda sizin üç adım atmanız gerekebilir. Bunu da var gücünüzle yaptığımıza inanıyorum. Bu da, seçmenleriniz tarafından takdir edilmekte ve desteklenmektedir.

Türk kökenli siyasetçiler, temsil ettikleri toplumun sorunlarını en iyi şekilde dile getirme sorumluluğu taşıdıklarını düşünüyorum

Türk kökenli siyasetçiler genellikle yalnızca “uyum/entegrasyon, göçmen ya da azınlık politikaları” gibi konularla ilgilenirmiş/ilgilenmeliymiş gibi bir algı var. Sizce Türk kökenli bir siyasetçinin kendine bu konular dışında bir siyasi çalışma alanı seçmesi mümkün mü? Yoksa “Türk siyasetçi, Türklerle/azınlıklarla ilgili konulara yönelir” algısı mı hâkim?

Yıldırım Usta: Türk kökenli siyasetçilerin genellikle sadece uyum, göçmen ya da azınlık politikaları gibi konularla ilgilenmeleri gerektiği algısı, bana göre biraz dar bir perspektife işaret ediyor. Türk kökenli siyasetçiler, temsil ettikleri toplumun sorunlarını en iyi şekilde dile getirme sorumluluğu taşıdıklarını düşünüyorum. Onlar, içinden çıktıkları toplumu en iyi bilen kişiler olarak, belirli vaatler ve temsil yetkisiyle görev alıyorlar. Bu nedenle, öncelikli olarak ırkçılık, ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği gibi konularda büyük çaba göstermeleri elzem. Ancak, sadece bu konularla sınırlı kalmadan, geniş bir yelpazede çözümler üretmeleri gerekiyor. Hayat pahalılığı, sağlık hizmetleri, eğitim, ulaşım ve barınma gibi alanlarda da toplumun ihtiyaçlarına yanıt verecek politikalar geliştirmeleri önemli.

Bu noktada, DENK partisinin toplum tasavvurunda daha adil ve hakkaniyetli bir cemiyet vizyonu benimsemesi, seçim programının hayatımızın tüm alanlarına hitap etme amacına uygun bir şekilde şekillendiğini ifade etmem gerekir.

Entegrasyon ülkeye yeni gelenlerin bir meselesidir.

Hollanda’daki uyum/entegrasyon tartışmalarında, Müslümanlar hakkındaki söylemlerde partinizin ve sizin pozisyonunuz nasıl?

Yıldırım Usta: Bizim partimiz açısından, "entegrasyon" sözcüğü lügatımızda yer bulmamaktadır. Biz entegrasyon tabirine karşıyız ve kullanmıyoruz. Çünkü onlarca yıldır Hollanda’da yaşayan veya burada doğup büyümüş insanların bir entegrasyon sorunu olduğuna inanmıyoruz. Bu ülkede yaşayan, okuyan, vergisini ödeyen, her gün toplumsal hayata katkı sağlayan ve dilini konuşan insanların entegrasyon gibi bir sorunu olabilir mi?

Entegrasyon ülkeye yeni gelenlerin bir meselesidir. Ukrayna’dan veya Suriye’den göç edenlerin ülkeye haklı olarak uyum sağlamaları gerekiyor. Bu anlamda, Müslümanların varlıklarından rahatsız duyanların yarattıkları suni tartışmalarda devamlı "entegrasyon" tabirinin geçtiğini görüyoruz. Bu tartışmalar kesinlikle iyi niyetli değil ve kökünde Müslümanlara karşı bir nefret içermektedir.

Müslümanların Hollanda toplumu içerisindeki konumlarının hak etmedikleri bir durummuş gibi bir algı yaratılmaktadır. Bu çok sakat bir anlayıştır ve maalesef birçok siyasi parti tarafından da benimsenmiş durumdadır.

Aslında ana tartışma entegrasyondan ziyade asimilasyondur. Türk toplumunun ve diğer Müslüman kesimlerin kültürel ve dini kimliklerinden arındırılıp, hatta anavatanları ile bağlarının kesilip, bir potada eritme çabası vardır. Böyle bir anlayışın çok yanlış olmakla birlikte, bir insanlık suçu olduğunu belirtmeliyim.

Fortuyn başlatmıştı, bu maalesef Geert Wilders’in kurduğu PVV Partisi tarafından sürdürülmektedir.

Hollanda’da İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve ırkçılıkla ilgili çözüm öneriniz nedir?

Yıldırım Usta: Avrupa genelinde aşırı sağ ve İslam karşıtı bir rüzgar esmektedir. Maalesef, bu durum Hollanda için de geçerlidir. İslam karşıtı politikaların bayraktarlığını Fortuyn başlatmıştı, bu maalesef Geert Wilders’in kurduğu PVV Partisi tarafından sürdürülmektedir. Bu söylemleri Thierry Baudet’in FvD Partisi de paylaşsa da, daha sağda ve daha fazla İslam karşıtı söyleme sahip olan küçük partiler de ortaya çıkmıştır. Bu karşıtlıklar, birbirini siyasi arenada daha sert çıkışlar yaparak ayakta tutmayı başarmaktadır. Kimi camilerin kapatılması gerektiği düşüncesini dile getirirken, kimi minarelerden rahatsızlık duyuyor, kimi camileri denetime tabi tutmak istiyor, kimi ise ecdadımıza katil iftirasıyla meşgul. Bu unsurlar, şer söylemde birleşmiş durumda. İslama ve Müslümana hakaret etme konusunda birbirleriyle yarış içerisindeler.

Biz, buna sert bir karşılık verilmesi taraftarıyız ve bu karşılığı Meclis'te, sokakta veya medyada vermekten çekinmiyoruz. Her zaman zehir saçan, nefret yaymaya çalışan ayrıştırıcı politikalara karşı durduk. Bu nedenle, ırkçılık, ayrımcılık ve İslam karşıtlığı ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi için eylem planlarının oluşturulması taraftarıyız.

Bu suçu işleyenlere ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Ülkede adeta kronikleşmiş olan ırkçılığın tüm devlet kurumlarından temizlenmesi politikasının hayata geçirilmesi gereklidir. İş, staj ve konut pazarında göçmen kökenlilere uygulanan ayrımcılığa karşı caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı, kutsal kitaplara yapılan yırtma veya yakma eylemleri nefret suçu kapsamında değerlendirilmeli ve yasaklanmalıdır.

Hollanda’daki Türk kökenli STK’larla ilişkiniz ne seviyede?

Yıldırım Usta: Ülkede bulunan ve toplumumuzca kabul gören tüm STK'larla ilişkilerimiz, hem yerelde hem de ülkesel çapta, çok iyi düzeydedir. Siyaset kurumu, her daim toplum temsilcileri ile iyi ilişkiler içinde olmalıdır. Temsil ettikleri kitlelerin sorunlarını aktarma ve çözüm odaklı çalışma konusunda STK'lar tarafımızca muhatap kabul edilir. İlerleyen zamanlarda ilişkilerin daha da iyileşeceğinden eminim.

Anadilin öğrenimi ve anadilde eğitim bir hak olarak kabul edilmelidir.

Peki Hollanda’daki Türk kökenlilerin Türkçe ile ilişkisine dair görüşünüz nedir? Türkçe öğrenimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yıldırım Usta: Türk dili konusunda özel bir hassasiyetim bulunuyor. Bu konuda elbette siyasilerin bir sorumluluğu var, ancak ben asıl çekici gücün sivil toplum kuruluşları ve camilerimizde olduğunu düşünüyorum. Toplum olarak anadilimize sahip çıkmalı ve onu canlı tutmak için gerekli adımları atmalıyız.

Anadilin öğrenimi ve anadilde eğitim bir hak olarak kabul edilmelidir. Bu yönde tüm yasal mevzuatın düzenlenmesini destekliyoruz. Bir toplum, diliyle yaşar. Dininizi doğru öğrenmek istiyorsanız, anadilinizi iyi konuşabilme, okuma ve anlama becerilerine sahip olmanız gerekir. Bu süreç evde doğru şekilde başlamalı, okulda devam etmeli ve ardından cami veya kültür merkezinde şekillenmelidir.

Burada sorumluluk, sadece siyaset ve sivil toplum kuruluşları gibi belirli kesimlere değil, toplumun tüm bileşenlerine düşmektedir. İş dünyamızın ve Türk medyasının katkılarıyla bir Türkçe seferberliği başlatılması için henüz geç değil. Ancak unutmamalıyız ki, eğer Türkçemiz kaybolursa, Hollanda Türk toplumu da kaybolmaya başlar.

Türk toplumunun zaman zaman ötekileştirildiği ve sorunlaştırıldığı bir ortamda, onların haklarını savunmak benim boynumun borcudur.

Kendinizi Türk kökenlilerin temsilcisi olarak görüyor musunuz?

Yıldırım Usta: Seçilmiş bir siyasetçi olarak, tüm vatandaşların haklarını savunmak benim görevimdir. Bu, toplum içinde azınlıkta olan grupların haklarını da savunmayı içerir. Türk toplumunun bir parçası olarak, bu sorumluluğu üstlenmek benim için gurur vericidir. Demokrasilerde azınlıkların hakları, çoğunluğun karşısında korunmalıdır. Türk toplumunun zaman zaman ötekileştirildiği ve sorunlaştırıldığı bir ortamda, onların haklarını savunmak benim boynumun borcudur.

Hollanda-Türkiye arasında yaşanan krizlerden bir siyasetçi olarak nasıl etkileniyorsunuz?

Yıldırım Usta:  ve Türkiye arasındaki ilişkiler, yüzyıllardır devam eden güçlü bir bağa sahiptir. Her iki ülkede yaşayan vatandaşlar, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan birbirine bağlıdır. Ülkelerimiz arasındaki gerginlikleri, aile içindeki anlaşmazlıklar gibi görmeliyiz. Zaman zaman anlaşmazlıklar yaşanabilir, ancak önemli olan birlikteliğimizi korumaktır. Annemiz ve babamız arasında seçim yapmak zorunda kalmadığımız gibi, bizden de bu konuda bir taraf tutmamızı istememelidirler.

Türk kökenli bir siyasetçi olarak, siyaset içerisinde kendinize yer bulabilmek için vazgeçtiğiniz/ödün verdiğiniz şeyler oldu mu?

Yıldırım Usta: Siyaset, zaman zaman yoğun ve yorucu bir iş olabilir. Yoğunluktan dolayı ailenize ve arkadaşlarınıza yeterince zaman ayıramayabilirsiniz. Bu dengeyi sağlamak önemlidir.

Siyasette aktif olmanın sizin için en büyük kazanımı ne oldu?

Yıldırım Usta: Siyasette yer almanın benim için en büyük kazanımları, ufkumu genişletmesi, farklı insanlarla tanışmam ve kendimi geliştirmemdir. Ancak en önemlisi, mensubu olduğum toplumu en iyi şekilde temsil etmenin verdiği onurdur. Ayrıca daha önce sunduğum bir teklifin gerçekleşmesi, harcadığım çabanın boşa gitmediğini kanıtlıyor ve doğru yolda olduğumu teyit ediyor.

Partimiz, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgali, yerinden edilen Filistinliler ve öldürülen çocuklar konusunda kararlı bir şekilde tavır alıyor

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalarda çok sayıda masum kadın ve çocuğun öldüğünü görüyoruz. Bu konuda partiniz ve siz ne düşünüyorsunuz?

Yıldırım Usta: DENK, bu insanlık dramına ilişkin olarak ilk günden itibaren net ve kararlı açıklamalarda bulunmuştur. Özellikle parti liderimiz Stephan Van Baarle'nin parlamentodaki Filistin yanlısı konuşması sonrasında yaşanan mikrofon kapatma ve meclis başkanının uyarı yapması gibi olaylar, partimizin bu konuda sergilediği cesur duruşu vurgulamaktadır. Hollanda'daki İsrail lobisi tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulması ise bu kararlı tavrın bir yansımasıdır.

Biz, 75 yıldır zulme maruz kalan ve İsrail'in baskısı altında acı çeken Filistinlilerin yanında duruyoruz. İsrail'in Lahey Adalet Divanı'nda hesap vermesi gerektiğini düşünüyoruz. İsrail'in Filistin'deki uygulamaları savaş suçlarına işaret etmekte ve suçluların cezalandırılması gerektiğine inanıyoruz.

Partimiz, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgali, yerinden edilen Filistinliler ve öldürülen çocuklar konusunda kararlı bir şekilde tavır alıyor. Bu bağlamda İsrail'e karşı çeşitli önlemler alınması çağrısında bulunuyor; bu önlemler arasında İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesi, ticaretin durdurulması, askeri anlaşmaların iptali ve savaş uçaklarına yedek parça tedarikinin durdurulması bulunmaktadır.

Son olarak, İsrail'in iki devletli çözüme giden yolları tıkadığına inanarak, tek devletli çözümü destekliyoruz. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanların barış içinde yaşadığı tek bir devlet ve bizim nazarımızda bu devletin adı Filistin’dir.