Ben bu hikayeyi çok sevdim


  • Kayıt: 05.04.2019 20:39:00 Güncelleme: 05.04.2019 20:39:00

Ben bu hikayeyi çok sevdim

 

Ben bu hikayemi çok sevdim..!


2030 yılının güzel mi güzel bir Mayıs ayının ilk pazartesi günü. Belediye Başkanı Yasin Yahni’ nin hiçde hiç çalışma arzusu yoktu bügün. Kendisi Güzelbahçe’nin Belediye Başkanı olmasını istememişti ama, akrabaları ve yeni hemşehrilileri yanı Hollandalılar kendisinin Güzelbahçe’ nin belediye başkanı olmasını istemişlerdi.


60 yıldan fazla bir ömrü Hollanda’nın Almelo şehrinde geçmiş, ve o kadar heyacan ve yorgunluklarla geçen bir ömürden sonra, Ege Denizi sahillerinde bir ev alıp yerleşmeyi istemiş ve kendi yaşamını sadece kendisi ve geride kalan akrabaları için zaman ayırmayı istemişti ve umut etmişti.


Tam planlarını yaşama geçirecek iken 50 yıllık eşini ve çocuklarının annesini Beşgül hanımı kaybetmiş ve kaldığı yerden yeniden başlamak zorunda kalmıştı. Yoksa, Tilkinin hesabı“ Tilki’nin döneceği yer kürkçü dükkanı mı idi ”?.


1964 yılında Hollanda; ya İstanbul Sirkeci Garı'ndan hareket ettiği yıllar ve Hollanda’da geçen bir 60 yıl ve ülkesinin kalkınmada aldığı yol ve herkesin bakışları arasında 1500 milyar euroluk ihracatıyla Avrupa Ekonomik Toluluğu’nun ikinci ekomomik güçü olmasına ne kadar sevinmişti, ama bu başına gelecekleri hiçde hiç düşünmemişti.


Yeni ekonomik gelişme ve yüksek düzeyde kalifiyeli eleman ihtiyacını doğurmuş ve kendisini arayan İş Kurumu ile 10 yıldır Almelo ve Overijssel Eyaletin’den 7500 Holandalının Güzelhahçe’ye yerleşmeseni sağlamış ve eski kale mahellesinde oturan bu Hollandalı işçiler kendi kahvelerini, derneklerini, Volendam’dan peynir ev yağ satan super marketlerini oluşturmuşlar ve yerli halka uyumlu bir yaşam sürdürmekteydiler. Bu arada Hollanda’nın Borne şehrinde kullanılmayan bir Yeldeğirmeni’ni sökerek Gülbahçe’ye taşımışlar ve şehrin meydanına yeniden güzelce yerleştirmişlerdi. Çok güzel gözüküyordu. O şehrin çok kültürlü ve etnik kökenli olduğu şehre girişte kendini güzelce Lâle bahçeleriyle kendini belirtmekteydi.


Belediye başkanı olarak sevinsemi üzülsemi bilemiyordu.Bir ömrü Hollandalılarla birlikte geçmiş, ama, kader onu yine Hollandasız bırakmamıştı. Bu gün çok garip duygular içinde kafası karışık olmakla yine geçmişte olanlarla ve Hollandaya bir yolculuk yaptı. Bir an kapıcının efendim başkanım demesiyle kendine gelerek irkildi.


Gelen, Holanda’dan tanıdığı soylu bir ailenin damadı olan Marcel van Dam idi. Kendisine nazikçe buyur ettikten sonra bir süzme kahve içelimmi dedi ? Farkına vardığında Marcel van Dam’la Hollandaca konuştuğunu fark etti ve ikiside birlikte gülümsediler.


Güzelbahçe'de Hollandalılar pek azda olsa yüzde 12 oranında Hiristiyan Dinine bağlı bir topluluk olarak kayıt görmüş ve bu Hollandalı hemşehrililerimiz geçen on yılda mübedalada Türkiye’yi terkeden ve dedemin “Ehlisa “ dediği Meryam Ana Rum Orthodoks Kilisesini kullanmaktaydılar ve yeni bir kilise insa etmek için belediye’ye imar planı sunmuşlar ve bunun için başkandan yardım bekliyorlardı.


Aman Allahım ne kader Hollanda’da yaşadıklarıma benziyor diyerek bir an üzüldü ve yapılan eziyetleri, nazları ve on yılda izni verilen cami ek imar planlarını düşündü.Tarih tekerrürdenmi ibaretti? Yok onların yaptıklarını bizlerde mi Hollandalılara yapacaktık?  Birlikte çalışmış, komşuluk yapmış, ve akraba olmuş iki toplumun birbirlerine hakları ve hukukları geçmişti.


Hayır dedi. Bunu düşünmem bile bana ve bizlere yakışmazdı.Geçmişte atalarımız din özgürlüğüne çok önem vermişler ve 500 yıl önce İspanya’da Katholiklerin zülmünden kaçan Yahudi vatandaşlarına Osmanlı Hanedanlığı kendi topraklarıyla kucak açmamışmıydı.


Kahve içerken Hollanda’ dan, 96 yaşını bulmuş dedesi Herman van Dam’ın selamını iletti ve imar izni konusunda benden büyük yardım beklediğini söyledi. Bende kendisine, biliyorsun biz, 1974 yılında Almelo’da ilk minareli camimizi yaptırırken,sizden ve ailenizden en büyük yardım görmüştük. Hatta, o yıllarda var olan Kilise İmar Yardım Fonun’dan 50.000 Florin yardım bile almıştık. Biz ve partimiz sizin inancınıza saygılı olmakla birlikte, sizinde ibabet edebileceğiniz bir kiliseye hakkınız olduğunu düşünmekteyiz. Tabiki her belediye meclisi ve her Güzelhahçe sakininin bize destek vereceğini beklemek hayal olur.


Evet ve hayır diyenler olacak ve demokrasi aklı erdemin yönetimi ve biz birlikte barış ve mutluluk içinde yaşamaya ve paylaşma aşıkları olduğumuzu üstüne basa basa belirtim. Kendisinin Türk vatandaşlığına geçtiğini belirti ve kensini Güzelbahçe yerel politik partisi olan “ Yaşanır Güzelbahçe Partisinde “Eylül ayında yapılacak şeçimlere aday olmaya davet ettim.


Marcel van Dam gittikten sonra , yine bir sinema perdesi gibi 1986 yılında başlayan politik heyacanı ve Hollanda’da politik geçmişini düşündü. Yine keyfi kaçtı. Keyfi kaçsada, geçmiş turaması yasasada geçmişin hatalarını bu garip Hollandalı’lara yaşatmayacak ve barış refah ve mutlu bir Güzelbahçe için elinden gelen bütün imkanları kullanacaktı.


Başbakanın telefon etmesiyle irkilde ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kendisine azınlıkların temel hakları olan din, inanç, aile birleşimi ve kültürlerinin yaşama hakkının Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesi ve desteği altında olduğunu belirtiğinde yine mutlu adımlarla haftalık esnaf ziyaretlerine başlamak için Güzelbahçe Belediye Sarayın’dan huzurlu ve mutlu bir şekilde ayrıldı.


Özlediğimiz saygılı bir yaşam ve toplumsal katılımı sağlama yolunda saygı ve sevgi dileğimle düşünce ve önerilerinizi sucu12@zonnet.nl posta adresine beklerim. Sağlıcakla kalın.


Mustafa Nejat