Boş zamanım yok!


  • Kayıt: 05.07.2019 12:50:00 Güncelleme: 20.12.2020 13:08:07

Boş zamanım yok!

 

Toplum olarak kitap okumayı sevmiyoruz!... Gelecekle ilişkide olmak bizi çok yoruyor. Çözmemiz için önümüzde duran problem paketleri de öyle... Bahanemiz ise her zaman aynı: Boş zamanım yok!


Hayatımızın büyük bir bölümünü başkalarını çekiştirerek geçiriyoruz. Öyle böyle değil; sohbetlerimizin neredeyse yüzde sekseni dedikodu ekseninde dönüyor.

Gıybetinse tadı başka... Gıybete zamanımız var!


Boş zamanım yok ki kitap okuyayım, diyenlere: “Dedikodu doğru bilgi olmadığı zaman meraklının kendini tatmin etmesi halidir.” Zaman denilen şey çanak çömlek değil ki boşu, dolusu olsun! Zaman yaşanılan bir süreçtir. O süreci nasıl değerlendireceğimiz, bize bağlıdır; boşaltırız da doldururuz da…


Akıp giden zamanın en dolu olanı, okuyarak ‘geçirilen’ değil; okuyarak çoğaltılan zamandır.

 

Gıybete zamanım var diyenlere: Hepimizin her gün çıktığı bir sahne var. Roller değişiyor ama daima başrollerdeyiz. En az 3 oyuncusu var: Ateşi yakan, ona ortak olan ve malzeme edilen yani zavallı kurban.


Evet, dedikoducuyuz. Hepimiz.Toplum olarak kitap okumayı sevmeliyiz! Karanlıkla aydınlık, cehaletle bilgi arasında gidip gelmede… Cehalet yeniden üremekte… Umut ile umutsuzluk fazlasıyla iç içe… “Okumadan, düşünmeden, öğrenmeden geçen bir ömür gerçekten yaşanmış sayılamaz.”

 

Gıybetinse tadı başka... Gıybete zamanımız var!


İntikam duygusunu tatmin etmek. Gösteriş ve büyüklük yapmak; başkalarını küçültmek, kendini büyütmek, kıskançlık, başkalarının ayıp ve kusurlarını ortaya sermek, küçük düşürmek, alay …

 

Gıybetinse tadı başka...

 

Bu kadar basit insan hayatı, bu kadar alçak dışardakiler. Biri camı kırsa nefes alacak iyilikler…Dedikodu yağmuruna yakalandığınızda, asalet şemsiyenizi açın. Bu şemsiye şeffaf olsun, üzerine yağan kirli damlaları görün, alttan bakıp gülümseyin, o damlalar şemsiyenin üstünden kayıp ayaklarınızın altında ezilsin...