Umut‘a Yolculuk Nedir, Bilir miyiz?


  • Kayıt: 02.08.2020 14:00:00 Güncelleme: 02.08.2020 14:30:00

Umut‘a Yolculuk Nedir, Bilir miyiz?

 

1980’li yıllarda Türk göçmenlerinin, kendilerinin göç hikayelerinde, Avrupa’ya yolculukta, “Umuda yolculukta “yaşadıklarını heyecanla anlatırlar ve biz de ilgiyle onları dinler anlamaya çalışırdık.

 

Bazen acı, bazen de gülünecek hikayeleri olurdu. Bu insanlarımız daha sonra çıkan bir işçi affı ile yasal statü kazanarak aile ve çocuklarına yanlarına aldırarak Hollanda’da bir yaşam kurmuşlardı. 1980 yıllarında Türkiye’den % 400 artan aile birleşiminden sonra, Türkiye ‘ye geri dönme umutlarını tamamen kaybetmişlerdi.

 

Kısa bir süre önce kendimi, Almelo şehrinden, Almanya'nın sınır şehrine ulaşan patika yol, Almelo – Noordhorn Kanalında buldum.

 

Geçen yıllarda ve bugün de aynen canlılıĝını koruyan ve yaşanan göç, mülteci utancından ve umuda yolculukta karşılaşılan 20. yüzyılda olmaz dediĝimiz görüntülerden etkilenmiş olacaĝım ki ben de, kısa bir umuda yolculuk yapayım dedim.

 

Kanalın kenarından illegal Almanya’ya geçmeye karar verdim. 

 

5 kilometrelik yaya yolculuĝumda, sınır geçişinde o yaşanan olayları resimleme olanaĝımda olmadı ama o insanları daha iyi anlama olanaĝım oldu.

 

O yaşananları görür ve hisseder oldum. 

 

Kaçaksınız, yakalanma ve memlekete gönderilme korkusuyla, 2 metreyi geçen Mısır tarlalarının içinden bataklıĝa saplanarak  5 kilometrelik uzun bir Maraton hisseder ve görür gibi oldum. Her gelen sesin, Polis ve Polisin Alman Kurt Köpekleri olacaĝını düşünerek insanı ruh hastası yapacak bir yolculuk. Bir de nereye gittiĝini bilememek.

 

Hollanda’da karşı tarafta sizi bekleyenleri ve onların arabasını bulamamak da var. Gizli gizli aĝlayanı, sabahın aydınlıĝını memleketi, çocuklarını ve bir çanak çorbaya hasret olmalarını duyar gibiydim.

 

Yol boyunca Almanlar benim kaçak işçi olmadığımı anlamış olacaklar ki, ne polis çaĝırdılar ne de Alman Kurt Köpekleri bana kaçak işçi muamelesi yaptılar.

 

Yaşamda göç, umuda yolculuk, yine 60 yıl sonra tekrarlanıyor. 

 

Umuda yolculukta, Alp daĝlarında donarak ölen göçmenlerin yerini Suriyeli, Afganlı, Iraklı ve Kosovalı göçmenler almışlar. Bilinmeyen bir geleceĝe, yolu, dili ve kültürü bilinmeyen bir geleceĝe yolculuk. Yollarda ölebilirsiniz, çocuklarınızı ve eşinizi kaybedebilirsiniz de.

 

Savaşa karşı olmak, savaşların yıkımdan, felaketlerden başka bir şey getirmediĝini görmekteyiz. Savaşların demokrasi, barış ve mutlulukta getirmediĝi kesin. Savaşlardan kazanan sadece silah tüccarları ve fabrikaları ve yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olmak isteyen Kapitalizm. Yaşam biçimi ve lüks tüketim toplumunun parçası olmakla da bizler aslında Kapitalist sistemin bir parçası olmuşuz.

 

Bizimki ise, biz de bir söz vardır “Gelin giden kız gibi, hep ağlar, hem de gideriz“.

 

Hoşçakalın.

 

Nejat SUCU