SORUMLULUK ya da İNSAN NE KADAR ÖZGÜRDÜR


  • Kayıt: 01.04.2021 16:57:13 Güncelleme: 01.04.2021 16:57:13

SORUMLULUK ya da İNSAN NE KADAR ÖZGÜRDÜR

Hüseyin K. Ece

Özgürlük; “herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, serbestlik. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine dayanarak karar verme, hürriyet.” (TDK Türkçe Sözlük, 2/1148

Buna göre özgürlük herkesin dilediği gibi düşünme, dilediği gibi davranma hürriyetidir.

Ama sormak lazım; insan sonsuza kadar bağımsız mıdır? Ya da kişi nereye kadar özgürdür? “Ben özgürüm, bana kimse karışamaz” diyenler doğru mu söylüyor? Gerçekten özgürlük bu mudur? Böyle bir özgürlük dünyanın neresinde var?

Bir defa, insan yalnız başına yaşayamaz. Bütün ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz. İster istemez aileye, topluma, örgütlenmeye, kurallara ve hukuka ihtiyacı var. Bunlardan bağımsız olunamaz ki.

Hiç bir hukuk ve siyasi sistemde sonuna kadar özgürlük yoktur. Her toplumda kişilerin mutlaka sorumluluk ve görevleri vardır. Her hukuk sisteminde suç sayılan davranışlar vardır. Özgürlük hakkı, başkaların temel haklarına, inancına, kişiliğine, değerlerine saldırı ve hakaret izni vermez.

Bir de haklar ve sorumluluklar içiçedir. Toplumda özgürlük alanları, diğerlerinin hakları tarafından ister istemez sınırlanmaktadır.

Özgürlük ile sorumluluk arasında sebep-sonuç ilişkisi vardır. Bir kimse bir şey yapma konusunda özgür olduğunu düşünüyorsa, o konudaki sorumluluk da ona aittir. Dahası kişi her zaman birilerine karşı ve bazı şeylere karşı sorumludur.

Bazı davranışlar yalnız kişiyi ilgilendirir. Zararlı ise zararı kendinedir. Ancak bazı davranışlar vardır ki başkalarını da ilgilendirir. Burada karşımıza özgürlük kısıtlaması çıkar.

Arabasıyla trafiğe çıkan, ben arabamı istediğim gibi kullanırım, araba benim değil mi diyemez. Trafik kurallarına uyması gerekir.

Bir iş yerinde çalışan da öyle... “Ben özgürüm, istediğim gibi hareket ederim” diyebilir mi? Derse, onu o iş yerinde kaç gün tutarlar?

Kişi evli, belki çocuk sahibi. Aile hayatında “ben özgür bireyim, istediğimi yaparım” diyebilir mi? Aile kuralları ve sorumluluk onu bağlamaz mı?

Bize göre özgürlüğün dört aşaması/boyutu vardır. Bunlar birbirinden kopuk değildir, içiçedir.

Birincisi; her insanın doğuştan hakkı. Herkes hür doğar, hür yaşama hakkına sahiptir. İnsanın köleleştirilmesi, eşya haline getirilmesi, alınıp-satılması, kullanılması bu doğal duruma ve insan onuruna aykırıdır. Ya da bu özgürlüğü haksız yere kısmak. Ağaların, despotların, baskıcı yönetimlerin, zorba ideolojilerin yaptığı gibi...

İkincisi; kişinin Allah’ın kendisine verdiği seçme hakkını (iradeyi) doğru, faydalı işlerde kullanması. Kişi kendi tercihi ile bazı şeylere (zararlı alışkanlıklara) bağımlı olursa, iradesini herhangi bir kişiye, bir yapıya teslim ederse, nefsinin tutkularına, zevklerine köle olursa, özgürlüğünü kendi eliyle kısıtlamış olur.

Üçüncüsü; kişinin içinde bulunduğu şartları ve başkalarının hakkını hesaba katarak özgür olduğunu düşünmesi. Kişi özgürlük alanının sınırlı olduğunu bilmeli.

Her istediğini değil; kendisine, ailesine, çevresine faydalı olan şeyleri özgür iradesiyle seçip yapmalı. Özgürlüğünü kullanırken sorumlu olduğunu unutmamalı.

Dördüncüsü; inanç ve ibadet özgürlüğü. İnsanı Yaratan ona seçim bu konuda da hakkını verdi. Sonucuna katlamak şartıyla dileyen dilediği dine, dilediği ideolojiye inanır. Dileğini tanrıya kulluk yapar.

Bir müslüman için bu özgürlük: Onun kendi iradesiyle Allah’a kulluğu seçmesi, yani iman etmesi. Bunu atalarını izlemek, içindeki topluma ayak uydurmak, bazı çıkarlar elde etmek için değil; ikna olarak yürekten tercih etmesidir.

Bu tercih uydurma tanrılara, nefsin hevâsına, aşırı hırs ve tamaha, zararlı bağımlılıklara kul-köle olmamaktır. Çevresinde kim ne derse desin, kim neye taparsa tapsın, kim hangi dünya görüşünü ve ideolojiyi seçer seçsin, kim neyi reklâm ederse, onlara aldanmadan, âlemlerin Rabbine kulluk etmeyi seçmesidir.

Özgürlük, yani tercih hakkı, iradeyi kullanmak Yaratıcının insana ikramıdır. Allah insanın hem insanlığının ve hem de özgürlüğünün sebebi ve imkânıdır. Bu anlamda özgürlük Allah’ın insanın nesne değil birey-kişi olmasını istemesidir.

İnsan cenneti de cehennemi de önce yüreğinde taşır. İnsanın içinde Firavûn da var, Musa da. Kâbil de var, Hâbil de. Kendisini özgürlüğe, kurtuluşa götürecek yetenek de, mahvedecek zehir ve tehlike de var.

Öyleyse gerçek özgürlüğün nasıl ve nerede olduğuna iyi anlamalı. Piyasadaki özgürlük lâflarına kanmamalı. Nefsin “sen özgürsün, hadi canının istediğini yap” fısıltılarına aldanmamalı. Sorumluluklarını unutmamalı.

“İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır?” (Kıyâme 75/36)