GÖZYAŞIYLA EV YAKAN YETİM DIABLO`NUN ACISI !


  • Kayıt: 02.05.2021 15:21:29 Güncelleme: 02.05.2021 15:21:29

GÖZYAŞIYLA EV YAKAN YETİM DIABLO`NUN ACISI !

Ali Develioğlu

"Artık binlerce insan rahat nefes alabilecek"!

Böyle diyordu Essex (Londra) itfaiye şefi muhabirlere, Thames nehri kenarında yüzlerce `Ağlayan çocuk` tablosu toplu halde yakılırken! 1930`larda Hitler yaktırırdı `uğursuz` kitapları meydanlarda, bu defa 1985 yılında koyu muhafazakar Thatcher İngilteresi! Ama bu defa tablo!

Altta gördüğünüz meşhur `Ağlayan Çocuk` tablosunun öyküsünü anlatıyoruz!

Thatcher`ın sağ kolu sağcı-aşırı sağcı koca The Sun gazetesi bu toplu tablo yakma işini organize etmişti! Yakma töreni için de 1 Kasım Halloween gününü özellikle seçmişti. Halloween binlerce yıl önce eski Keltlerin ruh çağırma ve kötü ruhları defetme gecesi olup, sonraları Azizler gecesi olarak Hıristiyanlık tarafından devralınmıştı. Avrupa`nın yarısından fazlası hala bu gecenin kutsallığına inanır ve ruh çağırır! Yüzde onu da hala dünyanın düz olduğuna!

Milyon tirajlı The Sun bir hafta önceden başlamıştı kışkırtıcı manşetlerine:

"Ağlayan çocuk laneti yeniden faaliyete geçti!" , " Ağlayan alev"

" Bu çocuk tablosu yüzünden evler yanıyor! Uyarınca kimileri bize gülüyor."

" İtfaiye şefleri, yangın çıkan evlerden hep bu tablonun sağlam çıktığını görmüşler!"

"Kimin evinde bu çocuk tablosundan varsa gazetemize getirsin. Ancak, bunları hep birlikte meydanda yakmak , kötü ruhları defederek tablonun lanetini bozabilir!"

Ve yüzlerce Ağlayan Çocuk tablosu yağdı gazeteye! Yüzlerce insan Sun gazetesi önderliğinde Thames nehri kenarında tabloları topluca yakarak, evlerine mutlu döndü!

Ağlayan Çocuk tablosunu görmemiş olanımız neredeyse yoktur! Dün buradan sorduğumda, bir çok arkadaşın geçmişte evinde bulunduğu ortaya çıktı. Çünkü bu çocuk tablosu dünyanın her yerinde; Türkiye`de, Avrupa`da, tüm ülkelerde, çeşitli dükkanlarda, iş yerlerinde, eski pazarlarında, sokaklarda, okullarda, evlerde..... her yerde heryerde..... on milyonlarcası vardır!!!

Taklitleri, baskıları, baskısının baskısı, taklidinin taklidi... Van Gogh`un Ay Çiçekleri tablosundan bile daha fazla meşhurdur... Neden? Nasıl bu kadar tanındı? Neden hakkında `uğursuzluk` dedikodusu yayıldı ve 90`lardan itibaren ortalıktan yavaş yavaş çekildi? Nasıl bir öykü saklıyor bu kitlesel tablo?

Amatör fırçadan ustaca çıkmış, sıradan , ama etkileyici bir tablo olarak görürdüm eskiden, çoğumuz gibi dalgın dalgın bakar dururdum. Herkesin dikkatini çekerdi!

Muğlaklıkar, bazı belirsizlikler ve kopukluklar olsa da bilgiler İkinci Dünya Savaşı`na kadar gidiyor. Ressamının Franchot Seville ya da Giovanni Bragolin adlı İspanyol veya İtalyan ressamları olduğu anlaşılıyor. Ama biraz daha araştırınca bu iki ismin de gerçekte takma ad olduğu, ve bunları kullanan İspanyol ressamın asıl adının Bruno Amadio olduğu ortaya çıkıyor. Takma ad kullanmak eskiden ressamlarda modaydı.

Bruno Amadio İkinci Dünya Savaşı acılarını yaşıyor ve herkes gibi yoksullaşıyor. 1945 yılından itibaren Venedik ve Madrid arasında gidip geliyor, Venedik`te ressamların sık görüldügü meşhur San Marko Meydanı`nda ve Madrid`de büyük meydanlar ve Madrid Katedrali yakınlarında tablolar çiziyor, geçimini sağlamaya çalışıyor. Çoğunlukla da yoksul çocuk tabloları çiziyor.

Bir gün meşhur Ağlayan Çocuk tablosundaki çocukla tanışıyor. Bu yetim çocuğun ismi Don Bonillo, Diablo sokak adıyla da tanınıyor. Ressam Amadio bu sokak çocuğunu kolluyor, zaman zaman yardımcı oluyor. Yetim çocuk kiliseye bağlı bir yetimevinde kalıyor. Diablo`nun kilisenin papazı tarafından taciz edildiği söylentileri dolaşıyor. Bu papaz yüzünden, yoksul ressamın uğraşları fayda etmiyor ve bir süre sonra Diablo ortadan kayboluyor. Taa yıllar sonra, Diablo yirmi yaşlarına geldiğinde, bir araba kazası sonucu çıkan yangında öldügü duyuluyor.

1945-1955 yılları, savaş sonrası Avrupa`sının tamamen çöküntü içinde olduğu, ekmeğin bile güç bulunabildiği, bombardımanlarda yaşamını yitirmiş ya da kaybolmuş milyonlarca ailenin çocuklarının yetim kaldığı bir dönemdi. Her yer yetim doluydu! Hem ressam Amadio hem de çocuk Diablo işte bu kurbanlardan sadece ikisiydiler! Bu onları bağlayan dostluğun da ortak temelini oluşturdu.

Savaş ve devrimler üniversitedir, halkları profesör yapar! Dünya savaşları öncesinde, saldırgan hükümet ve medyanın yönlendirmesiyle, halklar bencilleştirilir, sosyal açıdan cahilleştirilir ve saldırganlaştırılır. Ama savaş bitince, yoksul sınıflar birden gerçeğin farkına varırlar, düzene karşı bilinçlenmeye başlar ve devrimcileşirler.

İşte İkinci Dünya Savaşı sonrası ilk yıllarda da Avrupa`da durum buydu. Bütün Doğu Avrupa, Akdeniz bölgesi, Fransa hatta Hollanda`ya kadar hemen hemen bütün ülkelerde sol sosyalist partiler ayağa kalkmış, devrimler patlak vermiş durumdaydı. Tanınmış yazar Ilya Ehrenburg bu dönemi `Paris Düşerken` adlı muhteşem romanında ayrıntılarıyla anlatır.

Bruno Amadio ve Diablo işte bu günleri yaşadılar, bu havayı kokladılar. O günlerdeki tüm yetimler gibi onlar da ağladı. Ve o tablodaki çocuğun ağlamasını her ağlayan anladı ve ortalık zaten ağlayan milyonlarla doluydu o dönem. Ağlayan Çocuk tablosunun 50`li yıllarda birden rağbet görmesi ve yüzbinlercesinin çoğaltılarak satılmasının asıl nedeni buydu!

12 Eylül sonrası Türkiye`sinde `Şafak Türküsü` şiir ve türküsünün birdenbire kitleselmesinin, herkesin ağzında dolaşmasının nedeni de böyleydi! 12 Eylül kurbanı milyonlarca insana hitap ediyordu! Ağlayan cocuk tablosu da büyük savaş sonrası yetim kalmış çocuk ve yoksullaşmış milyonlarca ailenin ruhuna hitap ediyordu! Saldırganlıgın yerini merhamet , yardım ve paylaşma ruhu almıştı.

İşte Ağlayan Çocuk`u sonraları her eve sokacak olan bu gerçekti. Picasso maharetiyle yapılmış olmasa da, paylaşmacı yeni insan ruhunun beğenisiyle, herkesin tablosu haline gelecekti.

Ticaret her zaman halkın talebine göre davranır! Kurnaz tüccar 1945-1960 yılları arasında `Ağlayan Çocuk` tablosunun çok para getireceğini gördü. Firmalar milyonlarca replikasını, taklitlerini üretti ve pazara sürdü. Su gibi satılıyordu! Replika piyasası beceriklidir, Van Gogh`un 100 milyon dolarlık Ay Çiçekleri tablosunun binlercesini ve yine yağlı boya kullanarak kısa sürede üretir, tanesini size 200 dolara satar! Google`da dolu! Replikası yetişmezse, fotoğrafını satar.

İşte Ağlayan Çocuk tablosu da, yirmi kadar değişik versiyonuyla birlikte, o dönemde ülkeleri dolaşarak, İspanya ve İtalya`dan İngiltere, Hollanda ve Türkiye`ye kadar ulaştı, evlerimiz girdi. Ama ressam Amadio ve yetim çocuk Diablo`nun bu muazzam ticaretten haberi olmadı!

1945- 1960 yılları arasında bu tablonun tüm Avrupa`da ilk müşterisi , çok yoksul olmayan ya da orta halli ve özellikle de merhametli ya da idealist yeni evliler oldu! Yani savaş sonrası evlenen yeni nesil bu tabloyu satın aldı, duvarına astı, onların çocukları da duvarlarda görerek büyüdü!

Ağlayan Çocuk`un ortalıktan çekilmeye başlaması, işte savaş sonrasının bu demokratik ve merhametli neslinin 90`lardan itibaren ortalıktan yavaş yavaş çekilmesine rastlar!

Tablo aleyhinde dedikodu ve korku, Hıristiyan muhafazakar Thatcher İngiltere`sinin ABD ile birlikte tüm dünyada azgınlaştığı yeni döneme denk düştü, İngiltere`den başladı. Sun gazetesi önderliğinde tabloyu yakma eylemi, Orta Çağ`dan hala esinlenebilen bin yıllık deneyimli sağ ve aşırı sağ saldırganlığının , savaş sonrası yeni neslin merhamet ruhundan aldığı intikamdı.

Bu olay ayni zamanda, güçlü yandaş medyanın, halk içindeki yanlış inançları başarılı manipulasyon örneğiydi. Sun medya 1980`lerde, Avrupa Orta Çağ`ında var olmuş kilise engizisyonu rolünü bu olayda nasıl oldu da becerebildi?

Çünkü İngiliz İşçi sınıfının büyük bölümü, Orta Çağ`da nasıl kedilere, kadınlara, muhaliflere şeytan ya da cadı denilerek `uğursuzluk getirdikleri, lanetli oldukları" iddia edilmişse, bugün de bir çocuk tablosunun uğursuz ve lanetli olabileceğine hala inanmaya müsait durumdaydı.

The Sun gazetesi uyduruk yayınlarla bu batıl inanışı yönlendirdi. O dönemde yangın çıkan evlerde nedense sadece bu tablonun yanmadan sağlam kaldığını yazarak insanları kuşkulandırdı ve korkuttu. Bu yalan kampanyasına karşı mücadeleyi kendine görev bilen Steven Punt adlı görece tanınmış bir komedyen, yazar ve radyo program yapımcısı, gerçeği aydınlattı. Yanan evlerde bulunan tabloların materyalinde, yanmayı geciktiren madde kullanılmıştı ( muhtemelen kurşun dioksit versiyonları) , bu sayede tablolar az zararla yangından sağ çıkıyorlardı!

Ama batıl inançlı halk bu bilgiyi anlamadı bile, çünkü bu bilgi The Sun medyası kadar satmadı! Sonunda toplanıp Thames nehri kıyısında yaktılar. Dedikodular başka çevrelerin de katılmasıyla ( sonraları internet üzerinden ve animasyon hilelerinin de eklenmesiyle) tüm Avrupa`ya yayılacaktı. Diablo evlerden yavaş yavaş kayboldu.

The Sun ve benzerleri bunu neden yaptılar? Herşeyden önce para ve iktidar için tabii ki. Thatcher`cı Sun medyanın karşısında solcu rakibi Daily Mirror medyası yer alıyordu. Bu iki medya Theatcher`ci konservatif güçlerle İşçi Partili ya da sosyalist güçler arasındaki iktidar mücadelesini işçi sınıfına taşıyor ve iktidar kavgası veriyordu.

Ağlayan Çocuk tablosu da aralarındaki bu kavgaya alet edildi. Daily Mirror`un etkisini kırmaya uğraşan Sun medya, konunun üzerine derhal atladı, işçilerin batıl inanç zaafını kullanarak, yalan kampanyası başlattı : Ağlayan Çocuk tablosunun Laneti! Ateş cinleri! Bulvar medya tekeli Sun öyle bir sansasyon yarattı ki , satış geliri iki misline katlandı!

Diablo`nun bu ikinci kayboluşunda, asıl hedefleri İkinci Dünya Savaşı üniversitesinden mezun olan merhamet ve paylaşma ruhunu öldürmekti!

Eğer bir Üçüncü Dünya Savaşı`ndan galip çıkarsak, bir gün evlerimize yeniden geri dönecek olan tablo, işte yine Diablo`un gözyaşları ve acısı olacaktır!