BİR GİDEN BİRDE KALAN PİŞMAN


  • Kayıt: 01.07.2021 09:06:03 Güncelleme: 01.07.2021 09:06:03

BİR GİDEN BİRDE KALAN PİŞMAN

Nejat Sucu

Gitmek mi, kalmak mı zor?

Hollanda’da gün geçmiyor ki, yeni yasalar yürürlüğe girmesin. Göçmenlerin varlığını inkârcı politikalar ülkesel, bölgesel, şehirsel ilgi ve kabul kazanır oldu. Göçmenlerin varlığı ve geleceği artık Hollandalı yöneticileri pekte ilgilendirmiyor.

Uyum politikaları artık konuşulmuyor. Açıktan söylemeseler bile, “Ya bu deveyi güdersiniz, ya da bu Hollanda diyarından gidersiniz “düşüncesi uygulanır politikalar olmuş. Göçmenlerin derneklerinde, federasyonlarında, vakıflarında, temsilciliklerinde, aydınlarında, işverenlerinde, politikacılarında, ölü sessizliği ve kafayı kuma gömerek sorunu görmeme gibi bir gariplik var. Kısaca Hollanda Türk toplumu karizmatik, içten, samimi kendi politik ve toplumsal liderini arıyor.

Bencil bireysellik

İyi bir eğitim yapan, iyi bir kariyere sahip olan Hollandalı ve Türkler var olanlardan, yaşananlardan hiçte memnun değiller. Yalnız, sahip oldukları yerlerini ve varlıklarını kaybetmekten korkuyorlar. Bizde bir söz vardır; “ Korkunun ecele faydası yoktur “diye.

Şikâyet eder olduk

Birçok nedenle Hollanda’da yaşamaktan mutlu olmayan ve son 50 yılda Hollanda’ya yerleşmiş aile bireyleri sahip oldukları durumlarını şikâyet eder oldular. Belirginsizlik, çözümsüzlük, gelecek korkusu ve Hollanda’da yerleşik yaşama aday olan bireyleri mutsuzluğa sevk etti. 

Göç hazırlıkları

Hollanda’da değişen yaşam şartları, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, ötekileştirme ve emeklilerde geçim darlığı bazı aileleri doğdukları topraklara geri dönmeye zorluyor. Bu geri, dönüşün birçok zorlukları olacağı gibi, bu insanların ülkemiz Türkiye’nin gelişimine olumlu katkıları da olacaktır. Yine göç tarihi tekerrür ediyor. Çocukları Hollanda’da geride kalan parçalanmış aileler, hüzünler, ayrılıklar, özlemlerin yanında sevinçler ve mutsuz yaşamlar.

Dost ve Hollandalı hemşerililerimiz

Gidenlere güle güle dedikten sonra, Hollanda’da yaşantımız olağan bir biçimde devam edecek. Yaşantımızı insancıl evrensel değerlerle dolu ve krizde de kaliteli bir yaşam kurmak için devam ettirmememiz gereklidir. Onun için, 8 saat değil, 16 saat çalışarak, Hollandalı dostlarımızla birlik ve beraberlik içinde güneşli günleri hak ettiğimiz zaman, saygıyla andığımız Ahmet Güney Dayı ve eşi, Şükriye Nenemin; ballı, yayık tereyağlı, kaymaklı ve cevizli ekmeğinin tadında olacaktır.

Beyin göçü

Birçok Avrupa dillerini yüksek düzeyde bilen beyin göçü, Türkiye için olumlu olmakla birlikte, Hollanda’da saygın ve etkili bir Türk toplumunu yaratmakta sıkıntı çekeceğiz. Kısa bir zamanda, çok çalışarak ve 60 yılda yapabildiklerimizin 10 katını yaparak, saygın, aydın bir Türk toplumu yaratmakta yine hiç bir engelimiz yoktur.

Son yapılan araştırmalarda, Hollanda toplumunda, bekleneninde üstünde bir başarı

gösteren bir Türk toplumu var. O kadar güzel örneklerimiz var ki, Nevşehir’in Üç hisar Kasabası’ndan ilkokul mezunu olan anne ve babanın 3 çocuğunun da Hollanda üniversitelerini en iyi bir dereceyle bitirerek, doktoralarını tamamlayarak Hollanda’nın en saygılı kurumlarında kariyerli iş bulmaları gibi.

Nereden nereye?

Bu yazıma başlarken biraz karamsardım ama yine karanlık bir gecenin ardından güneşli bir gündüzün olduğunu bilmekteyim. Gördüğüm siyahın içinde de beyazın olabileceğini, her şartlarda ve her zamanda olumlu düşünme, enerji, uygulama, yaşama olanağının da olabildiğini görmek ne güzel.

Bütün güzellikler birimizin değil, hepimizin olsun. Çünkü bizim dünyamızın güzelliklerini paylaştığımız zaman, yaşantımızın daha da bir anlam kazanacağı kesindir.

Mutlu ve sevimli günler hepinizin olsun.

Sevgilerimle.