Dedesi Koruk Yer Torununun Dişi Kamaşır


  • Kayıt: 18.07.2021 09:39:30 Güncelleme: 18.07.2021 09:41:08

Dedesi Koruk Yer Torununun Dişi Kamaşır

Nejat Sucu 

Gerçekten dedem Mustafa Sarı Dayı haram, çağla ve koruk yiyecek adam değildi. Kendisini tanıyanlar bilir, hiçbir kötü alışkanlığı olmayan bir ömrü çalışmakla, 6 çocuğunu helal yoldan karnını doyurmak için mücadele eden sağa sola eğrilmeyen ve hırsızlıkla zengin olmak gibi hayali olmayan bir Anadolu köylüsüydü.

Gençlik yıllarında tarımın yanında, çercilik dediğimiz gezici tüccarlık etmiş, okuması ve yazması olmadığından kendi başına devam ettirememişti. Kendisini okutan hocasına, yazmayı ve okumayı öğretmediği için gücenirdi. Niğde’nin Melendiz, Enez, Aksaray’ın Gülağaç’ın ve Alayhan’ın Ağzıkarahan’ın köylerinde çerçilik yapmış, bu insanlarla yeterli derecede dostluklar edinmişti.

Çemen kokan Tanrı misafiri

Son yıllarını hatırlarım. Kısa boylu, eşeğiyle ve iki çuval çemeniyle birlikte Ahmet Ağa Allah’ın misafiri olarak yılda iki veya üç sefer dedeme misafir olur, dedem kendi odasını ve yediğimiz yemeği paylaşır, surat asıldığında hiç hoşnut olmazdı. Ahmet Ağa’nın  hoşnut tutulmaması yüce Allah’ın zoruna gideceğine inanırdık. Göre Kasabası’nda ki evimize yüz metre yaklaştığında çemenci Ahmet Ağa’nın bize geldiğini anlardık. Çünkü ev yüz metreden çemen kokardı. Giderken biraz çemen ve çocuklara incik ve boncuk dediğimiz süs takıları bırakırdı. Yıllar sonra çemenci Ahmet Ağa görünmez oldu. İlerleyen yıllarda Allah’ın Rahmet’ine kavuştuğunu duyduk ve üzüldük.

Zenginlik huzur getirmiyor

Daha sonraları bizim Türkiye’den hemşerilerimizin geçmiş yıllarına göre ve 1940 – 1950 yıllarında kıtlık, kuraklık, açlık ve sefillik gören bir Anadolu insanın torunlarının bankalarda Gülden’leri, Mark’ları, Dolar’ları ve Euro’ları, Karadeniz’de, Akdeniz’de, Ege  denizinde  doğdukları memleketlerinde villaları ve apartmanları oldu.

Bu zenginlikleri ne mutluluk, ne huzur getirdi bu insanlarımıza. Nedenine baktığımda, düşündüğümde, bu kadar sahip olunan parada ve malda bir sıkıntı, birilerinin hakkı mı var?

Kimlerin, kimde hakkı var?

Ben kendi kendime her zaman yaptığım hesapta, paramda kazancımda, başkalarının da hakkı olduğunu düşünür ve bu oranın az olduğunu bunun kabul edilebilinir mi olduğunu söylerim. Belki de kendimi herkes gibi böyle teselli ederim? 

Haksız bir şekilde çalmayla, çırpmayla zengin ve lüks bir hayatı hiç bir zaman istemedim.

Bu benim aile ahlakıma, evrensel insanlık değerlerine ters düştüğünü düşünürüm.

Kolay haksız kazancı gelenek haline gelir kaynağı haline getiren ailelerin yaşamlarında gözlemlediğim sıkıntılar, diğer helâlinden kazanan insanlara göre çok çok fazla olduğunu çevremizde gözlemlemek mümkündür. 

Ben kendim birçok değerlerde gelenekçi olamadım. Dedelerimizin, bilgin ve ergin insanların söyledikleri sözler; insanın iyi bir insan ve iyi bir Müslüman vatandaş olarak yaşamasının rehber sözleri değil midir?

Buz üzerine yapılan bina, erdiği zaman yıkılır. Hıristiyan’ın hakkı kesinlikle yenmez. Dedesi çağla yemiş, torununun dişi kamaşmış gibi doğruluk adalet ve dürüst erdemli insan üzerine söylenmiş Ata sözler değil midir?

Kapitalizmin zirve dönemi

Ne yazık hak ve adaletin, haksızlığa ve adaletsizliğe karıştığı paranın her türlü değerin önüne çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. 

Refah ve mutlu bir yaşam için, adaletli ölçülü bölüşümü sağlayan sistemler insanına mutluluk refah vermektedirler.

Tüketmeyi kışkırtarak reklam eden bir toplum ve Batı Kapitalizmi haksız uyanık insan modelini başarı üstün zekalı yetenekler olarak tanıtıyor ve sunuyor.

Bizlere, nereden gelirse gelsin diyen bir zihniyeti kabul etmemek, azda olsa hakkıyla mutluluk duygusuyla,  huzuruyla, yaşamayı hak edenlerden nasip eylesin. 

Güzel ağız tadıyla ve güler yüzlü koronasız özlenen yılları gönülden yaşamanız dileğimle.

Hoş çakalın.