VİCDAN-AHLAK İLİŞKİSİ


  • Kayıt: 02.10.2021 19:53:14 Güncelleme: 02.10.2021 19:54:21

VİCDAN-AHLAK İLİŞKİSİ

Hüseyin K. Ece

Vicdan terim olarak insanın içinde bulunan ahlâkî otorite, ahlâkî eylemler hakkında hüküm verme yeteneğidir. (Demir, O. TDV İslâm Ansiklopedisi, 43/100) Vicdan insanın içindeki âdil hâkemdir, kalbin derinliğidir. O aynı zamanda kalbin en merhametli, en âdil, en sevecen, en insaflı, en insanî faaliyetidir. İnsanın bünyesindeki temizliğin, güzele, hayra ve iyiliklere olan meylin işletilmesidir. 

Kur’an’da bazı âyetlerde insanda bulunan ve onun fiillerini ahlâk ölçülerine göre denetleyen, iyilik yapmaktan sevinç, kötülük yapmaktan ıstırap duyan bir yetenekten söz edilir. Tevbe de bu bağlamda değerlendirilir. (Bkz: Nisâ 4/17-18. Mâide 5/38-39) Tevbenin pişmanlık olduğunu ifade eden hadislere de bakarsak (İbni Mâce, Zühd/30 no: 4252) bunun bir vicdanî hesaplaşma olduğunu söyleyebiliriz. Kur’an’da insanın psikolojik yapısıyla ilgili olarak geçen nefis, vicdanın etkisini de içine alan geniş bir anlama sahiptir. Kişi nefsin bu işlevi ile kendini denetleyebilir. (Enbiyâ 21/64. Neml 27/14) 

Kur’an’da yine sıkça geçen kalp kelimesi bazı âyetlerde vicdan anlamına da gelmektedir. Buna göre iyi ve kötü eğilimlerin mücadele alanı olan kalp inanma ve ahlâki değerlere sahip olmada bir dinamiktir. (Mâide 5/41. Ahzâb 33/53) Selim kalp nitelemesi de her türlü sorumluluğun yerine getirilmesinin huzurunu taşıyan vicdanı anlatır. (Bkz: Şuarâ 26/89. Saffat 37/84) Tertemiz, arınmış, sağduyu olarak da anladığımız selim kalp; inkâr, kibir, haset, kin, öfke, kötü ahlâk, cimrilik ve fesat gibi ahlâkî zaaflardan uzaktır. (Komisyon, Kur'an Yolu (DİB), 4/476) 

Kalb aslında temiz yaratılmakla birlikte günahlarla, kötü ve yanlış davranışlarla kirletilebilir. Bu da bir anlamda vicdanın işlevsiz kalmasıdır. (Müslim, İmân/64(231) no: 369) Peygamber (sav) bir soru üzerine; “İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” dedi. (Müslim, Birr/5(14-15) no: 6516-6517) Bu insanın aslında yaratılıştan temiz bir vicdana sahip olduğuna işaret eder.  

Vicdan, çoğu zaman haktan, doğrudan, merhametten, iyilikten yanadır. Ancak vicdanın üzeri örtülürse, sesi bastırılırsa bu işlevini yapamaz. Her tülü zulmü, haksızlığı, kötülüğü, ahlâksızlıkları yapanların kalpleri/vicdanları vardır ama devre dışıdır. İslâmın ‘inkâr, gaflet, cehâlet’ dediği şeyler aynı zamanda vicdanın üzerini örterek onun sesini bastırmaktır. Böyle vicdan sahiplerine gerçek, akıl ve selim kalp değil, nefis hükmediyor demektir. 

Vicdan ile güzel ahlâk arasında sağlam bir ilişki vardır. Güzel ahlâkın, iyiliklerin, doğru davranışların bir kaynağı da kişinin vicdanıdır dense yanlış olmaz. İnsan bir eylemi yapmadan önce iyi düşünse, ölçse biçse, vicdanına danışsa belki kötülük yapmaktan geri durur. Bir eylem yaptıktan sonra da onu tekrar gözden geçirse, yine vicdanına sorsa, empati yapsa, belki kötülüklerden uzaklaşır. Kötülüklerin zarar güzel davranışların fayda olduğunu anlar.  

Kişi davranışlarını bir de vicdanın hakemliğine sunmalıdır. Şu örnekte olduğu gibi:“Ey Vabisa! (Üç defa) kalbine (vicdanına) danış’ dedi. Sonra da “İyilik nefsin yatıştığı şeydir. Kötülük ise -insanlar sana fetva (akıl) verseler bile- nefsi (vicdanı) tırmalayan, içeride tereddütler meydana getiren şeydir.” (Darimî, Büyû’/2 no: 2534-2535) 

Kötülerin yaptığı kötülükler, zalimin zulmü uzaktan bakıldığı zaman zararsız gibi görünebilir. Ama bunların zararları zamanla ortaya çıkar. Kişi kötülük, yanlış, haksızlık, yaramazlık yaparsa, kendine zarar verdiği gibi yaptığı hataya göre başkalarına da zarar verebilir. İnsan ve hayvan haklarına saygı göstermeyenler, insanları bir şekilde rahatsız edenler, doğayı tahrip edenler; doğal dengeye zarar verdikleri gibi çevreyi yaşanmaz hale getirirler. Buna da açgözlülük, daha çok kazanma hırsı, bencillik, başkalarını hesaba katmama, vicdansızlık sebep olur.  

Kötülükler, ahlâksızlıklar, İslâmın günah dediği eylemler aslında “ruhun ekolojik dengesinin bozulması”, tertemiz vicdan sayfasına bir kirli  lekenin damlaması demektir. Dengesi bozulan ruhsal yapı ve bu gibi kişilerden oluşan toplum sağlıklı değildir. Şair şöyle diyor: 

“Uyarsak biz nefs adlanan elçiye, /Tükürürüz vicdan kesen ölçüye, /Odur veren düz kıymeti her şeye, /Vicdanından korkmayandan korkarım” (B.Vahapzâde) 

İnsana yakışan,  insanın yapısına uygun şey güzel ahlâk, iyi insan olmak, iyiliklerden yana olmaktır. Kötülükler, kötü olmak, zararlı olmak insanın yapısında arizi bir şeydir. İnsanın yüreği varsa, yüreğinin derinliğinde vicdanı varsa, o vicdanı çalışıyorsa, kolay kolay kötü, zalim, ahlâksız olmaz. İşin başı işleyen, empati yapan, merhametli ve sorumluluk duyan bir vicdana sahip olmaktır.

Bunca kötülükleri, haksızlık ve zulümleri, ayrımcılıkları, insan hakları ihlâllerini, sahtekârlıkları, hainlikleri görünce insanın “nerdesin ey vicdan” diyesi geliyor.