Denizli Acıpayam’lı Hasan Amcanın Ruhu Şad Olsun


  • Kayıt: 29.07.2022 08:33:57 Güncelleme: 29.07.2022 08:33:57

Denizli Acıpayam’lı Hasan Amcanın Ruhu Şad Olsun

Mustafa Nejat SUCU

Bir öğle vakti, bir Cuma günü caminin kapısında ter ve telaş içinde Hasan amca göründü. Epeyce fazla kiloları olan Hasan Amca'nın gömleği ter içinde ve bitaraftan açılan gömlek düğmeleri ve sarkan gömleğine dikkat edecek ne zamanı vardı ve ona dikkat edecek gençliği.

Arnhem’deki Merkez camimize Hollanda Ter Zweelwolde köyünde bin bir zahmetle kendi yaptırdıkları camileri için yardım toplamak için geliyordu.

Hollanda’nın Gelderland Eyaleti Ter Zweelwolde‘dan geliyordu Hasan amca.

Ter Zweewolda’daki 300 Türk nüfusu büyük bir çabayla 1 milyon avro ‘ya camii ve Türk gençlik merkezi yaptırmış ve şimdi ödenmesi zor olan 1 milyon avro için Arnhem’deki Merkez camiye bağış toplamaya gelmişti.

Hasan amcanın çocukluğu yokluk ve fakirlik İçinde geçmiş, babasını Sakarya Meydan Muhaberesinde kaybetmişti, annesi ise zorunlu ağlayarak iki oğlunu terk ederek başka bir köyün fakir bir delikanlısıyla evlenmek zorunda bırakılmıştı. Adet böyle idi. Genç ve dul kadınların bir sigortası ve güvencesi yoktu. Babaanne Hatça ana ve Dedeleri Hüseyin Efendi, iki kardeşi yokluklar içinde büyütmüşlerdi. Her ikisinin de mekanları cennet olsun diye her anlık ve günlük dualarını hiç eksik etmiyordu Hasan amca.

Hatça ana her gün, gün batarken oğlu Bilal'ini hatırlar gözlerinden yaşlar dökülürdü. Bize mümkün olduğu kadar hissettirmemek için bizden uzak bir uğraş bulurdu kendine. Bizde bilirdik ama, sözün bittiği andı onun o büründüğü melankolik ruh hali. Dedem Hüseyin efendi mazlum ve efendi olduğu kadar, Hatça anayı mümkün olduğu kadar üzmemeye çalışırdı.

Hasan'ın, Öğretmeni ve Okul müdürü Tahsin dedesine, bu Hasan'ı okutalım, Konya - İvriz Köy Enstitüsü'ne kaydını yaptıralım, bu Hasan çok zeki demişti ama o an biliyordu ki okumak için kayıt ücretini bile ödemesi mümkün değildi dedesinin. O günlerde Denizli'deki tekstil fabrikaları çayır cayır işçi arıyordu.

Kendisi de kayıt olarak çalışması ve ailesine katkıda bulunması gerekliydi. Denizli'de geçen çıraklık ve ustalık döneminde bir de köyden yavuklusu ile sözlenmişlerdi. Askerlik çağına geldiğinde iyi bir Dokumacı (Wever) ve iyi bir İplikçi (Spinner ) olmuş çıkmıştı. Fabrikanın ve ustabaşı Ahmet ‘in gözbebeği idi.

Askerlik süresince, 24 ay dedesinden hiç mi hiç harçlık istememişti. Denizli’de çalışarak biriktirdiği para ona yetiyordu da artıyordu bile. Birde çalıştığı tekstil fabrikasından her ay 100 TL'si geliyordu.

Askerden sonra tekrar Bir Emek fabrikasına girmeye ve 2 yıl sonra yavuklusu Ayşe ile evlenme ve aileyi daha da genişletme gibi planları vardı. Birde nasıl olurda dedesine ve ebesine katkıda bulunurdu ? Diye düşünürdü.

Birgün Kale içi Bayram yerinde bulunan İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun ( İŞKUR ) bir ilanı gözüne çarptı. Evet Hollanda’nın Ter Hooren firması dokumacı alıyordu Hollanda’ya. Bu fırsatı değerlendirmeliydi.

Fabrikaya Yazıldıktan 6 hafta sonra isteği onaylandı. Ama nasıl anlatacaktı Hatça anaya. Bir oğlu kadar ve bir anadan öteye değerli Hatça ana yine kötü kaderi ile baş başa oğlunun yerine koyduğu ve koynunda yatırdığı, yemediği, içmediği sütü ve balı Hasan'ın kaybediyordu diye düşündü.

Ya izin vermezse ? Nasıl olurda izinsiz Hollanda'ya gidebilirdi. Bir hafta boyunca düşüne düşüne ana evine ulaştı.

Birkaç günlük ölü evi sessizliğinden sonra hazırlık başlamış ve yol Hollanda’ya görülmüştü.

Hollanda’da en fazla 5 yıl kalacak ve ailesinin yükünü de azaltacaktı. Daha sonra eşini Hollanda'ya aldıran Hasan ve Ayşe’den 2 kızları ve iki erkek çocukları oldu.

Hollanda’da tam bir 50 yıl ….

Uzun uzun bir eğitim dönemi çocukların ve hepsi de kendi yerlerinde ve kendi eşleri 8 torunuyla mutlu bir aile olarak caminin inşasında görev almıştı. Tek derdi borcunu bitirerek kalıcı bir eseri Türk toplumuna emanet etmekti

Bir Çınara ağacının altında yatıyordu

Evet Hasan amca bundan 7 yıl önce aramızdan ayrıldı ve sevgi bağından kucaklayamadığı şehit babasına kavuştu. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Evet Hasan amca 100 yıllık hiç koklayamadığı babasına kavuştu.

Geçen yıl memleketinde, bir Çınar ağacının dibinde köy mezarlığında kendisini ziyaret ettim. Şehit babası ve rahmetli annesi bir tarafta, diğer tarafta ebesi ve dedesinin ortasında yatıyordu.
Yaşamlarında bir olamayan bedenleri, birleşen ruhları ile huzur içinde yatıyordu. Bana da görüyor musun, ne gerek var o telaşa, kötülüğe ve kavgaya der gibiydi.

Emanet ne durumda ?

Hasan amcanın büyük gayreti ve canı gönülden hizmetleri olan o Anadol’u mescidinin kapısı açık. Artık sizlerin vergileri ile görev yapan o imam camiye namaz kıldırmaya da gelmiyor. Ne cemaat ve, ne de imam o akşam ve yatsı vakitlerinde.

O var olan Ter Zweelwolde ‘daki Anadolu Gençlik Merkezîde bomboş. Güvercinlerin konmadığı o güvercinlikler gibi. Bir an düşündüm acaba Hasan amcanın kemikleri sızlamıyor mu ? Ben düşündüm ve gözlerim dolu dolu yazdım Hasan amcanın hikâyesini. Her ne kadar şehir ve kişi isimler gerçek olmasa da, bu hikayem bugün gerçekten yaşananların, Hollanda’nın, gurbet ’in, Hasan, Ahmet, Salih, Ayşe, Fatma ve Zeynep'lerin hikayesidir.