Hollanda`da kadına karşı artan saygısızlık


  • Kayıt: 15.09.2022 10:27:15 Güncelleme: 15.09.2022 10:27:15

Hollanda`da kadına karşı artan saygısızlık

Ali Develioglu

Diyelim ki öğrencisiniz ve ülkenin en büyük üniversite öğrencileri derneğine üyesiniz. Dernek yemekli yıldönümü kutlaması düzenliyor. Gidiyorsunuz. Orada dernek yöneticisi bir genç yüzlerce öğrencinin karşısında sözlerine kadınları aşağılayarak başlıyor :

“Kadın bir hiçtir”! 

Aynen böyle! Hayır, bu olay Türkiye`de olmadı, Hollanda`da yaşandı.

Bu olay geçenlerde Hollanda`nın başkenti Amsterdam`da, ülkenin en büyük öğrenci derneğinin ( Amsterdam Studenten Corps, A.S.C./A.V.S.V) yemekli töreninde yaşandı. Ve bu sözü, salondaki beyaz gömlekli yüzlerce erkek öğrenci tek ses olup “Or...pudur` diye haykırarak onayladı! Ana medya ve sosyal medyada videolarını izledik!

İşin ilginci toplantıya kız öğrenci alınmamış, kızlar yan tarafta bir çitle ayrılmış ayrı bir salona konulmuştu! Yani Avrupa`nın göbeğinde haremlik selamlık!

Yöneticilerin konuşmaları giderek daha da saygısızlaştı:

“ …Annenizi kastetmiyorum ama, pazar günü takıp takıştırıp NDSM festival meydanına gideceklerini düşününce….. Tüm kadınlar or.…..pudan başka bir şey değildir.”! 

Salon çoğunluğu yine koro halinde onaylıyor, bir ağızdan bağırıyor “Or…..pudur”!  Birkaç sessiz kalan var ama karşı çıkan yok! Kadehlerini, biralarını yudumluyor, alkışlıyorlar! Konuşmacı iğrençleşiyor ve kadınları sözlü tacize başlıyor:

“Beyler, 5 yıllık öğrenim boyunca kadınların boyunlarını yırtacak, ……. larını doldurmak için”!

İğrençlik yetmiyormuş gibi, dahası da var : “……kadınlar sperm kovasıdır”! 

Kadınları hedef alan laflar yenir yutulur gibi değil! Ardı ardına geliyor! Kadın düşmanı lafları konuşmacılar ardı ardına saydırıyor! Yazmaya terbiyemiz müsaade etmez.

Ama sadece bu kadarla da kalmıyorlar ki! İki tane de çıplak eskort kadın kiralayıp getirmişler sahneye! Kafalarındaki kadına şiddet ve kadını aşağılama ve cinsel taciz sahnelerini, bu zavallı iki kadına göya tiyatro biçiminde sergilettirdiler! Medyada videosu tüm Hollanda`ya dağılan bu zavallı şovlar, resmen, kadına tecavüzü ve şiddet kullanmayı anımsattıran, düşündürten sahnelerle doluydu. Herkesin gözü önünde kadına tecavüz meşrulaştırılıyordu!

Üstelik de geleceğin doktorları, mühendisleri, avukatları, psikologları, sosyologları, politikacıları olacak bu üniversite öğrencileri tarafından! Kirayı ise öğrenci derneğine yapılan yardım ve sübvansiyonlardan karşılamışlardı!

TEPKİLER YETERSİZ 

Bu ne iş, ne biçim bir üniversite öğrencileri Derneğı törenidir! Kadına hakaret ve cinsel tacizle dolu! Türkiye`de böyle bir dernek gecesi mümkün olabilir mi? Bizce olamaz, yer yerinden oynar.

Ama bunlar Hollanda halkına da fazla geldi! Hollanda halkı da hala sağduyulu ve halk çoğunluğu kadına saygısızlık istemiyor. Olay bir haftadır ülkenin gündemine oturdu, medya çalkalandı.

30 yıldır ülkeyi yöneten sağ liberal – hristiyan sağ koalisyonlar, ırkçılık ve toplumsal duyarsızlığın artmasına çok yardımcı olmuşlarsa da, cinsiyetçi ayrımcılığa karşı duyarlılık hala yok olmamıştı.

Üniversiteler, öğretim üyeleri, kadın örgütleri, medyada bazı köşe yazarları , TV programlarında bazı konuşmacılar, Amsterdam Belediye Başkanı Halsema ve mecliste bazı milletvekilleri sorumluları kınadılar. Derneğe verilen sübvansiyonun büyük bölümü hemen durduruldu. Yöneticilerden dördü istifa etmek zorunda kaldı. Birkaç hükümet sözcüsü ise timsahın gözyaşlarını anımsatan kısa açıklamalarla üzüntülerini bildirdiler.

Ama yetmez ki bu kadarı! Olayın sorumlularının cezalandırılmasını ve kamuoyunda ülkenin nereye niçin gittiğinin tartışmaya açılmasını beklerdik. Ne gezer!

Tepkiler kınama ve birkaç istifanın ötesine geçmeyecekti. Öğrenci derneğinin kadın ve erkek derneklerinin birlesmesinden oluşan yapısı nedeniyle başkanı üstelik bir kadındı: Heleen Vos. Heleen olayın ertesi günü istifasını sundu. İstifasında dernekteki `kültürü` değiştirmede başarısız kaldığını belirtiyordu. Dernek üyesi 270 kız öğrenci de imzaladıkları bir açıklamayla `cinsiyetciliği` kınadı. Ama açıklama ve istifalarda olayın nedenleri geçiştiriliyor, etliye sütlüye dokunmadan sadece derneğe `belli bir kültürün` hakim olmasından yakınılıyordu.

Ama neydi o `kültür`, nasıl niçin yayılıyor, nereden besleniyordu? Buna değinilmiyordu. Başka yazar ve konuşmacılar da değinmediler zaten. Muğlak, ne idügü belirsiz kaldı.

Kınamayı imzalayan 270 kadından hiçbiri gazeteyecilere söyleşi vermeyi kabul etmedi. Bazı köşe yazarları kız öğrencilerin korktuklarından dolayı sessiz kalmayı tercih ettiklerini yazacaktı. Sonradan derneğin duvarlarına yazılan sloganlardan kızların korkusunun nedeni anlaşılacaktı: “ Or….pu yanlıları” ! Bu duvar yazılarını konuşmacıları haklı bulanlar yazmışlardı. Demek ki kadına saygısızlıkta o konuşmacılar yalnız değildiler, gençlik içinde bayağı yaygındı!

Başsavcılık sorumlular hakkında soruşturma açılmayacağını bildirerek, olaya tuz biber ekti!

Çünkü savcıya göre şikayetçi olan tek kadın bile yoktu ve olay zaten dernek içinde çözülmeliydi! Neden dernek içinde, yani sadece bu öğrenci derneğindeki bir kaç kişide mi görülüyor kadın istismarı da `dernek içinde ` çözülebilsin, sayın başsavcı? Ülkede yaygın değil mi yıllardır? Hayır, savcıya ve çoğu yazara göre bu yaşanan, `münferid`, derneğe mahsus, az görülür bir olaydı!

Öte yandan 60`lı yılların aksine, olayın toplumsal ve siyasal arka planını kurcalayarak protesto ve aydınlanma kampanyaları yürütecek bir kadın hareketi de, sol partiler de artık ufalanmıştı.

Kadına saygısızlık, baskı ve tacizden yakınan müslüman bir kız olsa, en ırkçı ve sağcı partiler, çevreler bile medyada aslan kesilip `yardıma` koşarlardı. Koşmasınlar demiyoruz, ama o koşmalar ne zaman `samimi` oldu ki? Söz konusu sorumlular Amsterdam`ın sübvansiyonla fonlanan bir Hollandalı öğrenci derneği yöneticisi olunca, tepkiler sadece bir kaç kişinin bir-iki hafta mırın kırın etmesiyle sınırlı kalacak, `derneğin kendi içinde çözülür` denerek kapatılacaktı.

Yani Avrupa sadece şiddet gören veya baskıdan yakınan kadın müslüman ise onu bağrına basıp, servete şöhrete bile boğuyor! Üstelik bunu özellikle sağ liberal veya ırkçı çevreler yapıyor. Kadına derin saygılarından değil, Hıristiyan seçmenin ağzına bir kaşık bal çalarak iktidara gelmek için!

HOLLANDA`DA YILDA 100 BİN KADIN CİNSEL TACİZE UĞRUYOR! 

Oysa ki olay hiç de az görülür, bu derneğe özgün ve `münferid` değildir.

Bakanlık, başsavcılık, istifacılar ve bazı eleştirmenlerin `münferid` ` olduğunu ima edip önemsizleştirmeye çabaladıkları bu olay, aslında buzdağının sadece görünen kısmıdır! Rakamlara bakalım.

Avrupa Birliği Anayasal Haklar Bürosu verilerine göre AB`de yaşayan 15 yaşın üzerindeki her üç kadından biri yaşamında en az bir kez fiziki, sözlü ya da görsel biçimde cinsel şiddete uğruyor! Bazı AB ülkelerinde bu oran yüzde 50`ye bile yaklaşıyor, yani kadınların yarısı! Özellikle son iki yıldır , COVID nedenli ulusal kapanmalar sırasında kadına şiddette büyük artış görüldü.

Uluslararası Af Örgütü, Hollanda`da cinsel taciz ve tecavüze uğrayan kadın sayısının yılda 100 bini bulduğunu bildiriyor! Demek ki, Amsterdam öğrenci derneği konuşmacıları yalnız değiller; iş üniversitelere kadar bulaşmış!

Áf Örgütü raporuna bakarsak, COVID kapanma döneminde yardım kuruluşlarına başvuranların sayısına bakılınca cinsel taciz oranında Hollanda`da artış yüzde 60, Belçika`da ise yüzde 70! Ama polise kayıtlı tecavüz olaylarında artış ise yüzde 20! Neden? Çünkü mağdurlara destek kuruluşları, polis kayıtlarının görece azlığını, kadınların korkup başvurmamasına ve polisin başvuru sırasında kadını şikayetten caydırmaya çalışmasına bağlıyor.

Bir başka etken de son iki yıldır değiştirilmesi istenilen mevcut ceza yasası: kadın direnmemişse yasa olayı tecavüz suçu saymıyor! İsveç ayni yasayı iki yıl önce değiştirince, o zamana kadar başvurmamış olup da savcılığa şikayet dilekçesi veren kadın sayısı geçen yıl rekor kırdı.

2016`dan beri İstanbul Anlaşması`a dahil olmanın AB ülkelerinde tecavüzlerin tırmanmasını önlemediği görülüyor. Bu ise, bu anlaşmayı bizzat kendileri pratikte uygulamayan bazı AB ülkeleri, başka bazı ülkelere kabul ettirmek için niye bu kadar uğraşıyor sorusunu akla getiriyor. Bu hususta da bir `samimiyet` eksikliği mi var acaba?

Hollanda Mağdurlara Yardım Fonu`na göre (Fonds Slachtofferhulp) 16 yaşını aşkın toplam kadın nüfusunun yüzde 3`ü yaşamında fiziki cinsel tacize/tecavüze uğramış durumda. AB genelinde bu oran daha yüksek: yüzde 5!

Üniversite ve yüksek okullarda kız öğrencilerin yüzde 11`i eğitim döneminde tecavüz yaşamış ve çoğu şikayet etmeye cesaret edememiş durumda fona göre. Ama mesela 2019`da ceza giyen sanık sayısı Merkez İstatistik Bürosuna göre sadece: 105! Ahlak polisinin ise doğru dürüst personeli bile yok, mağdur kuruluşlarına göre.

Sadece cinsel taciz ve istismar alanında değil, kadının siyasal alandaki yeri konusunda da durum pek farklı değil! Dünya Ekonomik Forumu ( World Economic Forum) raporu, üst siyasi mevkilerdeki kadın oranı açısından, Hollanda`nın bayağı gerilediğini kaydediyor! Forumun 2017 yılı raporuna göre, 20 yıl önce bu bakımdan batı ülkeleri sıralamasında 10.cu olan Hollanda, bugün 25.ci sıraya düşmüş, erkeğin siyasal gücü yeniden artmış durumda! Hollanda, hiçbir zaman kadın başbakana sahip olmamış nadir bir Avrupa ülkesi, rapora göre!

`OLAY MÜNFERİD` DİYENLER ASIL NEDENİ ÖRTBAS EDİYOR

Amsterdam`daki öğrenci derneği skandalının kimilerinin ima ettiği gibi `münferid` olmadığı, aksine toplumda derin kökleri olduğu ortadadır. 30 yıldır ardı ardına iktidara gelen -sağ liberal ve Hıristiyan sağ koalisyonların verdiği zararın, sadece, kemer sıkma politikalarıyla sosyal devletin içinin boşaltılması ve tırmanan ırkçılık ve gelir düzeyinin düşmesiyle sınırlı olduğu düşünülebilir mi? Hayır, bu saflık olur.

Kadına şiddet ve saygısızlığın tırmanışı da bu 30 yıldır sağa ve aşırı sağa kayışın diğer bir yan ürünüdür. ABD`den esen tecavüz pornosu fırtınası ve Netflix benzeri onlarca kanalın `survivalist`, yani `Benden sonrası tufan` bencilliğinin şiddet propagandası da bu gelişmede etkili oldu. Yaygın bir zihniyet değişimi yaşandı.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa`da pek çok konuda olduğu gibi, kadın hakları, eşitlik ve özgürlüğü rüzgarı da esmiş, önemli kazanımlar sağlanmıştı. O savaşın enkazı, acıları ve dersleri üzerinde yükselen görece eşitlikçi ve demokratik sistemler, toplumsal sorunlara duyarlı 68 neslini ortaya çıkarmıştı. 68 nesli döneminde üniversitelerde, Amsterdam `da yaşanan bu skandalın bir benzerini düşünmek bile olası değildi.

Ancak o neslin çoğunluğu dünyayı terketmiş, yerini 30 yıldır sağ ve Hıristiyan koalisyonlarıyla büyüyen bu yeni nesle bırakmıştır. Tabii ki bunu tüm Hollanda gençliği için kesinlikle iddia etmiyoruz.

Ama şunu demek istiyoruz: Amsterdam skandalına gelinmeden daha çok önceleri zaten, Avrupa`nın kadın hakları açısından altın çağı ne yazık ki çoktan bitmişti. Bugün başka bir Avrupa vardır. 50 yıl önce, elinde bavullarıyla gelen babalarımızı, şefkatla, ilgiyle ve selamlayarak karşılayan o `sosyal` Avrupa`ya benzemeyen!

Kadına karşı saygısızlık ve cinsel istismar, dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi, Avrupa`da da yüzlerce yıldır var oldu. Kadın Orta Çağ`da papalar, krallar ve bir avuç papa işbirlikçisi güç sahibi erkekler tarafından `şeytan` ilan edilip, engizisyonda yakılmıştı. Biyolojisi son derece masum ve güzel olan `cinselliğin`, toplumsal iktidarı eline geçiren bir grup servet sahibi erkek tarafından çoğu kadının gözünde korkulur hale getirilmesi, tarihimizde yüz yıllardır yaşandı. Bu bir avuç azınlık tarihte, cinselliğin çok eskilerdeki toplumdaki saygıdeğer imajını da bozarak tepetaklak etti, kirletti. Amsterdam öğrenci derneği de bu modaya uymaktadır.

Yani Amsterdam`daki bu öğrenci derneği skandalı, başsavcının dediği gibi `münferid` ya da `dernek içi` bir olay değil, uzun tarihten bilinçsizce devralınmış ve son 30 yıldır Avrupa`nın sağ liberal koalisyonlarının himayesinde büyümüş küresel bir skandaldı.

Hollanda halkının, kadın hakları ve kadın eşitliği konusunda, Amsterdam`da yaşanan bu acı olayı haketmediğini düşünüyoruz.

Ne yazık ki, etliye sütlüye bulaşmadan tepki veren yazar ya da politikacılar bunu anlayamadı.