Bazı insanlar, sosyal medyada eğitim bilgisi ve takip edilen bir eğitim kurumu olarak "Hayat Üniversitesi"ni belirtiyorlar. Resmi makam ve yasal bir eğitim kurumu olmamasına rağmen, insanların ne demek istediğini ilerleyen yaş ve yıllar sonra anlayabiliyorsunuz.
Bu arada, her dönemde ve yaşamın her aşamasında, yeni insan karakterlerini ve insan ilişkilerini gözlemleyerek ve öğrenerek yaşamak zorunda kalıyorsunuz.
Var olan insan ilişkileri, kazanç-gider dengesi, aile, yaşanan şehir-ülke, ekonomik, sosyal, kültürel ve medeni ilişkiler, yaşam biçimimizi ve şeklimizi belirliyor.
Son üç yılda Hollanda'da insanlar daha az mutlu ve daha fazla karamsar ve mutsuz hissettiler. Mutsuz ve karamsar olmanın nedenleri arasında Korona, enflasyon, devalüasyon, yüksek gıda fiyatları, enerji krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi faktörler yer alıyor ve bu sorunlar hala devam ediyor.
Televizyon izlerken, Türkiye'de et, süt, ekmek ve sebze fiyatlarındaki astronomik artışlara tanık oluyoruz ve bu bile anlık olarak biz fakir ve dar gelirli insanlar için mutsuzluğa neden olabiliyor.
Mutluluk, yaşamın temel bir unsuru olarak kabul edilir. Anlık, o anın tadını çıkarmak ve gelecekte de mutlu olmayı sürdürebilmek önemlidir. Mutluluğumuz küçük de olsa, satın alınamayacak ve satılamayacak kadar içsel bir ruh haline aittir.
Bu nedenle, küçük de olsa mutlu olmayı ve her günü iyimser, optimist, sevecen, umutlu ve yeni heyecanlarla başlamayı amaçlamak önemlidir. Yüzyıllardır süregelen insan mutluluğu ve mutsuzluğunda büyük bir değişim olmadığını düşünürsek, sorun ve çözüm yine insanın içinde yatar.
Her dönemde, hem zararlarını hem de faydalarını gördüğüm kadarıyla, var olanı istememek ve haklarımızı savunmak (assertiviteit) Hollanda'da oldukça önemlidir. Eğitimde rekabetçi bir sistemin içinde bulunuyoruz.
"İstemeyerek, kazara, kusur, özür, kabahat, pardon, excuus, sorry, het spijt mij, neem mij niet kwalijk". Bitmek bilmeyen bir dizi olanak. Evet, özür dilemeyi öğrendik ve öğrenmeye devam etmeliyiz.
Haziran 1980'de, lise eğitimimi tamamladıktan sonra, İstanbul'a ablamın yanında üniversite sınavlarına gitmiştim. O yıllarda Bakırköy ilçesinde zengin, elit ve iyi giyinen bir kesim dikkatimi çekiyordu.
Bir gün kaldırımda beklerken arkamda bekleyen temiz giyimli bir hanımın ayağına farkında olmadan bastım. Aniden karşılıklı bakıştık ve ne diyeceğimi bilemedim. Hanımefendi, bana kızarak "Sen bir özür dilemeyi öğrenmelisin," dedi ve oradan uzaklaştı.
Şimdi ise, kendine güvenle ve yaşam deneyimiyle rahatça "pardon" ve "özür dilerim" diyebilmeyi, saygılı ve medeni bir insan olarak kabul ediyorum. Nereden nereye geldiğimi düşünmek bile ilginç.
Sevgi ve saygılarımla.