Benim Hollanda Hikayem
Jan Tooropstraat 39, Hengelo (OV) Adresiyle Başlar
Babam 1964 yılında Hollanda'ya ilk göçünü gerçekleştirdi. 3 yıl Hollanda'da çalıştıktan sonra bir daha geri dönmemek üzere Göre'ye ve çiftçiliğe geri döndü. Gece gündüz, ayaz ve soğuk ve sıcak aylarda günde 16 saat çalıştı. Sap saman ve çiftçilik. Dedemin 300 dönümlük, çoğu verimsiz toprakları. O çalışmaya göre, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde yaşanmış olsa zengin olacak bir emek ve çalışma.
Babamın dediği gibi; "Bahar geldimi, o toplanan ürünün artı değerinden ayağımızdaki donumuzdan başka bir şey kalmazdı. Yaşam bu günkü gibi lüks ve bolluk içinde de değildi."
Her 3 ayda bir Hollanda Hengelosu'ndan bir mektup gelirdi. Babam mektup yazmayı da pek sevmezdi. Her gelen mektupta f 10 Gulden mavi parası olurdu. Bilhassa mektupta belirtilir, f 10 gulden Mustafaya (Nejat) şeker parasıdır.
Babamın Hollanda'ya özlemi her geçen gün artıyor ve Hollanda'dan izine gelenlerle Hollanda'yı konuşuyordu. Bu arada Hengelo'da Jan Tooropstraat 39 adresinde o zamanlar Aksaray'ın Acem'den, yeni adıyla Yeşilova'dan arkadaşı Osman Dinç yardımcı olur ve Hollanda'ya geri dönme isteğini dayım Emrullah Güney İngilizce yazdığı bir mektupla bildirilir ve babam Hengelo'daki istasyonun arkasındaki Makine Fabrikası, Stork'a tekrar İş ve İşçi Bulma Kurumu (İşkur) aracılığıyla 1971 yılında Hollanda'ya geri döner.
Biz tabii ki Nevşehir'de ve Göre'de 8.8.1980 yılına göç tarihimize kadar Göre'de yaşadık.
Yanlarından Geçtiğimde Aklıma Onlar Gelir
1922 yılından itibaren, Philips, Holland Signaal, Thomson ve bugün ise Thales Nederland BV adında faaliyet gösteren Radar sistemleri üreten, Nato endeksli bir fabrika, Hollanda'nın Hengelo (Ov) şehri kanalın kenarında bulunan o yıllarda babamın Philips fabrikası dediği radar fabrikasında babamın 4 akrabası da çalışıyordu. Birçoğu 2 veya 3 yıl, Mustafa Güney ağabey ise 1979 yılında Göre'ye geri döndü. Hollanda'da biri Overijssel ve diğeri Gelderland eyaletlerinde bulunan 2 Hengelo bulunmaktadır.
Ne zaman o kanalın üzerinden Hengelo'ya gider ve gelirken fabrikanın üzerindeki devasa Radar'ı görsem akrabalarım Mustafa, İbrahim, İsmail ve Erol Güneyler gelir aklıma. O yıllarda, fabrikada çalışan Mustafa ağabey, Felemenkçeyi iyi derecede ve insan sosyal ilişkisini bilen biri olarak İsmail ve İbrahim ağabeylerini istek yapmıştı.
Gelderland Eyaletinde de Bir Demir-Döküm Fabrikası Var
Son 25 yıldır bazen iş bazen ziyaret amaçlı Doesburg, Gelderland eyaleti şehrinden Doetinchem şehrine yol alırken "Langerak" köyünden geçerken gözüme kısmen faaliyette olan (1920 - 1999 arasında faaliyet gösteren Dökümhane Gieterij Volcanus'ün önünden geçerim.
Fabrikanın kaderi sanki, bizim ilk nesil "Gastarbeiders" dediğimiz Hollanda'da kalıcı misafirleri ama bu dünyanın gidici misafiri ilk nesil aziz insanlara benziyor. Fabrikanın dış duvarları kirli ve yorgun. Siyah ve kahverengiye kaçan bir karamsarlık ve melankolik havası var. "Sanki ben geldim, görevimi tamamladım, artık gitme zamanı geldi, Allaha ısmarladık" der gibicisine yoldan geçenleri seyrediyor.
Burada babamın anlattıkları ekmeklerini kazanmak ve çocuklarını okutmak için gelen Doesburg'da ve Ulft'te ikamet eden Bayram Uğurlu ve ağabeyi Rafet Uğurlu aklıma gelir.
Akla Gelenlerle Yaşanmazsa da Güzel Olanı ve Geçmişi Hatırlamak Ne Güzel Bir Duygu
Akla gelenlerle yaşanmaz ama güzel olanı ve geçmişi, geçmişte yaşananları hatırlamak ne güzel bir duygudur.
Sizler Neden Bu Kadar Babayiğitsiniz?
Yıllar önce Doesburg (Gelderland) HDV Anadolu camii kantininde otururken, aklım ve gözüme ilk olarak dikkat çeken, Doesburg'daki, Kırşehir, Nevşehir, Kayseri, Kars, Isparta, Aksaray'dan gelen Türklerin fiziksel olarak daha iri yapılı ve babayiğit olduklarını gözlemledim.
O anlık kafamda sorunun cevabını ararken, buldum cevabı.
Doesburg ve çevresindeki işverenlerin çoğunluğu metal ve döküme dayalı, çalışkan ve Türkiye'den seçimde babayiğit olanları Doesburg'a intikal ederler. Daha küçük yapılı, usta iplikçi, baterci ve bobinci olan tekstil işçilerini Almelo ve Twente'ye pratik imtihanından geçerek binlercesi tekstil fabrikalarına üretime sunulmuşlar ve kalifiyeli elemanlar olarak intikal edilmişlerdi.
Kapitalizmin bundan 60 yıl önce seçiminde, insan
gücü ve mesleklerde Türklerin fiziksel özelliklerine bakarak, donunu kadar soyup sağlık muayenesi yaparak Hollanda'ya sapasağlam kabul edilmişlerdi. Tabii ki o anda, Kapitalizmin bir üretim kapital makinesi ve Türkiye'den gelen misafir iş gücü ise makinelerin birer dişlilerinden fazlası değillerdi.
Daha Çok İlgi ve Bilgi
Bir an önce ilk nesil Misafir işçilerimiz / Gastarbeiders olmadan bizler ve sizler Hollanda'da olamazdık. Onun için hak edilen ve verilmesi gereken bir hak ve hukuk var Hollanda hükümeti ve ilk nesil baba, dede, anne ve anneannelerle. Onların rahat gelecek misafir yaşamları için daha çok ilgi ve ikrama gereksinimi var.
Yine Geldik Hiç Bitmeyecek ‘Göç’ Hikayemizin Sonuna
Saygı ve sevgilerimle.
Nejat Sucu