1980'li yıllar... Avrupa'ya göç eden Türklerin umut dolu hikayeleri kulaktan kulağa yayılıyordu. Kimileri bu hikayeleri heyecanla dinlerken, kimileri de gözyaşlarına boğuluyordu. Acı ve gülünç anılarla dolu bu hikayeler, göçmenlerin Avrupa'da yeni bir yaşam kurma mücadelesini gözler önüne seriyordu...
Almanya, Hollanda ve Belçika'da Umuda Yolculuk: Göçmenlerin Acı Yolculuğu
O yıllarda ben de göçmenlerden biriydim. Ailem ile birlikte Türkiye'den Hollanda'ya göç ettik. İşçi affı sayesinde yasal statü kazandık ve yeni bir hayat kurmaya başladık. 1980'lerde Türkiye'den Avrupa'ya göç edenlerin sayısı %400 arttı. Bu göç dalgasıyla birlikte birçok aile Türkiye'ye geri dönme umudunu kaybetti.
Yıllar sonra kendimi Almelo şehrinden Almanya sınırına uzanan Almelo - Noordhorn Kanalı'nda buldum. Bu kanalın kenarından yasa dışı Almanya'ya geçmeye çalışan göçmenlerin izlerini takip ettim. 21. yüzyılda hala devam eden bu göç ve mülteci dramı beni derinden etkiledi.
5 kilometrelik bir yürüyüş boyunca göçmenlerin yaşadığı zorlukları ve korkuları hissettim. Mısır tarlalarında bataklığa saplanmak, her seste polis ve köpek korkusu, bilinmeyen bir geleceğe doğru yolculuk... Bu zorlu yolculuğun her anı, göçmenlerin yaşadığı dramı gözler önüne seriyordu.
Almanlar tarafından kaçak işçi olarak görülmemem, göç ve umuda yolculuk temasının günümüzde de devam ettiğini gösteriyor. Alp dağlarında donarak ölen Türk ve Faslı göçmenlerin yerini artık Suriyeli, Afganlı, Yemenli, Iraklı ve Kosovalı göçmenler almış durumda.
Savaşların yıkıcı etkisini ve sadece silah tüccarlarını ve emperyalizmi beslediğini bir kez daha gördüm. Yerli işbirlikçilerin de sömürgeciliğin gerçekleşmesinde rol oynadığını unutmamak gerekiyor.
Yaşam biçimimiz ve lüks tüketim toplumunun bir parçası olmanın bizi kapitalist sistemin bir parçası haline getirdiğini savunuyorum. Kapitalizme ve Batı burjuvazisine göç ve bu göç olgusunu "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" atasözü ile özetliyorum.
Göç ve umuda yolculuk, geçmişten günümüze devam eden bir insanlık dramıdır. Savaşların yıkıcı etkisine ve kapitalist sistemin eleştirisine yer vererek bu dramı gözler önüne sermeye çalıştım.
Nejat SUCU