Bir Toplum Olarak Yalnızlığa Nasıl Yaklaşmalıyız?

Anadolu steplerinde gün doğarken bir çobanın yalnızlığı ve özgürlüğü, tarihin izlerini taşıyan kervan yolları ve hanlar üzerinden işlenen bu makale, yalnızlığın farklı boyutlarını ele alıyor...


  • Kayıt: 09.05.2024 14:01:16 Güncelleme: 09.05.2024 14:01:16

Bir Toplum Olarak Yalnızlığa Nasıl Yaklaşmalıyız?

Nejat Sucu

Anadolu steplerinde gün doğarken bir çobanın yalnızlığı ve özgürlüğü, tarihin izlerini taşıyan kervan yolları ve hanlar üzerinden işlenen bu makale, yalnızlığın farklı boyutlarını ele alıyor. Yazar, yalnızlığın sadece bir ruh hali olmadığını, aynı zamanda mahkumiyet, göç ve toplumdan soyutlanma gibi somut durumları da kapsadığını vurguluyor.

Yalnızlık: Ruh Hali mi, Tutsaklık mı?

Yalnızlık, genelde bir çok insan için bir ruh halidir. Birileri yalnız olmayı, yalnızlığı bir tercih olarak görür, diğeri ise, yalnızlığı terkedilmişlik, değersizlik, özgürlüğü elinden alınmışlık hisseder ve kabul eder.

Yıllar önce Annen, Eski Meryem Ana Kilisesi Nevşehir Hapishanesi iken, oradan geçerken mahkumların içeride bir ağaç parçası ile toprağı kazıyarak vakitlerini geçirmelerini görmüş ve onlara çok üzülmüştü. Mahkumluk, tutsaklık, hapislik ve alıkonma özgürlüğü elimden alınmış bir yalnızlıktır.

Yalnızlık bazen, bilgisayarın arkasında veya saatlerce televizyonun arkasında oturmak, çok zamanda binlerce kişinin arasında kendini yalnız ve gereksiz hissetmekte olabilir.

Yalnızlığa Toplumsal Çözüm

Yalnız olmanın ruh halini toplum olarak pek konuşmaz, bilmez ve kabul etmeyiz. Çok zamanda çözüm yolları aramayız.

Yalnızlık bazen gözle görülür ve sırıtır. Bir huzurevinde bir yaşlının hafta sonlarında, bayramlar ve yaşgünlerinde her kapının açılışında oğlu, kızını ve torunlarını beklemesidir. O bakışlarda onu görmek ve hissetmek pek te zor olmasa gerek.

Yalnızlık, evinden, barkından, köyünden ve memleketinden binlerce kilometre uzakta yaşamak zorunda kalan mülteci ve Nazım Hikmet olmaktır. Evet Nazım Hikmet “Karlı Kayın ne güzel ve öz anlatmış.

Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleri Efkarlıyım, efkarlıyım, elini ver, nerde elin? Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır? Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak? Kayınların arasında bir pencere, sarı, sıcak.

Türkiye milyonlarca genç emekliye sahip olan bir ülke. Bu insanlar kendi yalnızlıklarını başkalarıyla paylaşmak mutlu ve güzel toplumsal duyarlılık göstermek için çeşitli sosyal duyarlılık projelerini yaşama geçirebilirler.

Bir bayramda, gönüllüler ekibi olarak bir huzur evini ziyaret etmek, mahalledeki yalnız insanları ziyaret etmek ve bizim insanımıza duygu ve sevgi sunmak gerekir.

Türkiye dahil olmak üzere 24 saat ekonomisi olan Avrupa ülkelerinde proje giderlerini karşılayacak özel girişimcilerin, AB fonlarının ve belediyelerin olduğunu buradan belirtmeden geçemeyeceğim. Bir insan olarak, komşunun açlığına yalnızlığına ortak olmaktan daha güzel manevi ve sosyal bir hizmet olabilir mi ?.

Yalnızlığın Sonu Var mı?

Yalnızlığın olmadığı yer var mı ?

Geçen yıllarda Almelo Halk Mezarlığı’nda Müslümanlar için ayrılan mezarlığı birden fazla ziyaret etme imkânım oldu. Yalnızlığın olamadığı yer, göçmenler 7.500 kilometre uzaklardan Afganistan’dan, İran’dan, Bosna’dan, Boğazlıyan’dan, Endonezya’dan, Hatay’dan ve İzmir’den yan yana yatıyorlardı. Sıcaklıkları, barışları ve saygıları sonsuz ve hep birlikte yan yana barış içinde yatıyorlardı. Yalnız da değillerdi. O an, Yalnızlığın olmadığı tek ve son mekan diye hissettim ve düşündüm. Hoşçakalın.