Bugünün yorumu diyerek başlayalım. Yaşam, Hollanda’da 60 yıl önceki gibi devam ediyor. Yaşamın dünü, bugünü olduğu gibi tabii ki yarını da olacak. Geçmişin arkasına takılmayarak, yeni dersler çıkararak geleceğe bakmak medeni cesaretin en güzel örneği.
Tabii ki geçmişi bağışlamak, yaraların üzerine merhem sürmek barıştan, dostluktan, aş ve işten yana kendini taraftar hissetmek, duymak, görmek ve yeniden inşaya katılmak ne güzel.
Var olan sorunlarımızı tespit etmek, araştırmak, çözüm yolları aramak ve çözüm için gerekli olan projeleri yaşama geçirmek neden biz bunları yapmayalım? Tabii ki Hollandalı stratejik ortaklarımız ve müttefiklerimiz de işin içinde olmak ve pastadan paylarını almak isterler. Tabii ki payın büyük kısmını ihtiyacı olana bırakmak gerek.
En çok ihtiyacı olan biz Türk göçmenleri değil miyiz?
Tüm açıları içine alarak gelecekten umutlu ve güzel gelecek günler için bir hafta sonunda “Hollanda’da neler yapabiliriz?” başlıklı bir konu ile bir arada olmak, yüksek beklentilerden uzak istişare etmek ne güzel olur.
Bu arada bu geçen 30 yıl içerisinde ne yaptıklarını bilmeyen yönetimler var! Çevremizde ne yapacağını, eskiyi koruyarak, yeniden pekmez gibi kaynatarak taze taze pazarlamak varken, benim gönderdiğim önergeleri kendilerinin projesi gibi sunan, tabii ki yarım, kör ve topal olmakta. Şimdiye kadar hiç görülmemiş bir vurdumduymazlık, üretemeyen ve üretmeyen bir elit gibi geçinen muhafazakâr yönetimler ortalıkta boy gösteriyorlar.
Sonuç? Benim güvenimi, benim dürüst, samimi ve güvenimi kaybettiler. Artık eğri büğrü insanlarla ortak çalışmayacağım. Şimdiden sizlerin katılımını bekler ve sevimli hoş kalın derim. Kurban bayramımızın tüm insanlığa rahmet, bereket ve barış getirmesi dileğimle kutlarım. Sevgilerimle,