Hollanda’da Sadece Ben mi Değişiyorum?


  • Kayıt: 19.06.2024 22:50:05 Güncelleme: 19.06.2024 22:50:50

Hollanda’da Sadece Ben mi Değişiyorum?

Nejat Mustafa

İnsanlar, geçmişlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak ve geçmişlerindeki alışkanlıkları bırakmayarak kendilerini güvende hissederler. Bilinen ve belirli olanla yaşamak, doğal olarak kolaydır ve stresten uzak yaşamanızı sağlar. Ancak her değişim, gelişim ve yenilik, insanları ruhen, maddi olarak ve aile düzeni açısından rahatsız edebilir.

1950 sonrası Neoliberal Ekonomik Politikalar, sosyal gelişmeler, şehirleşme ve büyük şehirlere göç (urbanizasyon), Avrupa ülkelerine göçle birlikte, Türk ve Türkiye toplumu hızla hazır olmadığı bir değişim yaşadı.

Hollanda’da İki Kültür Arasında Yaşamak

İki kültürlü bir toplumda yaşamak, iki kültürün iyi değerlerini alarak onları bir potada eritmek ve kendi ürününü ortaya çıkarmak gereklidir. Bu şekilde kopyalayan değil, üreten ve ürettiği değer gören bir toplum oluşur.

Her birey, her alt grup ve marjinal inanç grupları ile muhafazakar Pan-Türk ve Pan-İslamda zor olan, iki kültürlü olmayı bir kazanç olarak görmemiz çok zaman aldı. Türk kültürünü kaybetme korkusuyla yaşayan ve bu korkuyu çocuklarına da yaşatan bir elit grubun varlığı vardı ve bu grubun gelecekte de varlığını sürdüreceğini söyleyebiliriz.

Entegrasyondan Asimilasyona Giden Süreç

"Kendimi muhafazakar, milliyetçi, ülkücü, komünist, devrimci, sosyalist, sosyal demokrat olarak tanımlıyorum" diyen ama farkında olmadan Hollanda toplumuna intikal eden ve bir Hollandalıdan daha Hollandalı olma çabasında olanlar her geçen yıl artmaktadır. Var olan komplekslerle, ötekileştirme, yabancılaştırma, farklılığımızı hatırlatma ve yaşatma zaman içerisinde bir Hollandalıdan daha iyi Hollanda dilini konuşan ve akademik ile bilimsel eğitimini tamamlamış binlerce Türk-Müslüman, sözde asimile olmaya devam eden bir toplumsal gerçekliktir.

Hepimiz mi Değiştik?

Elbette ki sadece ben, sen, o, biz, siz ve onlar değişmiyor, hepimiz değişiyoruz. Değişimdeki uyumu yakalayamayan, yaşamını belirli bir yaşanır kalıpların içine sokamayan insanların korkuları gerçekleşti. 

Nasıl mı?

Benim yaşayacağım ülke Hollanda değil ve Türkiye de benim bıraktığım ülke değil artık. Uzun yıllar önce Yeni Zelanda'ya göç eden bir bayan, 40 yıl sonra bana, "Bu ülke Hollanda benim bıraktığım ülke değil" demiş ve geri Yeni Zelanda'ya dönmüştü. Bu durumda olan ve kültür değişimine (akkültürasyon) uyum sağlayamayan bireyler için, kronik mutsuz yaşam kaçınılmazdır.

Kendi Değerlerini Harmanlayan Bir Toplum

Sivas Divriği'nden, İstanbul Gazi Mahallesi'ne göç edenle, Hollanda'nın Almelo Kerkelandan semtine göç eden Türk vatandaşları arasında, inançları, ibadetleri ve orada kurdukları yaşamları, umutları ve gelecekleri arasında fazla bir fark yok. Birisi Pir Sultan Abdal Cem Evini inşa ederken, bir diğeri ise Almelo’da Yunus Emre Camii’ni inşa etmiştir. Yine Ali Haydar İstanbul’un ilçesi olan Tuzla’da belediye başkanı olurken, Hollanda’da Ayşe Nur ise Lahey’in belediye başkanı olabilmektedir. Her ikisinin de çocukları köylü olmaktan çıkarak, eğitimlerini tamamlayarak İstanbul ve Hollanda gibi Batı Avrupa toplumuna uyum sağladılar. Gelecek yıllarda kendi kimlikleri ile Avrupa Türk Göçmenleri olarak toplumun her katmanında yerlerini almaya devam edecekler.

İki Kültürlülük ve İki Ülkeye Ait Olmak Harikulade Zenginliktir

İki kültürlülük, uyum, entegrasyon, katılım veya asimilasyon olarak adlandırmamız çok da fark etmez; iki kültürlülük insanı hamur gibi yoğurur ve lezzetli bir ekmek gibi pazarda satışa sunar. Zamanla yeni tatlar, yeni lezzetler ve bilinmeyen çok kültürlüğü ve mutlu yaşamı gelinen Anadolu topraklarından farklı ve mutlu kılar.

Korkularımızdan arınmış, geleceğe ve güneşli günlere bakabilme umuduyla...

Saygılarımla,