İkilemde kalmak; hoşnut olmadığımız iki seçenek arasında kararsız kalmayı ifade eder. Bir şey ile diğeri arasında seçim yapmakta zorlanırız ama yine de bir seçim yapmak zorunda kalırız. Son yıllarda hayatımızın gündelik, aylık ve hatta ömürlük kesitleri ikilemlerle dolu bir şekilde geçiyor. Neoliberal ekonomik, sosyal, toplumsal, ruhsal ve politik krizler su yüzüne çıktıkça bu ikilemler artıyor. Bu durum, bizleri istemediğimiz seçimlere ve sermaye ile yönetenlerin gücü doğrultusunda kararlar almaya mecbur bırakıyor.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Bu atasözümüz, günümüzün sosyo-ekonomik ve politik gerçeklerini çok güzel özetliyor. Özellikle kamuoyunda daha önce dikkate alınmayan fikirler, bugün gündemi belirler hale geldi. Örneğin, bir zamanlar atom enerjisine karşıydık. Ancak bugün, koşullar gereği bu enerji kaynağı “en temiz” ve maliyeti düşük bir alternatif olarak görülüyor. Fosil yakıtlara ve Rusya gazına bağımlı olmadan enerji sağlamak için atom enerjisi desteklenir hale geldi.
Bir başka örnek de silahlanmaya olan tutumumuz. Eskiden “Savaş bizim kitabımızda yazmaz” diyorduk. Ancak bugün, Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna’ya Leopard tankları ve Patriot hava savunma sistemleri göndermek Almanya ve Hollanda hükümetleri için sıradan bir karar oldu.
Yeşillerin Değişimi
Alman Yeşiller Partisi’nin (Die Grünen) sembolü bir ayçiçeğiydi ve bu simge, onların atom ve fosil enerjiye karşı duruşunu temsil ediyordu. Ancak günümüz Almanya’sı artık tarafsız değil; kapitalizmin en güçlü ekonomik ve politik temsilcisi haline geldi. Mevcut enerji krizinde ve politik dengelerde Almanya, Yeşiller’in de içinde bulunduğu koalisyon (SPD, Die Grünen, FDP) aracılığıyla fosil yakıt olarak kahverengi kömürü (Bruinkool) seçti.
Üstelik Almanya, Leopard tanklarının Ukrayna’ya verilmesine de karşı değil. NATO Genel Sekreteri ve eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin dediği gibi, “Rusya-Ukrayna savaşı bizim de savaşımız. Rusya’nın saldırganlığı, Batı Avrupa özgürlüğü için durdurulmalı.”
Silahlanma ve Dünya Değerleri
Meşru müdafaa içeren bir savaşta, dünya değerlerini savunmakla silahlanmaya karşı olmak arasında sıkışmak oldukça zor. Ancak savaşa ve savunma harcamalarına ayrılan bütçelere baktığımızda aklımızda başka sorular beliriyor: Örneğin, 2 trilyon avroyu aşan savunma harcamalarıyla neler yapılmazdı? Çocuklara süt ve bisküvi mi? Eğitim mi? 1 milyar çocuk hâlâ açlık, sefalet ve eğitimsizlik içinde büyüyor.
Madalyonun Öteki Yüzü
Çoğu zaman kendi yüzümüze bakmaktan ve makyaj yapmaktan, başkalarının yüzünü görmüyoruz. Para, kapital ve emperyalist güç eskisinden daha görünmez ama daha etkili. Yerküremizi yönetmeye, bölmeye ve payını artırmaya devam ediyor. Bu süreçte dar gelirliye ayrılan pay ise giderek azalıyor. Kapitalizmin istediği de bu: Kendimizi ve sorunlarımızı o kadar meşgul edelim ki, başkalarının sorunlarını göremez hale gelelim.
Saygılarımla,