Almelo ve Hollanda’da var olan toplumsal katmanlarda ve toplumun etkili, yetkili sivil toplum kurumlarında geleceğimiz için temsilimiz mutlaka önemlidir.
Kim ne derse desin, kim ne bulursa bulsun, Hollanda çok kültürlü ve çok renkli bir seçenek toplumu. Tabii ki var olan düzene uyum sağlamak, uyumlu ve faydalı bir vatandaş olmak çok önemli. Önemli olan birey, vatandaş, Türk ve Müslüman olarak ne olursak olalım, toplumsal katkı değerimizin (maatschappelijk toegevoegde meerwaarde) kalıcı ve uzun süreli olmasıdır.
Hollanda toplumu bir katılım ve kabul toplumudur: “Meedoen en meetellen”. Tabii ki önce bir emek, çaba ve hizmet; ardından toplumsal hak edilen yeri almak ve bulmak önemlidir. Kuru kuruya yazmak ve eleştirmek çoğu zaman “suyu çekilmiş ve tükenmiş su değirmenine” benzer.
Yalan dolan hikâyelerle büyüdük
Birileri bizi yıllardan beri istedikleri gibi, doğru bildikleri yalanlara inandırmak istedi. Ve bu durum hâlâ devam ediyor gibi görünüyor. Aslında kesin doğrular da yoktur. Bugün doğru olan bir şey, yarın doğru olmayabilir.
“Alan memnun, satan memnun” dersek, biz neden rahatsız oluyoruz? Bunu kendimize sorabiliriz. Ama hayat devam ediyor. Sosyal, toplumsal, finansal, yönetim, iş ve istihdam yaşamımız olağan bir şekilde ilerliyor. Tabii ki bizim de varlığımızı sürdürebilmemiz için gerekli ölçüde katılım göstermemiz gerekiyor.
Olumsuz hikâyeler, ilgi artırabilir!
Yıllarca, her köşeden ve her fikirden, her ülkede kendine ait bir kimliği olan ama bizler ve ülkeler arasında “Mason” ya da “Masonlar” olarak bilinen, genelde o ülkenin yasalarına uygun şekilde kurulmuş birlik ve dayanışma örgütlenmelerinin var olduğunu öğrendik. Hollanda’da da bu durum farklı değil.
Almelo Açık Kapı Günü
Yıllarca merak edilen ve çeşitli yayın organlarında bazen abartılı, bazen de gerçekle alakası olmayan haberler okuyarak büyüdük. Almelo’daki açık kapı günü (Open dag) benim için genel bilgi alma açısından en uygun fırsattı.
Ziyaretimin amacı, herhangi bir ek beklenti olmadan, kısa ve öz bilgiler edinmekti.
Başkan’dan, 73 bin nüfuslu Almelo’da bulunan Masonlar (Vrijmetselaars) Locası Loge Fraternité’nin 55 üyesi olduğunu ve üyeler arasında Türk ya da Müslüman bulunmadığını öğrendim.
Her ne kadar son 60 yılda çeşitli toplumsal katmanlarda temsil edilememiş olsak da, gelecekte bu konuda konuşarak var olan imkânları değerlendirmemiz gerekiyor. Bireysel girişimler ve bireysel katılımlar önemlidir. Ancak her çalışmamız ve her üyeliğimiz topluma mutlaka artı bir değer katmayabilir. Bazen gerçekçi olduğu kadar, çok zaman da verimli olmayan bireysel ütopyalarla dolu fırsatçı bir yaşam sürdürülebilir.
Kendi kendime, temsilde ve entelektüel alanda ne kadar fakir olduğumuzu düşünerek şairin dediği gibi “Bir kedimiz bile yok” dedim.
Entegrasyondan asimilasyona giden yol
Toplumsal temsil; eğitim, katılım, görev, tecrübe ve suyun başında olmakla ilgilidir. “Suyun başında olmak” deyimiyle, yaşadığımız ülkeyi birinci sınıf bir ülke olarak kabul etmenin gerekliliği vurgulanmalıdır.
Aslında asimile olmadan, Hollandalılaşmadan ve doğuştan Türk kimliğini koruyarak, ne kadar eğitimli olursa olsun, ne kadar zeki ve becerikli olursa olsun, bir bireyin suyun başına oturması oldukça zordur. Kısacası, entegrasyon ve uyum, asimilasyondan geçen bir başarı sürecidir.
Örnekler var mı?
60 yıllık geçmişimizde bildiklerimizin yanında bilmediklerimiz de var. Bireysel başarılar getirse de, “kraldan çok kralcı” olan etnik kökenli göçmenlerin, diğer göçmenler için çok da faydalı olduğunu söylemek zor.
Bazen insanoğlu kendi kendisiyle, fikirleriyle, çevresiyle ve yaşadığı toplumla çelişir. Gurbet, bazen kendine özgü kimlik ve kişilik sorunlarını da beraberinde getirir. Bu bir çeşit rahatsızlık olabilir. Ben buna “Gurbet sendromu” veya “gurbet hastalığı” diyorum. Uzmanlar ise tanımını ve teşhisini yapabilir.
Tabii ki yetkililer ne kadar bilgili ve ilgili?
Saygılarımla,