Onların, O Vefalı ve Fedakâr İnsanların Haklarını da Yememek Gerek


  • Kayıt: 29.01.2025 07:46:17 Güncelleme: 29.01.2025 07:47:55

Onların, O Vefalı ve Fedakâr İnsanların Haklarını da Yememek Gerek

Nejat Sucu

Gelecekten umutları olmayan toplumların yarınları olamaz. Bugünün yorumu diyerek başlayalım: Hollanda’da yaşam, 60 yıl önce olduğu gibi bugün de yeni umutlarla dolu bir şekilde devam ediyor. Geçmişin dünü, bugünü olduğu gibi elbette yarını da olacak. Geçmişin arkasına takılmadan, dersler çıkararak geleceğe bakmak, medeni cesaretin en güzel örneği.

Nerede ve hangi ülkede yaşarsak yaşayalım, her toplum umut dolu bir gelecek yaratma konusunda oldukça becerikli ve üretkendir. Hollanda’da yaşayan bizler de yeni umutlarla geleceğe bakmak zorundayız.

Elbette geçmişi affetmek, yaraların üzerine merhem sürmek, barıştan, dostluktan yana olmak, aş ve iş için çabalamak, kendini bu değerlere taraftar hissetmek, bunları duyup görmek ve yeniden inşaya katılmak ne güzel olur.

Sorunlarımızı tespit etmek, araştırmak, çözüm yolları aramak ve gerekli projeleri hayata geçirmek… Neden biz bunları yapmayalım? Tabii ki Hollandalı stratejik ortaklarımız ve müttefiklerimiz de bu süreçte yer almak ve pastadan paylarını almak isteyeceklerdir. Ancak, büyük payı gerçekten ihtiyacı olanlara bırakmak gerek. Refah, mutluluk ve gelirden en çok payı alması gerekenler biz Türk göçmenleri değil mi?

Tüm acılarını içine atarak, geleceğe umutla bakan ve güzel günler için çabalayan bir toplum olarak, “Hollanda’da neler yapabiliriz?” başlıklı bir toplantıyla bir araya gelmek, yüksek beklentilerden uzak bir şekilde istişare etmek ne güzel olurdu.

Geçmişte Ne Yaptık, Nerede Duruyoruz?

Ancak, geçen 60 yıl içinde ne yaptığını bilmeyen yönetimler de var. Çevremizde ne yapacağını bilmeyen, eskiyi koruyarak yeniyi üretmek yerine, geçmişin pekmezini yeniden kaynatıp pazarlamak varken; başkalarının projelerini kendisininmiş gibi sunan, yarım yamalak işler yapan bir zihniyet var. Bugüne kadar benzeri görülmemiş bir vurdumduymazlık sergileyen; üretmeyen, muhafazakâr, sağcı, solcu, her kesimden ve sadece görüntüde var olan yöneticiler boy gösteriyor.

Ancak onların haklarını da yememek gerek. Haksızlık yapmayalım. Yapmak istedikleri şeyler, bir ömür fedakârlık yapan birinci ve ikinci nesil toplum önderlerinin çabaları kadar kıymetli. O fedakâr insanlar, yılda yalnızca 180 gün evinde, sıcak yatağında uyuyabilen toplum liderleri olmasaydı, bugün seçme ve seçilme hakkımız (kiesrecht) veya çifte Hollanda vatandaşlığı hakkımız (dubbel nationaliteit) olmazdı. Bunlar olmadan, ne özgür ve süresiz Türkiye ikametimiz olurdu ne de Hollanda’da kök salma hakkımız bu denli güçlü olurdu. Bu insanlara bir vefa borcumuz var.

Sonuç Nedir?

Benim güvenimi ve samimiyetimi kaybettiler. Artık eğri büğrü insanlarla çalışmayacağım. Şimdi, toplumsal dinamikleri ve umutları doğru analiz eden, samimi, dürüst ve kararlı insanlara ihtiyacımız var. Her toplum, kendi dinamikleriyle yeni umutlar yaratma potansiyeline sahiptir. Darısı bizim ve umutlara ihtiyacı olan herkesin başına.

Saygılarımla.