Aslında barış, eşit paylaşım, sosyal devlet ve sosyal adaletin yaşandığı bir ülkede 1 Mayıs’tan kimsenin korkmasına gerek yoktur. Hangi açıdan bakarsak bakalım – felsefi, ideolojik ya da dünya görüşü – 1 Mayıs’ın anlamı ve önemi bu bakış açısına göre değişebilir.
Hollanda’da 1 Mayıs’ın Tarihçesi
Hollanda’da çalışanlar daha iyi çalışma koşulları, daha fazla kazanç ve 8 saatlik günlük çalışma mücadelesi için 1890’lardan itibaren 1 Mayıs’ı kutlamaktadır.
1919 yıllarında biz Kurtuluş Savaşı’nı verirken, Anadolu’da – evet, 1919 yılında – Hollanda’da da günlük 8 saatlik çalışma süresi kabul edilmişti.
“16 ve 18 yaşında tekstil makinelerinin arkasında, ince hastalıklardan, beslenememekten ölen, yaşamlarının baharında genç kızların mücadelesidir Hollanda işçi sınıfı mücadelesi ve 1 Mayıs’lar.”
Hollanda’da sanayi devrimi ile birlikte gelişen kapital ve üretim araçlarına karşı işçi sınıfının yaşanabilir yaşam koşulları mücadelesinde sendikacıları, papazları, sosyalistleri, hümanistleri ve komünistleri kol kola ve yan yana mücadele ederken görmekteyiz.
Almelo’da “Kerkelanden” Semti
1980’li yıllarda başlayan, geri kalmış mahalle (Achterstandswijk/Vogelaarwijk) olarak bilinen bu bölge, uzun yıllar süren yatırımlar ve denemeler sayesinde bugün yaşanabilir ve sosyal kontrolün sağlandığı bir mahalle konumuna gelmiştir.
Almelo’daki yaklaşık 9 binden fazla konutun büyük kısmına sahip olan konut kooperatifi “A”, bu mahallede bulunan dükkânların ve küçük ölçekli iş yerlerinin kiralarını düşük tutarak mahallenin yaşanabilirliğini sağlamıştır. Şehrin diğer mahallelerinde kiralar bir ayda 800 Euro civarındayken, Kerkelanden’de bu rakam 20 yıl önce sadece 60 Euro idi.
Bugün Almelo Tren İstasyonu’nun arkasında kalan bu semt, 1970’li yıllardan sonra göçmen işçilerin ve Türklerin ucuz konutlar ve kısa bekleme süreleri nedeniyle tercih ettiği bir yer haline gelmiştir. Aynı zamanda Almelo’nun temelden inşa edilen ilk camisi ISN Yunus Emre Camii’nin bu mahallede bulunması, tren istasyonuna, tekstil fabrikalarına ve şehir merkezine yakınlığı nedeniyle Türkiye’den gelen göçmenler için burayı çekici kılmış ve kılmaya devam etmektedir.
1995 yılından sonra Almelo Belediye Yönetimi, Kerkelanden semti için hazırladığı master plan çerçevesinde Hollanda’nın en geri kalmış ve fakir mahallesine 400 milyon Euro’luk yatırım yaparak eğitim, yoksulluk ve suç sorunlarını kısmen çözmüş ya da diğer mahallelere taşımayı başarmıştır.
1900’lü yıllarda tekstil fabrikalarına yakın ucuz işçi konutlarının bulunduğu bir mahalle olan Kerkelanden, sonradan Almelo şehir yönetimi tarafından 1 Mayıs’lar ve işçi hakları için mücadele eden din adamları, sosyalist, komünist ve toplumsal önderlerin isimleriyle onurlandırılmıştır.
Bu isimlerden bazıları şunlardır: Aalbersehof, Abraham Kuyperstraat, Ariënshof, Domela Nieuwenhuishof, Goedharthof, Goeman Borgesiusstraat, Groen van Prinstererstraat, Schaepmanlaan, Talmahof, Thorbeckelaan, Treubstraat, Troelstralaan, Van Houtenhof, W.H. Vliegenhof ve Wibauthof.
Karl Marx’a göre:
“Sınıf kavgası tarihin motorudur.”
(“Klassenstrijd is de motor van de geschiedenis.”)
Neden Kapital ve Sermayeye Karşıyım?
Belli ki kapitalist bir ülke olan Hollanda’da yaşıyorum. Her ne kadar Hollanda’ya yüzde yüz benzemesek de, Hollanda’nın huyundan, suyundan ve havasından biz de etkilenmekteyiz.
Tamam da para, kapital, sermaye, dolar ve Euro’nun olmadığı ülkelerde fakirlik, yokluk, kıtlık ve büyük mülteci göçleri yaşanmıyor mu? Afganistan bunların en canlı örneği değil mi?
Şubat ayında Kayseri’den Kars ve Van – Tatvan’a, Doğu Ekspresi ile yaptığım gezide bölgesel fakirliği gözlemlemek mümkündü. İstanbul’da neden 700 bin Sivaslı, Sivas nüfusundan daha fazla ikamet eder?
Hollanda’da çünkü:
Genelde vatandaşın karnı ve gözü toktur,
Yalnızlar, garibanlar sosyal devletin güvencesi altındadır,
Sosyal belediyecilik 342 belediyenin kendi sınırlarından sorumludur,
Çocukların eğitimi, borçların tasfiyesi, aile ve çocuk vergi iadeleri gibi konularda 250’nin üzerinde destek ve sübvansiyon yasalarla güvence altına alınmıştır,
700 okulda öğrencilere ücretsiz yemek ve gıda destek fişi verilmektedir (gratis maaltijd/bon),
Sırtı kalın olanlar daha fazla vergi ödeyerek (de sterkste schouders dragen de zwaarste lasten) sosyal devletin yıllık 111 milyar Euro’luk sosyal güvenlik, 125 milyar Euro’luk sağlık ve 77 milyar Euro’luk eğitim giderlerine büyük katkı sunmaktadır,
Her çalışan küçük de olsa binebileceği bir otomobile sahiptir,
Nisan ayında enflasyon %2,55 olmasına rağmen ortalama maaşlar yılda %3,5 artmıştır,
İş pazarında talep, arzdan fazladır; bu nedenle son 45 yılın en yüksek ücret artışı yaşanmıştır,
2024’te son 50 yılın en fazla – 45’ten fazla – grevi gerçekleşmiştir,
15 ile 75 yaş arasında çalışabilir nüfusun %73’ü çalışmaktadır; toplam çalışan sayısı 18 milyon 77 bindir. Kişi başı gayri safi yurt içi hasıla €60 bin Euro’dur,
Hollanda’nın 1 Mayıs 2025 itibarıyla resmi nüfusu 18 milyon 77 bindir (CBS), gayri safi yurt içi hasılası ise €1.130 milyar’dır (€1 trilyon 130 milyar).
Velhasıl, milli gelirden pay alan bir vatandaş neden umudunu başka çözümlerde arasın? Onun için 1 Mayıs’a katılım daha kaliteli bir yaşam ve adil gelir dağılımı özlemleriyle olmalıdır.
Bugün Hollanda’da 1 Mayıs
Hollanda’da 1 Mayıs çalışanlar için resmi tatil günü değildir. Ancak toplu iş sözleşmesinde (CAO) bu konuda başka bir anlaşma yapılmış olabilir.
Hollanda’da son 50 yılda olduğu gibi sol, sosyalist ve komünist partilerin 1 Mayıs kutlamaları salonlarla sınırlı kalmakta ve etkisi cılız olmaktadır.
Bugün Hollanda’da işçi sınıfının mücadelesi; yaşam kalitesini korumak, gelir kaybını telafi etmek (koopkrachtcompensatie) ve iş-eğitim güvencesi sağlamak üzerinedir. Esas mesele gelecekteki yaşamın güvenliği ve sürekliliğidir (toekomstzekerheid).
Son yıllarda doğa, çevreci, anti-monarşi, cumhuriyetçi ve anarşist gruplar Almanya’da Berlin’de ve Hollanda’da Amsterdam’da gözlemlenebilmektedir. Ancak kitlesel katılım ve heyecan görülmemektedir.
Bunun nedeni, halkın alım gücünü koruyan ve gözeten hükümetlerin ve devlet uygulamalarının var olmasıdır. Bu sayede toplumsal itaatsizlik ve huzursuzluk asgari düzeyde kalmaktadır. Mevcut sorunlar ise istişare kültürüyle çözüme kavuşmaktadır.
Hollandalılar rahatına ve mülkiyetine son derece önem veren bir toplumdur ve mevcut yasal kurallara uymayanlar için cezai yaptırımlar uygulanmaktadır.
Türk – Müslüman Hollanda Toplumu
Yeni sağcı Hollanda koalisyon hükümetiyle birlikte, anayasal temeli olmayan 60 yıllık Hollanda diasporasında göçmenleri, mültecileri ve Müslüman toplulukları ötekileştirme ve dışlama politikaları devam etmektedir.
Var olan toplumsal sorunları çözemeyen koalisyon hükümeti, yine günah keçisi mekanizmasını devreye sokmuştur. Hükümetin, Hollanda toplumunu ötekileştiren politikalarına karşı yeterli tepki, etki ve yeni politik umutlar geliştirilememektedir.
Yeniden, tüm çalışan emekçilerin 1 Mayıs’ını kutlar, yeni umutlar dilerim.
Saygılarımla,
Nejat Sucu