Kişinin konuştuğu dil kimliğin şekillenmesine katkı sağlar mı?
İnsanın anadili ile kimliği arasında ne gibi bir ilişki vardır? Ya da böyle bir şey söz konusu mudur? Kişinin konuştuğu dil kimliğin şekillenmesine katkı sağlar mı?
Elbette, anadili ile kimlik etle tırnak gibidir desek yanlış olmaz. Onlar birbirlerini desteklerler ve tamamlarlar. Kişi kimliğini anadili tanır ve anlar, ya da anadilinin sağladığı imkânlarla kazanır. Kimliğini kazanan kişiler de anadiline sahip olur, onun değerini bilir.
Kişinin kimliği ona ait değer yargıları, dünya görüşü, inancı, olumlu geleneği, tavrı ve insanı insan yapan ahlâkî değerleri ise; bu kimliğin mayası anadildedir. Ya da kişi kimliğini diliyle ifade eder, diliyle zenginleştirir, diliyle yaşanılır kılar. Diliyle kazandığı kimliğini diliyle ve tavırlarıyla ortaya koyar.
Zannedildiği gibi kişinin anadili onun için sadece bir anlaşma aracı değildir. Ya da sadece aynı dili konuşanlar arasında bir iletişim aleti de sayılmamalı. O, bazı harfler, bazı sesler, bazı ifadeler ve yazılı belgeler de değildir.
Anadil, bir kimlik, bir medeniyet ve bir tarih gibidir. Anadil, özbenliktir, artı değerdir, toplumsal harçtır, kültürel zenginliktir. Anadil, kişi için sıcak bir yuva, en yakın bir dost, duyguların ifadeye döküldüğü terennüm ve başkalarına karşı bir anlamda savunma aracıdır.
Kimliği, medeniyeti ve tarihi olmayan köksüz, temelsiz, dayanıksız, savunmasız kalır. Kendinin bir değeri olmadığı gibi, başkaları da ona değer vermez. Değer üretmez, ürettiği değeri kimseyle paylaşma imkanı olmaz.
Dil sadece bir anlaşma aracı olsaydı, bugün hangi ortamda hangi dil geçerli ise onu bilir, onu konuşur, onunla anlaşırdık. İçinde yaşanılan toplumun dilini ileri düzeyde öğrenir ve insanlarla iletişim kurardık.
Ama hakikat hiç te öyle değil.
Şu gerçeğin üzerinde cidden düşünmek zorundayız: Özellikle güçlü ülkeler veya başka toplumlar üzerinde hâkimiyet kuranlar öncelikle kendi dillerini onlara dayatırlar. Sömürgeciler tarihte ve günümüzde, işgallerine karşı olabilecek direniş fikrini yok etmek ve sömürgeciliği normalleştirmek için o ülke insanlarına kendi dillerini, dillerinde saklı olan dünya görüşünü öğretmeyi denerler.
Dil sedece bir anlaşma aracı olsaydı, akla gelen en yakın ihtimalle sömürgeciler gittikleri ve işgal ettikleri ülkenin diliyle anlaşır, yerli halkla iletişim sorunları olmazdı.
Ama onlar, dilin neleri taşıdığını, neleri taşıyabileceğini, neleri kapsadığını çok iyi biliyorlar. Yerli halk kendi dilini bırakır da sömürgecinin dilini benimserse, sömürgeciyi kabul etmiş, onun kültürünü, varlığını, değer yargılarını, örf ve adetlerini, edebiyat ve sanatını, şeref duyduğu şeyleri de benimseyecektir. Daha doğrusu sömürgecinin dilini benimsemekle, sömürgecinin kimliğini de kabul etmiş olacaktır. O zaman da kendi kimliğini terk eder. Kendi kimliğini terk edenler de sömürgeciye ve işgalciye karşı direnmeyi unuturlar.
Şimdi, bulunduğumuz ülkede başkalarına kişisel ve toplumsal sömürge olmamak için anadilimiz Türkçeye sahip olmalıyız, gelecek nesillere en güzel şekilde öğretmeliyiz diyoruz.
Platform 7. Avrupa Şiir Yarışması’nda beğenilen şiirlerden seçmeleri bu sayımızda yayınlıyoruz.
İlerideki sayılarımızda beğenilen şiirlerden örnekler vermeye devam edeceğiz.
İyi okumalar dileğiyle.
GÖNÜL
Bazen dar geçitlerden,
Geçerde varır gönül.
Bazen dosttan yareninden,
Seçer de varır gönül.
Bel bağlama her söze,
Dönülmez böyle öze,
Dertleri dize dize,
Aşar da varır gönül.
Bu yolun çoktur eri,
Yazında var zemheri,
Yudum zehiri zehiri,
İçer de varır gönül.
Vareden vardır yoktan,
Halk içinde ol Haklan,
Hakka dönüpte halktan,
Kaçar da varır gönül.
Hayra yorupta düşleri,
Duyma kem gülüşleri,
Kışda gül çiçekleri,
Açar da varır gönül.
Cengiz Halıcı
Amsterdam
DUA
İsterim kalkmasın secdeden başım,
Allah icin dökmediysem bir damla gözyaşım,
Başucumda beklesin Fatiha yazan mezar taşım,
Bir damla muştuya hasret kalmışım.
Hiç bir zaman aramadı gözlerim bugünü,
Beklemedim yarını, özlemedim dünü,
Beklediğim tek şey kavuşma günü,
Kurtla kuşun bayramı, sevdalıların düğünü.
Dakikaları beynimde çınlayan zaman,
Ömrümü boynuma dolayan zaman,
Beyhude dolandığım yalancı mekan,
Kavuştur Rabbime kavuştur heman.
Betül Ünal Kızılarslan
Middelburg
BİR DOST’a
Hüda kadirdir üşütmez kar içinde
Serinlik halk eder ol ateş içinde
***
Atılsan da kuyuya Yusuf misali
Çıkartır elbet seni, Hem Halik hem Veli
***
Çıkartılsan da Mekke’den kucaklar Medine seni,
Bırakmaz elbet Hüda, sevindirir sonunda sevdiğini…
Bahri Bölükçü
Fransa
SULTANIM
Sultanım, efsane aşkım
bilirsin gönül kimi severse güzel odur
o güzel gözlerinde saklı kaldı bu aşkımızın hükümdarlığı
Ve bilirsin ki aslan yattığı yerden belli olur
Kan ter icinde bu gecem, hasretin böyle hançerlerken bağrımı
...evet...ateş düştüğü yeri yakıyor
tutuşdu sensizlik, alev aldı yokluğun yalnızlığıma
meğerse bir kiprit misali, zarif ve etkiliymişsin
Ki koca bir yanar dağ gibi, yakıp beni gittin
üstelik ğve kalbim ayaklarının altında bir çift ayakkabıymış
gibi üstüne basa basa hoşçakal bir tanem dedin
Seni bu kalp, bu yürek, bu kadar çok severken
gitme kal diyemedim...yine sana kıyamadım...
Sensizlik acısı bir çığ gibi üzerime düşeceğini bile bile
...şimdi ise bilir misin hükümdar bakışlım
Özledikçe senin gülyüzünü, seni kıskandıracak güller aldım
vazoma bakıp bakıp seni seviyor kokluyorsam
hasretin hayelinde buluşduğun da
...bilki...kimi zaman dokunabilecek kadar yakın oluyorsun
...kimi zamanda erişilmeyecek kadar uzak kalıyorsun
bir bilmecenin en zor çözülebilecek kare yeri gibisin
böyle olmayacak uykusuz gecelerime, ışık tutan
bu ayrılığı en sonunda ışığı sönmüş bir odaya kilitleyeceğim
...artık anladım ki her şey yerli yerinde güzeldir
Senin icin dalga dalga coşan deniz mavisi duygularımı, denizlere
dağlar taşlar ağırlığında bu aşkta yüreğimi ise, dağlara
Ve ucsuz bucaksız sonsuzluğa sana olan hislerimi ise, gökyüzüne ...bırakıyorum...özgür ve hür kalmalıdır diye
Oysa ben hükümdar bakışlım...
sensizliğin cehennemi bende yanıyor
katlanmak çok zor geliyorsa da, aşkımız uğruna
Cennet gözlerinde buluşmak üzeri canın sağolsun SULTANIM
--------
Ahmet Altıyaprak
Almanya