Tarih tekerrürden mi ibaret ?


  • Kayıt: 25.03.2014 09:30:00 Güncelleme: 25.03.2014 09:30:00

Geleneksel, sosyal ve dijital medyada gündemin sürekli değişmesi bizi yanıltmamalı. Suriye’deki Müslümanların yaşadığı sıkıntıları unutmamalı, unutmamalıyız diye düşünüyorum. Suriye’de halen kadın, çocuk dinlemeden, sivil halk keskin nişancılar tarafından hedef alınıyor.
Müslüman coğrafyada yaşayan bir insan, mümin kardeşine bunu nasıl yapabilir ? Kardeşler arasında dostluk, sevgi, işbirliği yapmak varken düşmanlık, nefret ve cinayet neden? Elbette şeytanın etkisinden. Hazreti Adem’in oğulları, Habil ve Kabil ’de kardeş değil miydi ? Kabil ’de nefsinin tahriklerine kapılarak şeytana uymuş, kardeşini şehit etmemiş miydi?
Hepimiz biliriz Habil ve Kabil'in hikayesini. Hazreti Adem’in iki oğullarından biri olan Kabil, aralarındaki anlaşmazlıktan dolayı, kardeşi Habil’i öldürmüştü. İşte tarih boyunca savaşa doymayan, hep daha fazla kan isteyen insanlık ilk ölüme, ilk şehide bu olayla şahit olmuştu.
Asıl şaşırtıcı olan ise, bu olayın Suriye'nin başkenti Şam'ın yakınında Kasiyun dağında gerçekleşmesiydi. “Tarih tekerrürden ibarettir” sözü boşuna söylenmemiş olsa gerek. Tıpkı o gün gibi, bugün de aynı bölgede Müslümanım diyen insanlar sevgiyi değil nefreti istiyorlar. “Benim gibi düşünmeyen insan yok olsun” diyerek kardeşlerini katletmekten çekinmiyorlar. Aradan binlerce yıl geçmesine rağmen işte tam da o yerde, Kasiyun dağında! Değişen sadece zaman ve kullanılan silahlar olmuş; o gün Kabil kardeşini öldürmek için sadece bir taş kullanırken, bugün Müslümanlar kardeşlerini öldürmek için konvansiyonel silahlar kullanıyorlar.
İnşaallah en kısa zamanda Kabil gibi bugünkü Müslümanlar da yaptığı hataları anlayıp kardeş katliamlarından vazgeçerler. Kuran’da şeytanın etkisinden kurtulan Kabil’in hatasını anlayıp, yaptığından pişman olmasını şu şekilde anlatırlır.
Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu. Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu. (5/31)
Dolayısıyla yanlış fikri olan insanları, dışlayarak cezalandırmak doğru bir yöntem değildir. Bu zihniyetteki insanlara kızmak, lanet okumak yerine, onlara doğruyu göstermeli, sevgiyi, merhameti, barışı, İslam ahlakını öğretmeliyiz. Böylelikle bazı insanlar çözümün “öldürmek daha çok öldürmek” değil, çözümün “sevgi, sadece sevgi” olduğunu öğrenmiş olacaklar.


Gülay Pınarbaşı