İslamofobi


  • Kayıt: 22.12.2020 21:41:52 Güncelleme: 23.12.2020 00:06:18


İslamofobi

Gülsemin Konca


İslamofobi; kelime anlamı “İslam Korkusu” demektir. Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin beslemektir. İslamiyet’e karşı olan bu nefretin kökeni İspanya’da Endülüs’ün İslam Devleti tarafından fethedilmesine kadar iner. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının propagandası bu nefret tohumlarının ekilmesine zemin hazırlamıştır. Bu düşünce yapısı günümüze kadar seyretmiş ve çıkan olaylarla da etkisini artırmıştır.

Bu kelime ilk kez 1991 yılında 11 Eylül saldırıları ile gündeme getirildi. Bugün İslamofobi dendiğinde hem İslam dinini tanımamaktan kaynaklanan bir korku, hem de bu korkuya dayanarak Müslümanlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının meşru görülmesi anlaşılmaktadır.

Son zamanlarda IŞİD gibi İslamiyet adına insanlara eziyet eden örgütlerle birlikte "İslamofobi" kavramı hayatımıza girdi ve kullanımı artmış oldu.

İslamofobi, aslında birkaç yönden ele almak gerekir. 

Hem müslümanların olumsuz etkileyen ve İslama yakışmayan yaşantı, tavırları hem de geçmişten süregelen planlı bir proje olması. Bu proje de yine kendi içinde de ayrı ayrı ele alınmalı şöyle ki hem bu nefreti artırmak hemde bir deney yapmak.

İslam karşıtlarının geçmişten süregelen planlı bir projesidir dedik. Geçmişten günümüze İslam karşıtları/düşmanları, daima teyakkuz halindedir İslam'ın yükselişini ve Müslümanların sayılarının artmasını içlerine sindiremedikleri için. Müslümanların çoğaldığını gördükleri anda, planlarını hayata geçirmeye çalışmışlardır her zaman.

İslamofobi, özellikle Batı ülkelerinde belirgin bir şekilde görülmekte ve Avrupa'da hayatını sürdüren Müslümanlar bu durumdan etkilenmektedir. 

Tabi bunun en büyük sebebi, Avrupa'da yayın yapan gazete, dergi ve TV'lerin çoğunun İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz yayın yapmaları. Bu yayınlara ek olarak bazı politikacıların İslam karşıtlığı söylemleri de, Avrupa'da yaşayan Müslümanların dışlanmalarına ve ayrımcılığa uğramalarına sebep olmakta. Örneğin Avrupa’daki “aşırı sağ partiler”, göçmen gruplar ve mülteciler üzerinden söylemler üretmekte ve oylarını her geçen gün artırmaktadır.

İslam'a ve Müslümanlara karşı tepki ve saldırıların artması için medya etkin bir şekilde kullanılıyor. Bu yol ile insanların İslam'dan uzaklaşacağını, İslam ile aralarına mesafe koyacaklarını düşünüyorlar ama başarılı oluyorlar mı derseniz, hem nefret artıyor hemde İslama karşı ilgi. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor.

Çeşitlilik zenginliktir söylemleri etkisini ve popülaritesini yitirmiş durumda günümüzde. Camilerin kundaklanması, Kuran-ı Kerim’in yakılması ve Hz. Muhammed’in karikatürize edilmesi gibi bir takım toplumsal şiddet olayları ve aşağılayıcı yaklaşımlar endişe verici hale geldi.

Müslümanları potansiyel terörist olarak damgalanması, terör saldırılarını gerçekleştirilen kişilerin etnik ve dini kimliklerine vurgu yapılması islamofobiyi hem körüklüyor hemde kurguluyor. Cihatçı İslam vurgusu yapılması da ayrı bir konu.

Haber metinlerinde, kısa filmlerde, radyo veya televizyon programlarında, sosyal medyada ve internet sitelerinde İslam’a ve Müslümanlara karşı olumsuz, dışlayıcı ve provoke edici söylemler geliştirilmektedir.

Bir başka açıdan ele aldığımızda ise konuyu; İslam dünyasına yönelik bir sosyal deney yapılmaktadır. Sistematik bir şekilde gündeme getirerek Müslümanların nabzı yoklanıyor. Tepkileri ölçülüyor. Sosyal medya da kim ne kadar, nelere reaksiyon gösteriyor inceleniyor. Dininden, kültüründen, geleneklerinden koparılmak istenen toplumlar için sonuçlar elde ediliyor. Birbirimiz ile didişmeyi bırakıp, birlik olmak zorundayız.

Bunların yanı sıra bizlerin de örnek müslüman olması gerekir. Bizlerin hayatı aynı zamanda İslam dininin en güzel bir tebliği olmak durumundadır. Zira tebliğ sadece söz ile, konuşma ile olmaz. En etkili tebliğ Müslümanca bir hayat sürmekle yapılır. En güzel nasihat, örnek olmaktır. Bugün sıkça karşılaştığımız olumsuz Müslüman imajı maalesef bazı Müslümanların İslam ile bağdaşmayan hareket ve davranışları sonucu iyice kötüleştirmektedir. Islama nefret dalga halinde yayılmaktadır. Bizlerde yanlış tutumumuz ve davranışlarımız ile bir nevi fırsat vermiş oluyoruz.

Sözümüz ve özümüz bir olmak durumunda.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve onun yolundan giden ashabı İslam’ı tebliğ ederken her söylediklerini bizzat uygulamışlardır. Onların tebliğlerinin insanlarda karşılık bulmasının en önemli sebebi, söylediklerini kendilerinin de yapıyor olmalarıydı. Yalan söyleme, haksızlık yapma, yetimi, yoksulu ve kimsesizi koru, komşuna eziyet etme, demişler ve bunu derken de asla yalan söylememişler, asla haksızlık yapmamışlar ve asla başkalarını kandırmamışlardır.

Bir Müslüman’ın her hâli ile imrenilen örnek bir insan olması gerekir. Düşman vazifesini yapıyor düşmanlık ederek. Peki ya bizler üzerimize düşeni hakkı ile yapabiliyor muyuz?