Hollanda Gurbeti’nde Ekmeğini Taştan Çıkaranlar


  • Kayıt: 15.07.2024 09:47:13 Güncelleme: 15.07.2024 09:47:53

Hollanda Gurbeti’nde Ekmeğini Taştan Çıkaranlar

Mustafa NEJAT

Wilp, Doğu Veluwe Bölgesi’nde bir köy. Köyün tamamı bir sokaktan oluşuyor ve bu sokak 2 veya 3 kilometreden oluşan tipik bir Hollanda köyü. Her köyde olduğu gibi, bu köyde de uzaktan Orta Çağ kilise kulelerini ve Latmer Şatosu’nu görmeniz mümkün.

Bir görüşme olduğunda, genelde önce orada bulunur ve mevcut olanakları değerlendirmek, görmek ve gezmek isterim. Ortak yaşamda güven ve birbirimize güvenmek...

İlk önce, köy çiftlik evinin önüne konan bir kiloluk cevizimize karşılık olan € 1,50’yi tabağın içine bırakıp cevizimizi alıyoruz. Bu, hoş ve insanın insana güvenini sağlayan güzel bir gelenek.

Wilp’in iki kilometre ilerisinde, Posterenk adında bir köy daha var. Bu köyün tarihi yel değirmeni "De Wilpermolen" var. Köy, sakin ve barışçıl. Köy meydanına arabalarını park eden yaya ve bisikletleriyle çevredeki Veluwe Vadisi’ni gezen emekli insanlar gözüküyor. Köy meydanında demir dökümden yapılmış köy çeşmesi gayet iyi korunmuş. Az ilerisinde Protestan kilisesi ve kilisenin karşısında daha önce kahve ve birahane olduğu belli olan bir bina var. Tabii ki, o güzelim tarihi tulumba çeşmeyi (Dorpskraan) de resimlemeden geçemiyorum.

Köyün diğer tarafına yürüdüğümde kulesinin üzerinde horoz işareti olan bir kiliseyi görüyorum ve bu kilisenin Katolik Kilisesi olduğunu anlıyorum. Son aylarda çektiğim resimlerde; doğa güzelliklerinin yanında güzel tarihi binaları da çekiyorum ve kiliseler de her yerleşim merkezinde tarihi değeri olan koruma altına alınmış binalar arasında. Birçoğu azalan üyelerine rağmen, tarihi gerçeğe direnircesine ayakta kalmaya çalışıyor.

Yol üzerinde köyün yel değirmeninin resmini çekiyorum. Katolik Kiliseye yaklaştığımda iki göçmenin kilisenin bahçesinde yüzyıllık bir ağacın altını süpürdüklerini görüyorum. Her zaman olduğu gibi selam veriyorum ve bu iki vatandaşın Türk göçmeni Erzincanlı işçiler olduklarını anlıyorum. Aramızda kısa bir konuşma geçiyor. Ne yaptıklarını sorduğumda, adını sonradan öğrendiğim Kayın Ağacı’nın (Beuk / Fagus sylvatica) altındaki tohumları süpürüp, eleyip tohum ticareti yapan tüccara sattıklarını söylüyorlar. Geçen yıllara göre tohum fiyatlarının düştüğünü, Rusya’dan ve Polonya’dan da Kayın Tohumu geldiğini belirtiyorlar ve kilisenin papazından da izin aldıklarını söylüyorlar.

Kilisenin resmini çekmeme birisi itiraz etmeye ve günah olduğunu ima etmeye çalışıyor. Ben de ona "Sen resmin günah olduğunu düşün, hem de kilisenin bahçesinde tohum topla" diye düşünüyorum ama kendisine cevap verme gereği duymuyorum.

Güzel bir günün ardından, ekmeğini taştan çıkaran bu gurbetçilere kolay gelsin diyerek oradan ayrılıyorum. Kahve köşelerinde gününü öldürmektense burada, doğada birkaç euro kazanmaları ve çocuklarının harçlıklarını çıkarmaları hoşuma gidiyor. "Gurbetçi Hollanda’da ekmeğini taştan çıkarıyor" diyorum kendi kendime.

Her yeni bir gün, yeni güzelliklere gebe olduğu kadar güzeli ve iyiliği de görmeyi ve yaşamayı bilebilmek de güzel. Belki de öyle olmadığı halde ütopyatik düşüncelerimle kendimi kandırıyorum. Kim bilir, yeter ki sen senle ve sen doğayla barışık ol. Hoşça kalın, saygılarımla.