Bu hafta Seneca' nın bir sözü ile yazıma başlamak istiyorum.
“Paylaşacak dostlarınız yoksa, iyi şeylere sahip olmanın da bir anlamı yoktur... ”Özdemir Asaf ile devam edeyim.
"Sonra çekildim bir kenara , Seyrettim bütün olup biteni Baktım kimde ben ne kadarım, Kim bende ne kadar kalmış diye ."
Felsefede insanın öleceğini bilerek yaşamasına trajedi olarak bakılır. Oysa belki de asıl trajedi insanın öleceğini unutarak yaşamasıdır." iste tam burada...."İnsan öleceğini bilerek yaşamıyor.. Yaşayacağını sanarak ölüyor.." demiş - Sigmund Freud . İnsan bu dünyaya bir amaç uğruna gelmiştir.. Sevmeli, sevilmeli ama en önemlisi ahlaklı dürüst olmalı. Bencil olmak yerine paylaşımcı olmalı ve hayatı doğru yaşamak istiyorsa hep daha iyi bir dünya için savaşmalı. Zorda kalmış birine ya da bizlerin el uzatmasına ihtiyacı olan canlılara elini uzatmalı. Elinden geldiğince karşılık beklemeden içten gelen davranışlarını gösterebilmelidir.
Canlıları rencide etmeden onları kırmadan yapmalıdır bütün bunları. Merhamet insan olmanın verdiği bir değerdir. Hepimiz bu değere sahip çıkalım. İnsana, hayvana ve doğaya merhamet edelim. Hayvanlar için ne yapabilirizden önce hayvana merhametin önemini bilmek gerekmektedir....
Gereken tepkiyi veremediğin her olayda biraz daha değersizleşir ve öz saygını kaybeder insan. Bazı kavgalar çıkmalı, bazı kalpler kırılmalı, bazı insanlar kaybedilmeli.
Bu hayatın kendisini yenileme şeklidir. Çılgın At (Tȟašúŋke Witkó)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) sadece insanlara değil, tüm canlılara karşı merhametli olunmasını emretmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: 'Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara da merhametli olun ki, gökte olanlar (melekler) de size rahmet merhamet etsin'. (Tirmizi, Birr, s. 16) Hadiste geçen 'yerde olanlara' ifadesinin içine her çeşit canlı girmektedir.
"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpük de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."
İnsan insana, hayvana, doğaya merhamet etmelidir ki merhamet bulsun. Ya sesleri çıkmayan, aciz hayvanlar!
İslam işkencenin her türlüsünü yasaklamıştır. İnsana işkence yapmayı yasakladığı gibi kendini koruyamayan, aciz hayvanlara da eziyet etmeyi, işkence yapmayı her ne sebeple olursa olsun yasaklamıştır. Bunun bir gerekçesi yoktur.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:
“Kim bir canlıyı/hayvanı, bir kuşu haksiz yere öldürürse, kıyamet günü ondan şikâyetçi olacaktır." (Kenzu’l-Ummal, h. no: 39968)
"KENZÜ’l-UMMÂL
كنز العمّال
Müttakī el-Hindî’nin (ö. 975/1567) Süyûtî’ye ait üç eserdeki rivayetleri fıkıh konularına göre alfabetik olarak düzenlediği hadis kitabı."
"Rabbim der ki; hayvanlar benim sessiz kullarımdır, şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklar."
Dostoyevski "ölüler evi " kitabından alıntı ile bitireyim.
Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür. Hapis yıllarını “Ölüler Evinden Anılar” isimli kitabında toplar.
Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir.
Dostoyevski, ‘kara halk’ olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar.
Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.
Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler.
İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır.
Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.
Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar.
Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.
Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.
Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir psikolojik açıklaması vardır elbet!
Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...
Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır ve bu durum insanlar için de geçerlidir...Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder...
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın...