Bilgi Çağında Hollanda’nın Kültürel Cehaleti


  • Kayıt: 25.10.2024 19:31:21 Güncelleme: 25.10.2024 19:31:21

Bilgi Çağında Hollanda’nın Kültürel Cehaleti

Nejat Sucu

Almelo, Hollanda’nın 74.355 nüfuslu, eskiden sanayisinin %80’inin tekstil fabrikalarından oluştuğu, Almanya’nın Westfalen Eyaleti’ne yakın bir şehir. 1962’de başlayan işçi göçü, 1975’e kadar resmi yollarla, daha sonraki yıllarda ise aile birleşimiyle Almelo’ya yerleşen Türklerle birlikte yaklaşık 7.000 Türk’ün yaşadığı bir şehir haline geldi.

Şehir, ilkleri ve Türkleri ile özel olmasa da, zaman zaman medyatik olma özelliği ve Türkler için özel olayların yaşandığı bir yer olarak göçmenlerin tarihine geçmiş, geçen 60 yılda Hollanda-Türk tarihinde hak ettiği yeri almıştır.

1972 yılında, minareli bir cami yaptırmak için çalışma grubunu kuran ve cami yaptırma komitesinin iki yıl başkanlığını bir Hollandalı’nın üstlendiği şehir, Devlet Kiliseler Yaptırma Fonu’ndan ilk ve son olarak 57.650 Hollanda Florini yardım alarak (inşaat maliyetinin %25’i), 1974’ten beri minareli camisiyle Müslümanların ibadet ettiği bir Türk camisine sahip olmuştur.

Daha sonraki yıllarda caminin karşı tarafında Reformist Protestan Kilisesi’ni ve çapraz karşısında ise Türklerin Yehova Şahitleri olarak adlandırdığı dini grubun toplantı ve hizmet salonunu görüyoruz. Geçmişte var olan ilişkilerde herhangi bir rahatsızlık yaşanmamış olup, bu ilahi ve kutsal üçgen, şehrin merkezine 400 metre uzaklıkta, tren yolu ve ROC van Twente Orta Dereceli Meslek Eğitimleri Kurumu binası arasında yer alan önemli bir merkez olmuştur.

Eskiden Almelo’da postacılar, tanınan, güvenilen ve her mahallede sosyal ilişkileri iyi olan, herkesle sohbet eden kişilerdi. Ancak PTT’nin özelleşmesi ve rekabete açılan hizmetlerden dolayı, artık mahalle ile sosyal bağı olmayan genç postacılar görevi devraldı. Bu postacılar, kim hasta, kim nasıl yaşar gibi sorulara ve cevaplara vakıf olmayan, sadece işini yapan kişiler haline geldi.

Geçtiğimiz yıllarda birçok kez, caminin posta kutusuna komşu kilisenin postasının atıldığını fark ettim. Bu durumun, geçmişte camiyi kilise zanneden, minare ile çan kulesini ayırt edemeyen postacılar tarafından yapıldığını düşündüm. Biz buna kültürel fakirlik ve internet bağımlılığı nedeniyle gençlerin kitap okumayan, dil, kültür ve o ülkede yaşayan etnik azınlıkların dillerini, kültürlerini ve dinlerini tanımayan bir nesil yetişmesi diyoruz.

Hollanda’nın bir atasözü vardır: “Onbekend maakt onbemind” yani, “Bilinmeyen sevgisiz yapar.” Genel kültürü gelişmeyen Hollandalıların, ne kadar önyargılara sahip olabileceğini ve kendine benzemeyen insanları, göçmenleri ve mültecileri ötekileştiren bir tavır içinde olabileceklerini düşünmeden geçemiyorum. Aynı durum Faslı ve Türk göçmenlerin kendi gençleri için de geçerlidir. Diğer toplumlarla ilgili bilgisizlik, önyargıların oluşmasına ve kendine benzemeyen gruplara karşı ötekileştirici, ırkçı, ayrımcı ve şiddete kadar uzanan bir yolun önünü açmaktadır.

Son yıllarda Hollanda’da var olan nüfus yoğunluğu, trafikteki otomobil kuyrukları ve konut krizinin sebebi olarak göçmenleri ve mültecileri gösteren, yeni ve ilgisiz bir nesil oluşmakta. Sonuç olarak, göçmenlere ve mültecilere karşı politikaların oy oranlarında beklenmedik artışlar yaşanmaktadır.

Göçmenlerin inançlarına ve okullarda kültürlerini tanıtıcı ders programları yapılmalı ve göçmenlerin kurum ve vakıfları ile ortak katılım sağlanmalıdır. Yerel düzeyde gönüllü temelde yapılan faaliyetler fevkalade sonuçlar vermekle birlikte, bu çalışmalar projeler halinde şehir düzeyinde yaşama geçirilmelidir. Tabii ki, eğitim kurumlarına da burada büyük görev düşmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlar, sevgilerimi sunarım. Hoşça kalın.