Amsterdam’da yaşananlar, Hollanda kabinesinin Müslümanlar, göçmenler ve mültecilere yönelik “günah keçisi bulma” çabalarının bir parçası gibi görünüyor. Yeni Hollanda sağcı koalisyon hükümetini şikayet etmeyeceğim, karamsar da olmayacağım. Aynı zamanda, iyimser olmaktan uzaklaşmamak gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu yeni kabine, mevcut sorunlara çözüm bulmaktan çok suçlu bulma ve popülist politikalar yürütmekle meşgul.
Göçmenler ve mülteciler, Hollanda’daki tüm sorunların sebebi olarak gösteriliyor ve bu korkutucu söylem Hollandalılara gerçek sorunları unutturmak için bir manipülasyon aracı haline getiriliyor. Bu durum, kültürel emperyalizmin bir tür “afyon” etkisi yaratarak toplumda bir sersemlik ve zihin bulanıklığı hali oluşturuyor.
Her türlü yasa dışı yolla şiddet, terör ve anarşi yaratarak güvenliği bozma çabalarına karşı biriyim. Hollanda’nın güvenliği bizim güvenliğimizdir; bu nedenle Hollanda’daki güvenliğin bozulmasına karşı durmamız önemlidir.
Neden mi?
Terör, şiddet ve vandalizm etnik köken, inanç, cinsiyet farkı gözetmez. Amsterdam Vrije Universiteit’te eğitim gören çocuğunuz, torununuz o yanan tramvayda ya da metrobüste olabilirdi! Can güvenliği en temel yaşam hakkıdır. Bu yüzden, nerede olursa olsun, var olan güvenliği yok eden her türlü eyleme karşı olduğumu belirtmek isterim.
Gelecek günlerde çocuklar okullarına, gençler işlerine güvenle gidebilmelidir. Her birey gibi bizlerin de birer vatandaş olarak görevlerimizin farkında olmamız önemlidir. Suç işleyen kişi, cezasını en ağır şekilde çekmelidir; yasalar ve cezalar caydırıcı olmalıdır.
Ayrıca toplumsal itaatsizliklerin arkasında yatan sebepleri anlamak için iyi bir araştırma yapılmalı, birlikte çözümler geliştirilmelidir. Var olan sorunlara yönelik tedbirler, projeler ve ortak eylem planları gereklidir.
Hollanda’da yaşamı güvensiz kılan her türlü söylemin, yazının ve eylemin yanında olmamalı; gerekirse kendimize uygun tedbirler almalı ve sosyal medyada bu tür fikirlerin yayılmasına taraf olmamalıyız.
Geçen 60 yılda pek çok provokatif söylem ve eyleme tanık olduk. Bu zor geçen günlerin sonunda, gelecekte barış dolu, güneşli ve umut dolu bir yaşamın bizi beklediğine inanıyorum. Halk şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın dediği gibi:
“İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere süreceğiz.”
Yeniden güzellikleri görme umuduyla, hoş ve güzel kalın.